Küresel ticarette düşüş kaçınılmaz

“Dünyanın en büyük üretim üssü görevi olan ülkede üretimin durması, ihracatın düşmesi demek, bu da birçok ülkede üretimin daralması anlamına geliyor. Bu nedenle korona virüsün yarattığı etki bütün dünya ekonomilerini derinden etkileyecek ve küresel büyümenin düşmesine yol açacaktır.”

info@karadenizekonomi.com / 6.04.2020

Küresel ticarette düşüş kaçınılmaz

Dünyada ve ülkemizde tek gündem maddesi olarak korona virüs salgınının konuşulduğu son süreçte bir yandan da salgının ülke ve dünya ekonomisi üzerine etkileri de ister istemez tartışmaya açılıyor. Dolayısıyla küresel salgının küresel ticarete etkilerini ve kısa ve orta vadede bizi nelerin beklediğini konunun uzman isimlerinden birine Köksal Gürel’e sorduk. Giresun Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Görevlisi olan ve başarılı akademisyen kimliğinin yanı sıra 10 yıl boyunca Karadeniz İhracatçı Birlikleri Fındık Tanıtım Grubu’nda dış ticaret uzmanı olarak aktif çalışmalar yapan Gürel’e göre öncelikle salgının çıkış noktasına yani Çin’e bakmak gerekiyor.

Küresel ticarette kaçınılmaz düşüş

“Küresel salgının dünya dış ticaretine etkilerini öncelikle çıkış yeri olan Çin’den yola çıkarak irdelemek gerekir” diye söze başlayan Gürel, “Çin, 1,4 milyar nüfusu, 14,1 triyon dolar gayri safi milli hasılası, 10 bin 099 dolar kişi başına geliri ile en büyük ikinci ekonomidir. Dolayısıyla, korona virüsünün yayılmasıyla diğer ülkelerin Çin’den mal alımını kesmesi sonucu Çin’in ihracatında hızlı bir düşüş başlamış ve bunun da bir sonucu olarak sanayi üretimi durmuş bulunuyor. Çin ve diğer uzak doğu ülkelerinden yapılan ithalatın kesilmesi ve bu eğilimin giderek diğer ülkelerin birbirinden yaptığı ithalatın da azalmasına yol açmasıyla birlikte küresel ticarette bir düşüş yaşanması kaçınılmaz biçimde karşımıza çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Ucuz üretim üssü Çin

Çin’in ihraç ürünleri ve hizmetleri çoğu ülke açısından normal ithalattan farklı nitelikler taşıdığına ve birçok ülke Çin’den aldığı ürünleri kendi üretiminde girdi olarak kullandığına işaret eden Gürel, “bu ürünler dünyada en ucuz Çin’de üretildiği için diğer ülkelerin çoğu bunları üretmiyor ve Çin’den alıyor. Dünyanın en büyük üretim üssü görevi olan ülkede üretimin durması, ihracatın düşmesi demek, bu da birçok ülkede üretimin daralması anlamına geliyor. Bu nedenle korona virüsün yarattığı etki bütün dünya ekonomilerini derinden etkileyecek ve küresel büyümenin düşmesine yol açacaktır” öngörüsünde bulundu.

Yatırım risk analizi

“Küresel krizin bu aşamadan sonra sistemin tümünde büyük tahribat yapmasının kaçınılmaz sonuç olduğunu ileri süren başarılı akademisyen özellikle yatırım yapma konusunda risk almanın zorluğuna vurgu yaptı. Gürel, “artık yatırımcılar çok daha ürkek olacaklar. Risk alıp yatırım yapmayacaklar, insanlar harcamalarını kısarak kendilerini sağlama almak isteyecekler ve bu durum ekonomilerin daha da ivme kaybederek küçülmesine yol açacak. Bu aşamada parasal genişlemenin ve faiz indirimlerinin önceki aşamalarda olduğu kadar olumlu etki yaratması olası görünmüyor” dedi.

Türkiye nasıl etkilenecek

Gürel’in kendi ölçeğinde 2001 krizini yaşayan, 2008 yılında da benzer dönemlerden geçen Türkiye ekonomisinin dış ticaret anlamında korona virüs salgınından nasıl etkilendiğine ilişkin değerlendirmeleri de şu şekilde oldu.  “Türkiye ekonomisi küresel krizin bu aşamasından ciddi biçimde etkilenmeye başladı ve daha da etkilenecek. İç piyasa nasıl etkilenir? derseniz cevabı sokakta ve pazardadır. Son iki haftadır Ordu, Giresun caddeleri bomboş, tüm Türkiye için geçerli bildiğiniz gibi. Tüketici sokağa çıkmazsa alışveriş yapmaz. Diyeceksiniz ki e-ticaret var. Bu durum çok farklı bir durum. Mücbir haller durumunda yani, savaş, deprem, felaket ve salgın hastalık dönemlerinde tüketiciler gelirlerin daha az bir kısmını harcar, daha çok tasarrufa yönelir, sadece temel ihtiyaçlarını giderir ki bundan da en büyük kalem gıdadır. Tasarrufa gitmesinin sebebi ise ihtiyati tedbir amaçlı olarak paralarını muhafaza yani tasarruf ederler. Dolayısıyla, kısa dönemde tüketiciler harcama yapmaktan imtina edecekler ve temel tüketim ihtiyaçlarına bütçe ayıracaklar. Türkiye’de henüz bu duruma gelmedik. Tüketiciler evde kalmalarına rağmen fiziki olması bile sanal ortamdan e-ticaret yoluyla veya evlere teslimat yapan firmaların hizmetlerini yoğun ilgi göstermek suretiyle harcamalarına devam ediyorlar. Yani bir yoğun bir panik havası şu an için yok. Bu tabii ki biraz da tüketicinin demografik yapısı ile ilgili bir durumdur. Ancak salgının boyutu arttıkça ihtiyati tedbir güdüsüyle harcamaların yerini zorunlu olarak tasarruf olacaktır.   Makroekonomik açıdan bakarsak Türk halkının tüketim eğilimi fazla tasarruf eğilimi düşüktür. Bunun temel nedeni gelirinin düşük olmasından kaynaklanır. Ancak böyle olağanüstü durumlarda gelirin değerlendirme şekli ivedilikle değişir. Hele de bir panik havası oluşursa ki bunu hiç öngörmek istemem.”

Fındıkta talepler değişkenlik gösterebilir

Uzunca sayılabilecek bir dönemde Karadeniz İhracatçı Birlikleri Fındık Tanıtım Grubu’nda dış ticaret uzmanı olarak da görev alan başarılı akademisyenin fındık ihracatına ilişkin tespitleri de oldukça çarpıcıydı. Küresel salgın sonrası “ihracatçı firma patronları ve Karadeniz İhracatçı Birlikleri’nden aldığım bilgilere göre bazı firmaların ihracatında düşüş başladı” ifadelerini kullanan Gürel, Avrupalı ithalatçı ve çikolata imalatçı müşterilerinin talebi doğrultusunda bazı firmaların da Nisan ve Mayıs ayı teslimatlarını erkenden yapmaya başladığını söyledi ve ekledi. “Fındık ihracatçısı çikolata üreticisi AB ülkelerinin tedarikçisi konumunda. Dolayısıyla AB’den talepte azalma olunca fındık ihracatımız düşecek talep artınca da ihracatımız artacaktır. Çok açık ve nettir bu durum. Ancak burada en önemli ayrıntı bu pozisyonda alternatif pazarlara ürün yönelmek söz konusu değildir çünkü kriz küreseldir.”

 

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar