Türk Fındık Sektöründe Yeni Denge Arayışı

Türk fındık sektörü, 2026 yılına girerken arz-talep dengesi, fiyat dalgalanmaları ve artan küresel rekabet başlıklarıyla yeni bir döneme hazırlanıyor. Giresun

info@karadenizekonomi.com / 22.12.2025

Türk Fındık Sektöründe Yeni Denge Arayışı

Giresun Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Akademik Danışman Köksal Gürel ile Kafkasya’da tarım ve ticaret alanında faaliyet gösteren iş insanı Ensar Külünkoğlu, sektörün son gelişmelerini, bölgesel rekabeti ve önümüzdeki döneme ilişkin riskleri değerlendirdi. Programda, Gürcistan ve Azerbaycan’da genişleyen fındık dikim alanlarının Türkiye’nin pazar payına olası etkileri ile sektörün önümüzdeki dönemde karşı karşıya olduğu yapısal riskler ele alındı.Gürel ve Külünkoğlu Karadeniz Ekonomi’nin sorularını şu şekilde yanıtladı:

Son aylarda fındık piyasasında ne yaşanıyor ?

Köksal Gürel:

“Son üç ayda Türk fındık sektöründe hem arz-talep dengesi hem de fiyat oluşumu açısından ciddi dalgalanmalar yaşandı. Ekim ve Kasım ayları itibarıyla sektör belirgin bir yorgunluk sinyali verdi. Bu süreç, uzun süredir beklenen fiyat gerilemesini beraberinde getirdi. Büyük alıcıların Kasım ayında yeniden alıma başlaması piyasada hareketlilik yarattı; ancak oluşan fiyat seviyeleri beklentilerin altında kaldı. Stok tutan kesimler açısından bu durum ciddi bir hayal kırıklığı yarattı.”

Gürel, 2024–2025 sezonundan devreden fındık miktarının 150–170 bin ton civarında tahmin edildiğini, yeni rekolteye ilişkin verilerin ise kurumlar arasında ciddi farklılıklar gösterdiğini belirtiyor. “Piyasa analizleri, fiili üretimin 550 bin tonun altında kaldığını işaret ediyor. Ürün kalitesi de bu yıl tartışmalı; düşük kalibre ve zararlı kaynaklı kayıplar yüksek.”

Piyasa yapısı ve rekabet neden bu kadar kırılgan?

Ensar Külünkoğlu:

“Bugün fındık piyasasında fiyat oluşumunu etkileyen aktörlerin sermaye gücü, bizim ihracatçılarımızla kıyaslanamayacak düzeyde. Avrupa’da, Gürcistan’da, ABD’de düşük maliyetli finansmana erişim mümkün. Biz ise yüksek kredi maliyetleriyle çalışıyoruz. Aynı şartlarda rekabet etmiyoruz. Üstelik vergi politikaları da dengesiz; Gürcistan’dan Avrupa’ya sıfır vergiyle giren iç fındık varken, Türkiye’den giden üründe yüzde 3’ü aşan vergiler söz konusu. Bu tablo rekabet gücümüzü zayıflatıyor.”

Külünkoğlu’na göre rekolte dalgalanmaları yalnızca üreticiyi değil, alıcıları da belirsizliğe itiyor. “Avrupa’daki nihai tüketici yıllardır istikrarlı fiyatlarla ürün alıyor. Bizde ise ani yükselişler ve sert düşüşler güven sorununa yol açıyor.”

Gürcistan ve Azerbaycan yeni bir tehdit mi?

Köksal Gürel:

“Gürcistan’da yaklaşık 70 bin hektar, Azerbaycan’da ise 40 bin hektar fındık dikim alanı bulunuyor. Türkiye’nin 740 bin hektarlık alanı ile kıyaslandığında kısa vadede hacim açısından büyük bir tehditten söz edemeyiz. Ancak mesele yalnızca alan büyüklüğü değil; verimlilik ve işleme kapasitesidir. Orta ve uzun vadede bu ülkeler verim ve kaliteyi artırırsa, belirli pazar segmentlerinde baskı oluşabilir.”

Gürel, Türkiye’nin bu noktada bölgesel iş birliklerini de gündemine alması gerektiğini vurguluyor:“Gürcistan ve Azerbaycan’ı yalnızca rakip olarak görmek yerine, üretim, stok ve ihracat yönetiminde ortak modeller geliştirilebilir.”

Kafkasya’daki üretim kalitesi Türkiye ile kıyaslanabilir mi?

Ensar Külünkoğlu:

“Gürcistan ve Azerbaycan, fındıkta Türkiye’nin yaklaşık 30 yıl gerisinde. Randıman yüzde 30–40 seviyelerinde. Ancak ciddi devlet destekleri ve uluslararası fonlar devrede. Özellikle Gürcistan’da Avrupa Birliği ve ABD destekli projelerle hem üretici hem ihracatçı güçlü biçimde destekleniyor.”

Külünkoğlu, kahverengi kokarca zararlısına da dikkat çekiyor:“Bu zararlı Gürcistan’da yıllar önce büyük hasara yol açtı. Biz Türkiye’de bu riski yeterince ciddiye almadık. Şimdi benzer sorunlarla karşı karşıyayız.”

Türkiye’nin avantajı ne, risk nerede başlıyor?

Köksal Gürel:

“Türkiye’nin en büyük avantajı; ölçek, markalaşma kapasitesi ve işleme altyapısı. Alıcılar için güvenilir tedarikçi olma özelliğimiz hâlâ güçlü. Ancak ham ve düşük işlenmiş ürünlerde pazar çakışması artıyor. Eğer komşu ülkeler işleme kapasitesini de hızla büyütürse, fiyat baskısı kaçınılmaz olur.”

Ensar Külünkoğlu:

“Fındık hâlâ stratejik bir ürün. Ancak bu strateji, artık yalnızca fiyatla değil; verimlilik, finansmana erişim ve pazar çeşitliliğiyle kurulmalı.”

Teşekkürler…

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar