Maaşın vergisi faizin iki katı!

1 milyon lirayı faiz geliri olarak kazananlar 100 bin lira vergi öderken, aynı tutardaki maaş ve ücret gelirinden kesinti yoluyla ödenen ortalama vergi 193,8 bin lirayı buluyor.

info@karadenizekonomi.com / 18.12.2025

Maaşın vergisi faizin iki katı!

Türk vergi sisteminin omurgasını oluşturan Gelir Vergisi Kanunu, 64 yılda birçok değişikliğe uğradı. Sistem; son dönemde vergide adalet, etkinlik ve kayıt dışılıkla mücadele başlıklarıyla tartışılıyor. Yeni Ekonomi Danışmanlık Kurucu Ortağı Nazmi Karyağdı’nın EKONOMİ gazetesi için yaptığı detaylı analizde göre, her 100 liralık gelir vergisinin 93 lirası, tevkifat ve stopaj gibi kesinti yoluyla tahsilattan oluşuyor. Bu da, beyana dayalı vergilemeyi hedefl eyen sistemin, kaynakta kesinti esasına dönüştüğünü gösteriyor.

Aynı tutardaki gelir ya da kazancın farklı oranlarda vergilendirilmesi ise adaletsizliğe işaret ediyor. Analize göre, 1 milyon lira kazanan işçi ya da memur 193 bin 800 lira vergi öderken, aynı tutardaki faiz gelirinden 100 bin lira vergi alınıyor. Hisse senedinden kazananlar ise hiç ödemiyor. Analizde, gelir vergisi reformunun kaçınılmaz hale geldiği vurgulanıyor.

Yeni Ekonomi Danışmanlık A.Ş Kurucu Ortağı YMM Nazmi Karyağdı’nın gelir vergisi sistemi üzerine EKONOMİ Gazetesi için yaptığı detaylı analiz, Türk vergi sistemindeki çarpıklığı gözler önüne serdi.Karyağdı’nın analizine göre 64 yılını geride bırakmaya hazırlanan Gelir Vergisi Kanunu, aradan geçen zaman diliminde, büyümeye duyarlı olmayan, mükellef haklarını zedeleyen bir çok değişikliğe uğradı.

Beyana dayalı vergi toplamayı hedefl eyen sistemin, kaynaktan kesinti esasına dönüştüğünün altını çizen Nazmi Karyağdı, “Toplanan her 100 liralık gelir vergisinin 93 lirası kesinti (tevkifat, stopaj) yoluyla tahsil edilmektedir” dedi. Yasanın ilk hazırlandığı dönemdeki temel gerekçelerin zaman içinde devre dışı kaldığını dile getiren Karyağdı, “Vergi hasılası açısından bakıldığında modern, demokratik, beyana dayalı bir vergi sistemi hedefl enmişken kaynakta kesintinin esas olduğu bir gelir vergisi sistemimiz söz konusu olmuştur” dedi. Karyağdı, toplanan her 100 liralık gelir vergisinin 93 lirası kesinti (tevkifat, stopaj) yoluyla tahsil edildiğini aktardı.

 

“Vergi yapısı hem mükellef hem Maliye açısından verimsiz”

toplam tahsilatın %85-90’ına karşılık geldiğini, bunun da yüzde 60-65’inin ücretler üzerinden yapılan gelir vergisi kesintisinden oluştuğunu söyleyen Nazmi Karyağdı, “Bu sonuç esas itibariyle Türkiye’de gelir vergisi sisteminin gerek mükellef cephesinden gerekse Maliye cephesinden verimsiz bir yapıda olduğunu ortaya koymaktadır. Gerçek kişilerin vergilendirilmesinde onca bürokrasi, kırtasiye, uyum maliyeti ve İdarenin vergi toplama maliyetinin sonucu kaynakta kesinti ile neticelenmektedir. Sistemin kayıt dışılığı kavrayamaması bir yana bazı gelir türlerinde ise kayıtlı bir kayıt dışılık yaratılmış olması da bir başka çarpıcı sonuçtur” dedi.

Hisse senedinden kazanan hiç ödemiyor

sonuçlardan biri da “Aynı tutardaki gelirde, farklı vergi yükü”nün ortaya çıkması olduğunu vurgulayan Karyağdı, bunun adaletsizliğe yol açtığını söyledi. 1 milyon liralık gelir elde eden bir işçinin 193 bin 879 lira vergi ödediğini kaydeden Karyağdı, buna karşılık YouTuber, infl uencer-gibi içerik üreticisi ise 150 bin lira, serbest meslek erbabı, tacir veya gerçek usulde vergilendirilen bir çiftçi 255 bin lira vergi ödediğini belirtti. Karyağdı’nın verdiği bilgilere gğöre, borsada işlem gören bir hisseyi 1 yıldan fazla elinden tutan kişi ile basit usulde vergiye tabi taksi, dolmuş esnafı ise hiç gelir vergisi ödemiyor.

“Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi sistemi asla gerçekleşmedi”

Karyağdı, tüm siyasi partilerin en önemli vaadi durumunda olan “Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması” ilkesinin Türk gelir vergisi sisteminde asla gerçekleşmediğini ortaya koyduğunu bildirdi ve “Aynı gelir tutarını elde edenlerden %0 ila %25,5 arasında verginin alındığı adil olmayan bir yapı içinde yaşadığımız ortaya çıkmaktadır” diye konuştu.

Büyük resmin bize söyledikleri

Karyağdı’nın EKONOMİ Gazetesi için yaptığı gelir vergisi ödemelerine yönelik kapsamlı analizde yer alan diğer hususlar şöyle:

Tabloyu günlük dile çevirdiğimizde bize şunları söylediğini görüyoruz: -Birbirinden farklı istisna ve beyan sınırı tutarları nedeniyle gelir vergisi sistemi tutarsız hale gelmiştir.

-Tevkifat ağırlıklı bir gelir vergisi sistemi vardır.

-Mükellef sayısında önemli bir artış (Kira gelirleri hariç) yoktur.

-Daha az beyana dayalı sistem kayıt dışılığa da kaynak olmaktadır.

-Stopajla vergilendirme düz oranlı bir vergileme anlamına geldiği için örneğin faiz geliri vb. menkul sermaye iradı elde edenler artan oranlılığa tabi olmadıkları için çok kazanandan az vergi alınması sonucu doğmaktadır.

-Ücret geliri elde edenler, serbest meslek erbapları (doktor, avukat, mali müşavir, diş hekimi, mimar vb.), KOBİ olarak ticaretle uğraşan ve hizmet sunanlar gerçek kişiler artan oranlı verginin muhatabı olmaktadır. Oysaki artan oranlılık sisteminin temel varoluş sebebi bu kitleleri desteklemektir.

Şartlar gelir vergisi reformunu zorluyor

Ülkemizde gelir vergisi reformunun kaçınılmaz olduğu, ekonominin tüm aktörlerince yıllardır dile getirilen bir konudur. Aslında bu reformun temel amacı da “vergi tabanının genişletilmesi” stratejisinin hayata geçirilmesidir. Kayıt dışı ekonominin yarattığı haksız rekabet, verimlilik üzerindeki negatif etkisi, kurumsallaşmayı engellemesi, ülkemizin küresel ekonomik bir oyuncu hale gelmesini önlemesi, kaynakların etkin olmayan bir şekilde kullanılması gibi olumsuz sonuçlar da Türkiye’yi gelir vergisi reformuna zorlamaktadır. 1980’lerin başında dolaylı vergiler toplam vergi gelirleri içinde payı %30’larda iken günümüzde bu oran %65’lere ulaşmıştır. Katma değer vergisinin artık vergi gelirleri içinde en önemli vergi haline gelmesi ve hayatımızın her alanına girmesi bununla birlikte özel tüketim vergisi ile akaryakıt, motorlu araçlar, beyaz eşya, tütün mamulleri ve alkollü içeceklerin yüksek oranda vergilendirilmesi, haberleşme üzerindeki Özel İletişim Vergisi’nin yüksekliği dolaylı vergilerin artık doğrudan bir vergi gibi algılanması sonucunu doğurmuştur.

Gelir dağılımındaki adaletsizliği yüksek dolaylı vergiler yoluyla derinleştirmek vergi sisteminin geleceğini, inanılırlığını ve yurttaşların vergi yasalarına gönüllü uyumunu etkileyebilecek bir unsur haline dönüşebilmektedir. Kısacası Türkiye’de dolaylı vergi uygulaması vergileme psikolojisi alanında mali anestezi etkisi yerine vergiye karşı direnci artıran bir yapı şeklinde sonuç doğurmaktadır. Vergi alınmayan sektörler kendiliğinden, kayıtlı sistemin dışında kalmakta, aslında vergiye tabi olmayan alanlar kayda tabi olmayan alanlar haline dönüşebilmektedir. Vergi vermenin en önemli sonuçlarından biri kazanç ve harcamaların muhasebe ve diğer yöntemlerle kayıt altına alınmalarıdır. Beyana tabi olmayan bir gelir ya da kazanca ilişkin olarak herhangi bir kayıt tutulmasını, herhangi bir belgenin alınması ya da saklanmasını beklemek söz konusu olamaz; çünkü kişileri buna yönlendiren herhangi bir neden bulunmamaktadır. Ancak kazancını beyan etmek zorunda olan kişi harcamalarına ilişkin belge almak, kazanç getiren işlemlerine ilişkin belge düzenlemek ve bu belgeleri de bir kayıt sistemi içerisinde tutmak, böylelikle de kazancını tespit etmek durumundadır.

Ülkemizde pek çok kesimin beyanname vermek zorunda olmaması sadece bu kişilerin kayıt dışında kalmasına yol açmamakta bu kişilerin ticari, zirai, sınai ve mesleki faaliyette bulunduğu diğer kesimlerin de kayıt dışı kalmasına yol açmaktadır. Beyanname verme sınırlarının çok yüksek olması ya da bazı gelirlerin vergi dışı bırakılması da vergi tabanının çok dar bir alan üzerinde inşa edilmesinin temel nedenlerinin başında gelmektedir. Kentsel rantların vergi dışı olması, çalışan kesimin büyük bir kısmının, tarım kesiminin, menkul sermaye iradı elde edenlerin, telif kazançları elde edenlerin büyük kısmının beyan dışı olması, bu kişilerin günlük hayatlarını sürdürürken katlandıkları giderlerini yansıtamamaları, bu durumda da harcamalarının bir kısmının kayıt dışı alanda cereyan etmesini ve sonuçta da bu kişilere mal ve hizmet sunan kişilerin kazançlarının kayıt dışı kalması sonucunu doğurmaktadır. Esasen yaygın bir tabana sahip gelir vergisi sisteminde daha fazla kişinin beyan vermesi ve giderlerini büyük bir kısmının beyan edilmesini gerekli kılmaktadır.

Öneriler

Ülkemizde gelir vergisi reformunun kaçınılmaz olduğu, ekonominin tüm aktörlerince yıllardır dile getirilen bir konudur. Aslında bu reformun temel amacı da “vergi tabanının genişletilmesi” stratejisinin hayata geçirilmesidir.

Kayıt dışı ekonominin yarattığı haksız rekabet, verimlilik üzerindeki negatif etkisi, kurumsallaşmayı engellemesi, ülkemizin küresel ekonomik bir oyuncu hale gelmesini önlemesi, kaynakların etkin olmayan bir şekilde kullanılması gibi olumsuz sonuçlar da Türkiye’yi gelir vergisi reformuna zorlamaktadır.

1980’lerin başında dolaylı vergiler toplam vergi gelirleri içinde payı %30’larda iken günümüzde bu oran %65’lere ulaşmıştır. Katma değer vergisinin artık vergi gelirleri içinde en önemli vergi haline gelmesi ve hayatımızın her alanına girmesi bununla birlikte özel tüketim vergisi ile akaryakıt, motorlu araçlar, beyaz eşya, tütün mamulleri ve alkollü içeceklerin yüksek oranda vergilendirilmesi, haberleşme üzerindeki Özel İletişim Vergisi’nin yüksekliği dolaylı vergilerin artık doğrudan bir vergi gibi algılanması sonucunu doğurmuştur.

Gelir dağılımındaki adaletsizliği yüksek dolaylı vergiler yoluyla derinleştirmek vergi sisteminin geleceğini, inanılırlığını ve yurttaşların vergi yasalarına gönüllü uyumunu etkileyebilecek bir unsur haline dönüşebilmektedir.

Kısacası Türkiye’de dolaylı vergi uygulaması vergileme psikolojisi alanında mali anestezi etkisi yerine vergiye karşı direnci artıran bir yapı şeklinde sonuç doğurmaktadır. Vergi alınmayan sektörler kendiliğinden, kayıtlı sistemin dışında kalmakta, aslında vergiye tabi olmayan alanlar kayda tabi olmayan alanlar haline dönüşebilmektedir.

Vergi vermenin en önemli sonuçlarından biri kazanç ve harcamaların muhasebe ve diğer yöntemlerle kayıt altına alınmalarıdır. Beyana tabi olmayan bir gelir ya da kazanca ilişkin olarak herhangi bir kayıt tutulmasını, herhangi bir belgenin alınması ya da saklanmasını beklemek söz konusu olamaz; çünkü kişileri buna yönlendiren herhangi bir neden bulunmamaktadır.

Ancak kazancını beyan etmek zorunda olan kişi harcamalarına ilişkin belge almak, kazanç getiren işlemlerine ilişkin belge düzenlemek ve bu belgeleri de bir kayıt sistemi içerisinde tutmak, böylelikle de kazancını tespit etmek durumundadır.

Ülkemizde pek çok kesimin beyanname vermek zorunda olmaması sadece bu kişilerin kayıt dışında kalmasına yol açmamakta bu kişilerin ticari, zirai, sınai ve mesleki faaliyette bulunduğu diğer kesimlerin de kayıt dışı kalmasına yol açmaktadır.

Beyanname verme sınırlarının çok yüksek olması ya da bazı gelirlerin vergi dışı bırakılması da vergi tabanının çok dar bir alan üzerinde inşa edilmesinin temel nedenlerinin başında gelmektedir. Kentsel rantların vergi dışı olması, çalışan kesimin büyük bir kısmının, tarım kesiminin, menkul sermaye iradı elde edenlerin, telif kazançları elde edenlerin büyük kısmının beyan dışı olması, bu kişilerin günlük hayatlarını sürdürürken katlandıkları giderlerini yansıtamamaları, bu durumda da harcamalarının bir kısmının kayıt dışı alanda cereyan etmesini ve sonuçta da bu kişilere mal ve hizmet sunan kişilerin kazançlarının kayıt dışı kalması sonucunu doğurmaktadır.

Esasen yaygın bir tabana sahip gelir vergisi sisteminde daha fazla kişinin beyan vermesi ve giderlerini büyük bir kısmının beyan edilmesini gerekli kılmaktadır.

Standart vergileme sınırı ve ideal geçim indirimi

Geçtiğimiz haftalarda Brezilya’da yeni gelir vergisi muafiyet yasası kabul edildi. Buna göre 2026’dan itibaren, 5.000 Brezilya Realine (39.700 TL) kadar kazananlar sıfır gelir vergisi ödeyecek. 5.000 ile 7.350 Brezilya Reali arasında kazananlar ise indirimden yararlanacak. Bizde de tüm gelir unsurları için bu şekilde bir tek bir alt limit belirlenmeli ve herkes için ideal ve standart bir geçim indiriminin gelir vergisi sistemine entegre edilmesi sağlanmalıdır.

SONUÇ

Türkiye kalkınma yolunda geldiği bu noktada artık gelir vergisi reformunu yapmak zorundadır. Küresel dünyaya eklemlenmiş Türkiye’nin iç dinamikleri ve uluslararası ekonominin dinamikleri bizi bu reforma yönlendirmektedir. Toplumun tüm katmanlarının katılımı ile gelişen Türkiye’nin vergi yükünü yurttaşları arasında adil dağıtmak amacıyla gelir vergisi reformu alanında atacağı adımlar, adil, sürdürülebilir büyümeyi, kalkınmayı, yatırımı, tasarrufu ve üretimi olumlu yönde etkileyerek, vatandaşlık bağını güçlendirecek ve böylelikle hem demokrasimizi ve hem de ekonomimizi daha üst düzeylere ulaştıracaktır.

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar