Çin Pazarı Perşembe'ye geldi!

Murat Gürsoy ile Karadeniz Sohbetleri’nde bu hafta orta ölçekte bir ihracatçı firmanın başında olan Metin Aydın’a konuk olduk.

info@karadenizekonomi.com / 10.10.2018

Çin Pazarı Perşembe'ye geldi!

METİN AYDIN;

  • ·“650 metrekarelik bir alanda, 33 kişilik istihdamla yılda ortalama 4 ton ürün karşılığı 6 milyon dolarlık ihracat hacmine ulaştık. Partner ülkemiz Çin. Ürünlerimizi dış ticaret rejimi kurallarına bağlı kalmadan hatta “açık hesap” diyeceğimiz yöntemle Çin’e satıyoruz. Yani, bugünlerde irili ufaklı pek çok işletme koşa koşa Çin’e gitmek isterken biz bunu başarmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Anlayacağınız Çin pazarı Perşembe’ye geldi bile.”

 Aynı zamanda Perşembe Küçük Sanayi Sitesi Başkanı olan Döksan Gümüş İşletmesi’nin sahibi Aydın’ın, gümüş takı üzerine yaptığı ihracatla ülke ekonomisine katkı sunmakla birlikte yarattığı istihdam ve Perşembe ekonomisi üzerine bir hayli söyleyecekleri vardı. Bakıldığında pek çok işletme Çin Pazarı’na ulaşmak için çaba harcarken Metin Aydın, yaptığı ihracatla Çinlileri Ordu’ya getirmiş bile…

-Öncelikle sizi tanıyalım, Metin Aydın kimdir?

-Ordu Perşembe doğumluyum. 58 yaşımdayım. Şu anda 92 yaşında olan babamız Zekeriye Aydın’ın 1945 yılında İstanbul Kapalıçarşı’da başladığı kuyumculuk mesleğinin yolunda ilerledik. Aslına bakarsanız babam dışında amcalar da bu sektöre yıllarını vermiş insanlar. Ben de 1967 yılında İstanbul’un yolunu tuttum. Gençlik yıllarım orada geçti. Kartal Ticaret Meslek Lisesi mezunuyum. Lisans eğitimini çok istemekle birlikte yapamadım. Zira o dönemler terör olaylarının yoğun yaşandığı günlerdi. O nedenle mesleğim üzerine yoğunlaştım.

-Kuyumculukta altın ile bu kadar haşır neşirken gümüş işine geçmek nasıl oldu?

-Az önce de belirttiğim gibi sülale boyu kuyumculuk işinde olduk yıllarca. 1990’lı yıllarda sektörün farklı noktalara yöneldiğini gördük. Farklı sermaye grupları işin içinde olmaya başladı. Biz de dedik ki; “Sermayemizi gümüşe çevirelim, daha büyük işler yapalım.” Gümüş hikayemiz de böylece başlamış oldu.

-Daha sonra Ordu’ya doğduğunuz topraklara Perşembe ilçesine döndünüz? Bu bir risk değil miydi?

-Bir eksiklik vardı burada buna rağmen çok büyük bir riskti. Çünkü, gümüş tasarımı konusunda yeterince kalifiye eleman yoktu. Gerçi şimdi de bulmakta zorlanıyoruz ama 2008 yılında geldiğimde burada eleman yetiştirmeye başladık bir yandan da. Ayrıca gümüş sektörü daha hızlı tüketime dönüşüyor. Bu alanda dünyada bir numarayız. Çin tek tip mal üretiyor ama biz yabancı ülke menşeinin yanı sıra Bizans ve Osmanlı izlerini tasarımlarımızda rahatlıkla yansıtabiliyoruz.

-Yatırım maliyetiniz peki?

-İki milyon liraya yakın makine yatırımımız var. Yaklaşık 1 tona yakın da hammaddemiz var işlediğimiz. Koşullar Ordu ölçeğinde yeterince oluşmadığı için teknolojiyi de İstanbul’da kurduk.

-Birazdan yaptığınız işle ilgili ayrıntılara gireceğiz ve anlatacağınız çok fazla şey olduğuna eminiz. Öncelikle istihdamla başlayalım. Kapasiteniz, yıllık ürün imalatınız ve ihracat pazarınız hakkında neler söylersiniz?

-650 metrekarelik bir alanda, 33 kişilik istihdamla yılda ortalama 4 ton ürün karşılığı 6 milyon dolarlık ihracat hacmine ulaştık. Tamamen dış pazar ve tek ülkeye yönelik çalışıyoruz. Partner ülkemiz Çin. Ürünlerimizi dış ticaret rejimi kurallarına bağlı kalmadan hatta “açık hesap” diyeceğimiz yöntemle Çin’e satıyoruz. Yani, bugünlerde irili ufaklı pek çok işletme koşa koşa Çin’e gitmek isterken biz bunu başarmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Anlayacağınız Çin pazarı Perşembe’ye geldi bile.

-Gümüş takı sektöründe özgün tasarımları ile ihracat yapmayı başarabilen bir işletmenin başındasınız. Aynı zamanda Perşembe Küçük Sanayi Sitesi’nin de başkanısınız. Biliyoruz ki bu türden küçük ve orta ölçekli imalatçı işletmeler bölge kalkınmasına önemli katkılar sağlar. Ama diğer yandan da üretimin önünde pek çok engeller vardır. Bu konuda siz neler söylersiniz?

-Az önce de belirttiğim gibi 650 metrekarelik bir dairede ve bir bodrum katında üretim yapmaya çalışıyoruz. Oysa bir sanayi sitesinde daha uygun koşullarda bant üretimi şeklinde çalışsak daha çok üreteceğimiz kesin. Ben ve benim gibi birçok işletmenin ortak sıkıntısı daha çok üretim için daha uygun koşullarda yerimizin olmamasıdır. 1000 metrekarelik bir alanda olsak sadece ben 70 kişi çalıştırırım. Perşembe için baktığımızda, 4 yıldır Küçük Sanayi Sitesi’nin daha geniş bir alana yayılması konusunda çalışmalarımız oldu. Kamulaştırma diye bir sorunumuz da yok arsa tahsisi konusunda. Ama bir yerde tıkanıp kaldığımız gördük. Devlet aklı bazen sizin iş yapmanıza engel oluyor. Bunu fark ettik.

-Siz kalifiye eleman anlamında yeterince insan bulamazken 70 kişi çalıştırmak bir hayal değil midir? Belli bir altyapı ve disiplin gerektirmez mi?

-Haklısınız ama göz ardı edilen bir nokta var. Hepsi alaylı 33 kişi ile çalışıyoruz şu anda. Bunları kendi bünyemizde biz yetiştirdik. Çünkü bizim işimiz ince işçilik gerektiriyor. Bu konuda üniversite ile ortaklaşa bir proje geliştirebilir miyiz diye bir önceki rektör Prof. Dr. Haluk Kefelioğlu ile temaslarımız oldu. Makine ve malzemeler bizden olsun, öğrenci değil usta yetiştirelim. Şimdi Ordu TSO Meclis Başkanı olan Levent Yıldırım da çok uğraştı o günlerde. Ancak devletin aklının önüne geçemedik. 4 yıllık bir fakülte olsa. Türkiye’de unutulmaya yüz tutan kuyumculukta, kakmacılıktan tutun da poya işlerine kadar unutulmaya yüz tutmuş meslekler var. Bu meslekleri yaşatalım. Bir kadroya bakar. Biz usta öğretici olabilir ya da bulabiliriz. Kuyumcu tamirciliği de bir meslek. Bu türden insanlar var etrafta. İşin bir de matematiği var. Aslında rağbet görmemesi değil bakış açısı daha çok zorluyor bizi. Hukuk, İşletme veya Tıp Fakültesi elbette olmalı. Ama Güzel Sanatlar Fakültesi’nin de içine bu sektörü alabilirsiniz. İşte burada devletin aklının önüne geçemedik.

-Yani, Ordu Üniversitesi beklentinize cevap veremedi, bunu mu anlamalıyız?

-Üniversitelerin imalat sanayine bakış açılarını değiştirmesi lazım öncelikle. Küçük ve büyük sanayi var ama orta ölçekli sanayi yok oluyor. Ben bu sınıfa giriyorum. Ben önce bir laboratuvarlar kurup deneyler yapmalıyım ama bu sınırlı fiziki şartlarda çok zor.

-Sadece üniversite değil farklı programlar da var iş eğitimi üzerine bu yönde girişimleriniz olmadı mı?

-Biz ince işçilik yapıyoruz. İŞ-KUR destekli bir eğitin programı planlandı ama 450 saatlik bir program yetmez en az iki sene gerekir. Bu bir süreçtir. Saatle sınırlamak yanlış olur. İşte bu noktada tıkanıyoruz.

-Bu nedenle de sanayi sitesi isteğinizden vazgeçmiyorsunuz…

-Evet, sizin aracılığınızla Ordu Valisi Sayın Seddar Yavuz’a, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Engin Tekintaş’a, Perşembe Kaymakamı Sayın Ahmet Arık ve Perşembe Belediye Başkanı Sayın Kemal Bahtiyar’a seslenmek istiyorum. Biz bu sanayi sitesini çok istiyoruz. Kamulaştırma sorunumuz da yok ama tıkanıyoruz. 1000 metre karede atölye vasfından çıkıp fabrika olacağız ve bir basamak daha atlayacağız. Gelin bunu sağlayın diyoruz. Kendimden örnek verecek olursam ben ülkede ve dünyada bir taneyim. Devlet, 2017 yılında destek verdi. Ben iyi bir işletmeyim, hiç kimseyi de yaptığı işi de küçümsemiyorum ancak berbere 50 bin lira verilirken üreten bana 20 bin lira verildi. Bu üretimin ruhuna aykırı değil mi? Devlet desteği almadan kamulaştırma olmadan 31 dönüm yer aldık ama sanayi sitesini açamıyoruz. Oysa ne kadar sanayi ve OSB olursa o kadar kalkınır ve ileri gideriz. Ordu’nun bütün parası il dışına akıyor, bir anlamda tüketim toplumu olduk. Biz Perşembe’de önce küçük sanayiyi kuralım. Bizim küçük sanayi isteğimizin Ankara ile işi yok. Her şeye rağmen buradaki yerel yöneticilerimizin bu sorunu ivedilikle çözeceğine inancım hala tam.

-Çok teşekkür ediyoruz…

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar