Şenocak: Fındıkta yerli ve yabancı her alıcıya müşteri gözüyle bakılmalı

Karadeniz Sohbetlerinde döviz artışlarını ve fındık piyasasını değerlendiren Şenocak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Cem Şenocak, döviz artışının ülke ekonomisine zararı olduğunu ve kimsenin dövizden gelir beklememesi gerektiğini savunarak fındık tüketen yerli, yabancı her alıcıya müşteri ve velinimet gözüyle bakılması gerektiğini söyledi.

info@karadenizekonomi.com / 4.07.2022

Şenocak: Fındıkta yerli ve yabancı her alıcıya müşteri gözüyle bakılmalı

İş İnsanı Cem Şenocak Karadeniz Sohbetlerinde KARADENİZ EKONOMİ Genel Yayın Yönetmeni Murat Gürsoy’un gündeme dair sorularını cevapladı. Kimsenin dövizden gelir beklememesi gerektiğini vurgulayan Şenocak, dövizin yükselmesinin ülke ekonomisine topyekûn bir zararı olduğunu açıkladı. Fındıkta yerli ve yabancı tüketicilerin hepsine müşteri gözüyle bakılması gerektiğine değinen Şenocak, fındıkta kuralları Türkiye’nin koyması gerektiğini vurguladı. Şenocak, ayrıca Türkiye’nin fındığının yüzde 35’ini üreten Ordu ve Giresun’un fındıktaki sorunlarının çözülmesi gerektiğini belirtti.

Karadeniz Ekonomi Genel Yayın Yönetmeni Murat Gürsoy’un sorularını yanıtlayan Cem Şenocak, soruları şu şekilde cevapladı:


- Yakın zamanda çok güzel bir inovasyon yapıp yeni ürünler çıkarttınız. Bu ürünlerden ve hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?

Uzun yıllardır marketlerde çerezlik bölümde kendi markamız ile fındığımız satılıyor. Bizim için tazelik önemli. Bekletilmiş acı fındığın piyasaya sürülmesi sakıncalı. Bu konuda ilgili kişileri zaman zaman uyarıyoruz. Yeni çıkarttığımız ürünümüz kavanozda şekerli fındık ezmesi. İç piyasa ve ihracatta yeni piyasaya sürüyoruz. Bölgemizin alın teri emeğini en iyi şekilde değerlendirmek firmamızın ve ailemizin kökenden beri gelen mücadelesidir.

- Ordu’nun Turizmi adına yeni açtığınız Butik Otel’iniz ve başkanlığını yürüttüğünüz Çambaşı Yatırım AŞ olarak da projenizden bahsedebilir misiz? 

Cumhuriyet mahallesinde 14 odalı denize sıfır Butik Otel’imiz. Faaliyete başladı açılışını daha sonra yapacağız. Bir de Çambaşı Kayak Tesisi ve Oteli, 2010 yılında havaalanıyla başladı. İlk ortaklar grubu değişti ve şuanda ana 15 ortaklı bir yapı var. Çok hızlı giden bir çalışma. Bu kayak sezonuna yetiştirmeyi planlıyoruz ama Çambaşı’yla ilgili önemli sorunlar var. İlki yol sorunu, yolu uzun yıllardır yapılmaya devam ediyor. İkincisi doğalgaz sorunu, tesise doğalgazı getirmek için uğraşıyoruz. Wyndham Garden ismi ile otelimizin diğer güzel markaları da getireceğine inanıyoruz. Keyifli bir otel, Çambaşı Kayak Tesisi’ne çok şey katacak. Gönderiç denilen bir zirvemiz var ve Karagöl’le eşit zirve. Çambaşı’nda telesiyejdeki zirve 2 bin civarı fakat Gönderiç’te 3 bin metreye yakın bir zirve var. Oranın araştırmasını yaptırdık. Gönderiç’e de bir telesiyej yapıp, altını üstünü kafeteryalarla donatarak 2 bin metrede kar yeterli olmadığında orada 1-2 ay daha uzun kayak yapılabilir. Bunun olumlu raporlarını da aldık. İnşallah kısa zamanda 2. Kayak Merkezi oluşacak. Otelimiz de inşallah Ordu’ya katkı sağlayacak. Otelimiz için 9 bin oteli bulunan dünyaca ünlü bir markanın isim hakkını aldık. Tabi o 9 bin otele giden insanların bir kısmı Ordu Çambaşı’nı da ziyaret edecek, bu da Ordu turizmine büyük katkı sağlayacak. Hem Ordu’ya katkı sağlarken hem de Ordu’da ilk defa başarıya ulaşan ortaklık projesi gerçekleştiriyoruz. Biz bu yüzden çok mutluyuz, başından beri emeği geçen tüm arkadaşlarımıza da teşekkürler. Netice itibariyle bu ortaklık yapısı herkese güzel bir örnek olur.

- Fındık sektöründe Ordu-Giresun ayrıcalığından bahsederken neyi ifade etmek istiyorsunuz?

Ordu ve Giresun’daki dikim alanları ve dünyaya da fındık ticareti buradan yayılmış. Dünyanın fındığının da %35’ini bu iki il üretiyor. Ben Ordu ve Giresun’u hiç ayırmam çünkü kaderi birbirine benzeyen iki il ve tamamıyla aynı üretici yapısı. 70’li, 80’li yıllarda Terme, Çarşamba, Samsun ovalarında sebze meyve, pirinç, şeker pancarı yetişirdi. 1983’te fındık dikimi sınırlama yasası çıkmasına rağmen son 30-40 yılda fındık ekiliyor.  Ancak bunun denetimi yapılamadı. 5 sene sonra Samsun, belki Ordu’yu yakalayacak. Samsun havzasında ne dikseniz oluyor. Bahçeler verimli, makinalı tarım var ve bölgede insanlar sadece fındık dikiyor. Samsun, Sakarya ovaları gelişiyor ve biz fındığı değerli hale getirdikçe başkaları daha çok ekiyor. Bu sorunu görmezden gelmek ilerde çok daha büyük sorunlar getirecektir.

- Fındıkta son günlerde alan bazlı destek yerine ürün desteklensin tartışması ortaya atıldı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Ordulu ya da Giresunlu bunu tartışmamalı. Bu iki il haricindeki herkes gündeme getirebilir. Alan bazlı destekleme politika olarak iki ile destek verilmesi için çıkarıldı ve eğimli arazi kaynaklı desteğin %99’unu Ordu ve Giresun alıyor. Biz ürüne verirsek tüm Türkiye alacak. Başkasının aldığında gözümüz yok ama biz Ordu ve Giresun’un mağduriyetini konuşuyoruz. Alan bazlı destekleme 2009’da 150 lirayla başladı. 2009’daki 150 lira bugün 2000 TL’nin üzerinde. Reform derecede önemli bir yenilikti, bugün komik bir rakam. Alan bazlı destekleme çok önemli. Şunu konuşabiliriz; bahçesine bakana 10 dönümün altına 2000, 20 dönümün altına 1500 gibi azalarak rakam verilmeli. Alan bazlı destekleme bizim için önemlidir ve konuşulması, geliştirilmesi, asla vazgeçilmemesi gereken bir konudur.

- İyi tarım uygulamaları, lisanslı depoculuk ve ürün borsası hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İyi tarım dediğiniz zaman 10 dönüm bahçeden 1 ton da alabilirsiniz, 3-4 ton da. İyi tarım demek; Budama, ilaçlama, gübrelemeyi bilinçli yapmaktır. Bizim bölgedeki insanımızın geçimini artırmak ve göçü engellemek gibi de bir sorumluluğumuz var. İnsanımız geçinemeyince başka şehirlere göç ediyor. Fındık üretici ailelerin gelirini artırmak iki üç katına çıkartmak için iyi tarımı zorunlu hale getirmeliyiz.

Lisanslı depolar ve ürün borsaları konusunun uzun yıllar babam borsa başkanlığı döneminde mücadelesini verdi. Çağın, teknolojinin gereksinimlerinden faydalanmayı öğreniyoruz. 20 yıl evvel cep telefonunu bilmiyorduk, şimdi kullanıyoruz. Ürün borsaları ve lisanslı depoları da 30 yıldır konuşuyoruz. Ünye’de ve Giresun’da açılmış başarılı olamamış. İlk dönemde eksikleri olduğu için olamayacak tabi ki. Lisanslı depo ve ürün borsasından uzun vadede insanımız faydalanacak. Depolar ve ürün borsaları çağımızın gereksinimidir. Üreticilerimiz bunlardan faydalandıkça daha çok sahip çıkacaktır.

Bu arada Büyükşehir ve Altınordu Belediye Başkanlarımızın çok önemli çalışmaları var. Valimiz, tarım müdürümüz, tüm bürokrasi fındığın bölgemiz için çok önemli olduğunun farkında. Bahçelerin bilinçli toplanmasına dair Büyükşehir Belediye Başkanımızın oluşturduğu bir proje var. Gurbetçilerimiz ve yaşlı nüfus için hem verim artışı hem de maliyetler açısından çok önemli bir proje.  FINVER şirketiyle anlaşmayı yapıp bahçeni veriyorsun, profesyonel kurumsal ortaklık haline geliyor. İyi tarım uygulamalarından toplamasına kadar şirket yapıyor. Hem iyi tarım uygulamasına örnek bir model hem de kurumsal ortaklığa örnek. Bu da gelişmeye çok açık bir proje.

- Yeni fındık sezonunda beklentileriniz nelerdir?

Yeni sezona girerken ürünle ilgili çok tartışmalar oluyor. Mart-Nisan aylarında lokal olarak sıkıntılar yaşandı ama bu sene bizim üretimimiz Batı Karadeniz’e göre daha iyi. Batı Karadeniz geçen sene daha iyiydi. İnşallah normal bir ürün olmasını bekliyoruz. Fındıkta devlet alımları devam ediyor ve seçim senesi olmasının da etkisiyle iyi fiyatlar oluşacaktır. Ürünümüz en iyi şekilde değerlenecektir. İnşallah hayırlı bir sezon olur.

- BDDK’nın getirdiği TL kredi kullanımında şirketlerin döviz varlıklarının 15 milyon TL’yi aşmaması sınırı kararın ihracatçıyı olumsuz etkilediği konusundaki görüşleri nasıl değerlendirirsiniz?

Ülkemizde böyle ekonomik kriz varken döviz borçlandığını bilerek dövize yatırım yapması kendi kendine büyük bir zarar vermektir. Döviz artışından gelir beklemek dövize yatırım yapmak vatan hainliğidir. Döviz borçlu şirketleri veya çok küçük yatırımcıları ayırarak revizeler yapıldıktan sonra BDDK’nın yaptığı bu düzenleme doğru ve gecikmiş bir düzenlemedir. Son teknik düzenlemeler yapıldıktan sonra döviz artışının kontrol altına alınması dövizdeki balonun sönmesi elektrik doğalgaz gibi birçok maliyetleri aşağı çekecek ve sanayicimize, ihracatçımıza, küçük büyük tüm şirketlere ve bireylere olumlu yansıyacaktır.

- Bir sanayici olarak ülke ekonomisini değerlendirir misiniz?

Bugün Türkiye’de %95’lik kesim çok mutsuz, %5’lik kısım dövizi olan, geliri giderinden fazla olan mutlu. %95 enflasyonun altında eziliyor. Bunun temelinde de dövizin artışı var. Dövizin artışı enerjiye, nakliyeye, ambalaja yansıdı. Yediğimiz, içtiğimiz ve giydiğimiz her şeye yansıdı. 2000’ler öncesi enflasyonlu dönemi yaşıyoruz. Ülke insanımız buna hazırlıklı değil ama suçlama yapmadan önce de göz ardı edilemez gerçekler var, onları görmek lazım. Pandemi ve savaş dönemi gerçekleri var. Gözden geçirilmesi gereken ilk konu ise döviz. Geçen yıl bu dönemde 7 liralarda olan döviz bu yıl 18 liralara çıkınca bazı ürünlerde %150’lik artış yaşanırken bazı ürünlerde bu rakamlar %300-400-500 olarak yansıdı, bu çok kötü bir durum. Burada fırsatçılık veya hammadde eksikliği olabilir ama bu vatandaşımızı aciz hale getiriyor buna çok hızlı çözüm bulunmalı.

Döviz artsın, ben zengin olayım, bu ülke batsın mantığı yanlış bir mantık. Bu bana göre vatan hainliğidir. Para koleksiyonu yapar gibi döviz koleksiyonu yapmak, ülkenin böyle bir ekonomik kurtuluş mücadelesi verdiği noktada bana vatan hainliği gibi geliyor. Dövizden, faizden kimse gelir beklememeli. 2002-2012’de olduğu gibi dövizden ve faizden bir gelir beklenmediği zaman insanlar yatırım yapıp istihdam sağlıyor. Bugün en büyük sorunumuz bunlar. Bu ülke ekonomisini, gücünü, güvenliğini kaybederse herkes çok şey kaybeder. Onun için döviz kısmı çok önemli.

Bunun dışında ülkemizde devamlı yeni yatırımlar yapılmaya çalışılıyor. Bölgemize gelirsek, Ordu ili sanayi anlamında çok gelişemiyor. Bunun ilk nedeni lojistik. Geçmişte ilimizde dünyaya mâl olan marka iki firmamız vardı, bunlar da geride kaldılar ve bir tanesi defalarca el değiştirdi. Diğeri de aile yapısına bağlı bir şekilde mücadeleye devam ediyor. Ordu’da ilgili ilgisiz herkesin ağzından marka olalım lafı çıkıyor. Bu söylendiği kadar kolay değil, marka olmanın bedelini önce bu iki büyük markanın aile bireyleri ile konuşup anlamak gerekiyor. Herkes marka olmayı çok kolay söylüyor ama dünyaya mal olmuş 2 markaya biz Ordu olarak ne kadar sahip çıkabildik? Biz önce markalaşmış firmalara sahip çıkalım. Sanayinin gelişmemesinin ikinci nedeni de arazi yapımız. Ama tarım ve turizmde daha ileri gidebiliriz.

- Teşekkür ederiz.

MURAT GÜRSOY

KARADENİZ EKONOMİ

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar