Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özdemir, Kovid-19 sonrası dönemde dünya genelinde ciddi bir enflasyon sorunu yaşandığını hatırlatarak, bu süreçte birçok ülkenin sıkı para politikalarına yöneldiğini ifade etti. Küresel ölçekte faiz indirimlerinin yeniden gündeme geldiğine dikkat çeken Özdemir, Türkiye’de uygulanan sıkı para politikasının ise artık tek başına yeterli olmadığını dile getirdi.

Özdemir, “Bu aşamadan sonra yalnızca para politikasıyla enflasyonda güçlü bir düşüş sağlamak zor. Yatırım iştahını canlandıracak, üretimi destekleyecek ve yapısal düzenlemelerle güçlendirilmiş yeni bir sürece girilmesi gerekiyor” dedi.

Küresel ticarette korumacılığın arttığını belirten Özdemir, özellikle ABD’nin uyguladığı gümrük vergilerinin Avrupa pazarını ve dolaylı olarak Türkiye’nin ihracatını da etkilediğini söyledi. İç üretimin güçlendirilmesinin stratejik bir zorunluluk olduğuna işaret eden Özdemir, “Üretim kapasitemizi artırmak, Türkiye’nin küresel rekabette güçlü bir aktör olmasının temel şartıdır” değerlendirmesinde bulundu.

ABD vurgusu: Yeni pazar stratejileri geliştirilmeli

Türkiye ile ABD arasında son dönemde olumlu bir diplomatik iklim oluştuğunu kaydeden Özdemir, bu ortamı ekonomik iş birlikleriyle destekleyecek adımların atılması gerektiğini ifade etti. İki ülke arasında hedeflenen 100 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşabilmek için ABD pazarına yönelik daha güçlü ihracat stratejileri geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

Bazı Asya ve Afrika ülkelerinde Çin kaynaklı rekabet nedeniyle ihracat alanlarının daraldığını belirten Özdemir, “Amerika ve Avrupa ile birlikte hareket edebileceğimiz yeni bir küresel ticaret yaklaşımı oluşturulmadan Çin’le dış pazarlarda rekabet etmek zor” diye konuştu.

Çin uyarısı: Üretim için ciddi risk

Çin’in küresel üretim stratejilerine de değinen Özdemir, bu ülkenin girdiği pazarlarda yerel üretimi zayıflattığını savundu. Türkiye’de özellikle e-ticaret üzerinden Çin menşeli ürünlerin hızla yaygınlaştığını belirten Özdemir, artan üretim maliyetleriyle mücadele eden yerli üreticilerin bu rekabet karşısında zorlandığını söyledi.

“Çin, üretimi zamanla ortadan kaldırıp ülkeleri ithalata bağımlı hale getiriyor. Bu da uzun vadede fiyatların kontrolsüz biçimde yükselmesine yol açıyor” diyen Özdemir, Çin’e yönelik ekonomik yaklaşımın yeniden ele alınması gerektiğini vurguladı.

Enflasyonla mücadelede bütüncül yaklaşım çağrısı

Enflasyonla mücadelenin yalnızca para politikasıyla sınırlı kalmaması gerektiğini ifade eden Özdemir, kamu harcamalarında tasarruf sağlanmasının ve vatandaşları birikime yönlendirecek adımların atılmasının önemine dikkat çekti. Sanayi, üretim ve ticaret politikalarının entegre biçimde yürütülmesi gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2026’yı yapısal reformlar yılı olarak ilan etmesini olumlu karşıladıklarını söyleyen Özdemir, bu hedeflerin piyasalar açısından güven verici olduğunu dile getirdi.

Vergi sistemi sadeleşmeli

Vergi politikalarına da değinen Özdemir, daha sade ve anlaşılır bir vergi sistemine ihtiyaç olduğunu belirterek, özellikle evli, çocuklu ve kirada yaşayan çalışanlara yönelik gelir vergisi düzenlemelerinin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Meslek liselilere iş garantisi

Özdemir ayrıca sosyal sorumluluk projelerine ilişkin bilgi vererek, meslek lisesi mezunlarına yönelik iki yıl süreli iş garantisi programını Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte hayata geçirmeyi planladıklarını açıkladı. Türkiye genelinde 81 ilde 5 bin gencin bu programdan yararlanacağını belirten Özdemir, projeye 1176 şirketin destek verdiğini sözlerine ekledi.