Çakmak: “Makroekonomik dengelerde önemli açıklar var”

Türkiye’nin ve Ordu’nun ekonomisini değerlendiren İş İnsanı Burhan Çakmak, “Türkiye'nin şu anda makroekonomik dengelerinde önemli açıklar ve sıkıntılar var. Özellikle dış ticaret açığımızın giderek büyüdüğünü görüyoruz. Ekonomi politikamızın adeta kurları ve fiyatları yükselttiğini, enflasyonu yükselttiğini görüyoruz” dedi.

info@karadenizekonomi.com / 9.05.2022

Çakmak: “Makroekonomik dengelerde önemli açıklar var”

Karadeniz Ekonomi Sohbetlerine konuk olan Turan Seramik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Çakmak,  Pandemi sonrasını, Rusya-Ukrayna savaşının etkilerini, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durumu, sorunları, sanayicinin beklentilerini ve açıklanan ekonomik paketin etkilerini değerlendirdi. Ayrıca Ordu’nun kronik sorunlarına değinen iş insanı Burhan Çakmak, Ordu’nun coğrafi dezavantajının olduğunu belirterek Ordu’nun gelişmesinde en büyük engelin bir araya gelememek olduğunu vurguladı.

Turan Seramik A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Çakmak, gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Murat Gürsoy’un sorularına ise şu cevapları verdi:

 

İş dünyasıyla “Türkiye ekonomisi için şu anda çözülmesi gereken en önemli sorunlar nelerdir” diye Türkiye genelinde bir anket yapıldı. Hem bu anket sonuçlarını hem de günümüzde pandemi ve Rusya-Ukrayna savaşının iş dünyasına etkilerini yorumlayabilir misiniz?

Bu anketin esasında sadeleştirirsek iki başlık altında toplayabiliriz. Hepsini de kapsar. Biri güven, biri enflasyon. Enflasyon olgusu zaten hem TL'nin değer kaybetmesi, hem kredi teminindeki zorluklar hem de ekonomideki dengesizlikleri ister istemez oluşturur. Bütün mesele yani yeni dengelerin kurulabilmesi için halkın ekonomiye güvenmesinin mutlak suretle temin edilmesi lazım. Ama öbür taraftan da fiyatların sarmal vaziyetine gelmiş zamlarla ve birbirini tetikleyen ve artışlarla şu anda Türkiye'de piyasada sağlıklı bir pazar oluşturulmasını biz çok mümkün görmüyoruz. Çünkü her ay önümüze bizim yeni faturalar çıkıyor. Yeni maliyet unsurları oluşuyor. Yılbaşından bu yana belki biz fiyatlarımızı üç defa gözden geçirmek zorunda kaldık. Son nisan ayı içerisindeki yüzde ellilik sanayiye gelen gaz artışı bizi gerçekten çok ciddi anlamda etkiledi. Yani bir nokta seksen liraya aldığımız bir metreküp gazı Eylül ayında, bugün 11,50 kuruşa alıyoruz. Bunun üzerine katma değer vergisini koyarsan rakam biraz daha yukarı doğru çıkıyor. Bu ister istemez bir anda çok soğuk suya giren insanın şoka uğraması gibi ekonomiyi şoka uğrattı. Fiyatların dengelenmesi ister istemez biraz zaman alacak gibi görünüyor. Allah'tan ki Türkiye'de reel sektörün azmi, imkânları ve kabiliyetleri oldukça bu tür krizlere yatkın ve alışkın olduğu için manevra yapmasını biliyor ve geçen aya göre bu ayda sanayinin endeksinin yükseldiğini görüyoruz. Ama bir taraftan da güven endeksinde sorunlar yaşadığımızı görüyoruz. Sanayimiz bu fiyat dengelenmeleri yani şu sarmalın sona ermesi Türkiye'de bir rahatlığı ortaya koyacaktır. Ancak halk nezdinde baktığımız zaman tablonun hiç öyle olmadığını görüyoruz. Özellikle pazarda, çarşıda insanlar talep ettiklerini alamıyorlar. Mutfaklardaki gıda tüketiminde oldukça sadeleşmiş görünüyorlar. Kolay, basit, ucuz ürünlere yöneliniyor. Çünkü bütçeler artık buna müsaade etmiyor.

Yılbaşında özellikle asgari ücrete yapılan artışın şu anda hiçbir kıymeti harbiyesi kalmadı. Belki Haziran ayında asgari ücreti bir miktar daha yukarı çekeceklerini öngörüyorum. Çekmezlerse de biz şirket olarak iyileştirme yapmayı da doğrusu düşünüyoruz. Çünkü insanlar eğer sadece açlık sınırının altında bir ücret elde ediyorsa burada üretim de olmaz. Burada huzur da olmaz. O açıdan mutlak suretle yeni dengelerin oluşması, artan fiyatlar ve harcama düzeylerine göre insanların elindeki imkânlarında bir taraftan arttırılması lazım. Gelirlerinin arttırılması lazım. Bu regülasyonu sağladığınız zaman piyasada yeni dengeler oluşur. Bu dengelerin oluşması Türkiye'de yeni bir iklimin doğmasına sebep olur. O açıdan Türkiye bir de bu bahsettiğiniz Ukrayna Rusya krizinin etkilerini elbette günbegün yaşıyor. Oralardan elde ettiğimiz ham madde tedariklerinde artık sorun yaşıyoruz.

 

Baktığımız zaman Türkiye, Rusya ve Ukrayna'dan petrol, doğal gaz, buğday ve Ayçiçek yağ ithalatı bağımlılığı nedeniyle küresel emtia fiyatları artışı da devamlı yaşamak zorunda kalıyor. Bu da para politikalarına da yansıyor.  Siz neler düşünüyorsunuz?

Şimdi arzın kısılması durumunda fiyatların artması kaçınılmaz oluyor. Yani bir ürünün arzını kısarsanız bunu fiyatını piyasada oluşan yeni talepler belirler. Yani fiyatlar yukarı doğru ivmelenir. O açıdan bu toplumun her düzeyini derinden etkiliyor. Türkiye'nin şu anda makroekonomik dengelerinde önemli açıklar ve sıkıntılar var. Özellikle dış ticaret açığımızın giderek büyüdüğünü görüyoruz. Ekonomi politikamızın adeta kurları ve fiyatları yükselttiğini, enflasyonu yükselttiğini görüyoruz. Ne dedi iktidar? Enflasyonu faiz yükseltir. Faiz yükselirse enflasyon da yükselir. Hâlbuki klasik ekonomistler daha doğrusu Ortodoks ekonomistler. Bu bugüne kadar alışılagelmiş ekonomik anlayışın tam tersini savundukları için bir anda kurları yukarı çıkardık. Zaten bizim ekonomimizde kura çok endeksli. Kurdaki bir yükselme hemen fiyatları etkiliyor. Kurdaki bir yükselme doğrudan süt fiyatlarını etkiliyor. Bahçedeki sebzenin fiyatlarını etkiliyor. Yani duymadık mı bir parça kıvırcık salatanın yirmi lira olduğunu bir tanesinin. Bu üç dört liralık bir üründü.

 

“2022 yılında erken seçim bekliyor musunuz?” sorusuna da iş dünyasında 31,1 puan gerilemiş bu beklenti. 2022 ilk çeyreğinde yüzde 24,1’e kadar düşmüş. Böylece keskin bir şekilde “seçim zamanında olacak” diyorlar. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şöyle hükümetin arzusu seçimi zamanında yapmak. Bu hiç kaçınılmaz. Eğer ekonomide şartlar durur, hükümetin kontrolü dışına çıkarsa bir takım şeyler tabii ki seçime gitmek mecburiyetinde kalabilirler. Ama ben de normalde seçimlerin Haziran 2023’te yapılacağı konusunda bir kanaatim var. Daha doğrusu hükümetin o konuda bir kararlılığı var bunu görüyorum. Şartlar el verdiği sürece bundan önce bir seçim beklemiyoruz.

 

Sizin de seramik sektöründe önemli yatırımlarınız var, bölge ekonomisine katkılar yapıyorsunuz, ihracat yapıyorsunuz. Bu ankette “her şeye rağmen yüzde 53,3 oranında iş dünyası, sanayici yatırım yapmak istiyor” diyor. Siz olaya nasıl bakıyorsunuz? Seramik sektöründe nasıl gidiyor işler?

Şu anda talep açısından bir sıkıntımız yok. Özellikle tahsilat konusunda bir sıkıntımız yok. Yani ekonomik sistem şu anda normal çalışıyor. Yani çarklar dönüyor. Bizim de yatırım için bir arzumuz var. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanı'nın bir hafta önce açıkladığı bir paketten bahsetmek isterim. Yüz elli milyar TL'lik bir kredi paketi var. Bunun elli milyarını turizm alanına kullandıracaklar. Yüz milyarını da ihracatçı ve imalatçılara. bizim de bir ön çalışmamız şu anda var. Bir otuz kırk milyon liralık bu kredi kullanarak bir yatırım, yeni bir yatırım kapasitemizi artıracaksınız. Şimdi biz şu anda üretimde fırın bazında bizim üretimimizin darboğazı pişirme fırınlarıdır. Yani siz arkadan ne kadar çok yarı mamul üretseniz bile fırınınızın pişireceği miktar bellidir. Şu anda biz fırın darboğazındayız. Onu aşmamız lazım. Yatırıma ihtiyacımız var. Ayrıca en az birkaç tane makina, ekipman ihtiyacımız var. Çoğunun da yerli makinalardan seçeceğimizi düşünüyoruz. Paketi çok iyi buluyoruz. Kredi garanti fonuna bizim zaten ihtiyacımız yok. Yüz milyar esasında ihracatçı veya fırıncı için büyük para değil. Çünkü Anadolu'da şu anda yatırım iştahı var. Çünkü çarklar gerçekten dönüyor. Ve eğer hükümet istihdamların yükünden kurtulmak istiyorsa mutlak suretle sanayiciyi desteklemesi ve onu kredi daha doğrusu finansal taleplerine müspet cevap vermesi lazım.

Baktığımız zaman ciddi bir şekilde bir para dönüyor. Ve gerçekten fiyatlar iki katına, üç katına çıktı. Bizim gördüğümüz, en azından benim gördüğüm krizlerden farklı bir kriz. Bunu diğerlerinden ayıran başlık ne acaba?

Şu anda hükümet piyasaları son derece akışkan tutuyor. Yani piyasalarda para darlığı yok. İki kredi hacminde yüzde kırk beşlik bir yükselme var. Bu ister istemez piyasaları rahatlatıyor. Rahatlatınca insanlar bir şekilde yarın daha pahalı olacak endişesi var. Bu yarın daha pahalı olacak endişesi piyasada alımların hızlanmasına sebep oluyor. Mart ayına baktığımızda nisan ayında daha yükseliyor. Mayıs ayında biraz daha yükselecek. Bu inşaat sektöründe de öyle. Otomotiv sektöründe de diğer imalat sektörlerinde de öyle. Emtia fiyatları almış başını gidiyor işte. Demir çelik ürünleri çok pahalandı. Alan karlı. Yani menkul ve gayrimenkul alma telaşı görüyorum. Piyasaların da bu kadar hareketli olmasının sebebi esasen budur. Eğer piyasalarda bir istikrar oluşursa, maliyetler üç dört ay üst üste aynı şekilde kalmaya devam ederse bu talep hızlarının nispeten azalacağını düşünüyorum. Yani normalleşme iyilik getirir gibi görünüyor ama görece bugüne göre biraz daha nazlanacaktır piyasa.

 

“En yüksek kazancın son zamanda önümüzdeki dönemde hangi tasarruf aracına daha yüksek kazanç sağlayacağını görüyorsunuz?” diye yapılan anket sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halkın şeyi bu yönde temayülü bu yönde. Çünkü bunu görüyor. Aralık ayında keşke alsaydım dediği şeyi şimdi almaya kalktığı zaman çok pahalı olduğunu görüyor. Ve bu sefer diyor ki herhâlde ben bunu ağustosa ertelersem bu fiyata da alamayacağım. Onun için kredi kullanarak borç harç yaparak ihtiyacı olan alımları erteleme ertelemek istemiyor.

 

Şu ana kadar hükümetin iş dünyasını gerekli ekonomik paketlerle iyi tuttuğunu ama sonuçta çıkış yoluna yönelik de iş dünyasının tabii halkımızla beraber gerçekten antrenmanlıyız. Çıkış yolu adına neler söylemek istersiniz? Neler öngörüyorsunuz?

Normal ekonomik politikaların patikasına girmemiz lazım. Neyi kastediyorum? Bir kere bu kur korumalı mevduat denen hikâyeyi derhal vazgeçmemiz lazım. Bu olmaz. Şuan pansuman yapıyor ama Normal olan ekonomileri kanayan yarasını durdurabilmek için faizleri biraz daha yukarıya iteceksiniz. Ve böylece dövize olan talebi azaltacaksınız. Dövize olan talebi azalttığınız zaman ekonomide kendiliğinden normalleşmeye doğru gider. Siz ben yok faizi arttırmam diyorsanız bu kur başınıza bela olacaktır. Bu bela da ülkenin başına bela birilerinin değil yani sürdürülebilir değil.

*** (öne çıkar) Ordu Giresun Havalimanı çok güzel bir havalimanı ama gerek seferler, gerek iptaller bizi Samsun'a, Giresun’a ve Trabzon'a gitmek zorunda bırakıyor. Ordu adına bugünüyle, yarınıyla neler söylemek istersiniz, kazanımlarımız, eksilerimiz nelerdir?

Her şeyden evvel Ordu'nun en zayıf iki halkası var. Birisi coğrafi daha doğrusu arazi temini sanayi yatırımları için yapılması gereken arazi teminlerindeki güçlük, ikincisi de iki büyük ilin arasına sıkışmış Giresun'u da katacağım ona. İki küçük kentin kadersizliğinden bahsetmek isterim. Rize Havaalanı'na 25 bin metrekare işletme havaalanı salon, antrepo neyse işte herşeyi yapıldı. Senin ne kadar büyüklüğün var? Yani oraya harcanan parayla, daha doğrusu bölgesel ayrımcılık hala var. Olmaya da devam edecek. Bunu aşmak için güçlü siyasetçilere ihtiyacımız var. Bu öyle milletvekiliyle filan olacak iş değil. Bakanlığımızın olması lazım.

Gönlüm ister başbakanımız ya da cumhurbaşkanı da bizden olsun ama. Cumhurbaşkanı'nın memleketi neresi? Rize. Rize’de havaalanıyla, Ordu havaalanıyla mukayese et bakalım. Kaç sıfır daha önde biz sıfırdayken onlar dörde dört. Bizim dört katımız. Ve şu anda yıllık üç milyon yolcu indirip kaldıracağız diyorlar. Daha bir milyonu karşılayamadık. Trabzon'a bölgeye iki tane, üç tane, dört tane bakan verirseniz bu insanlar sizi dinlemez. Siz de elinizi birbirine ovuşturarak şikâyetçi durumunda kalırsınız. Bizim şikâyetçi olmamamız lazım. Bizim daha baskın olmamız lazım. Bu tür siyasetçilerin piyasaya çıkması lazım. Gerekirse gemileri yakacak insanlara ihtiyacımız var. Ya eğer koltuğunuzu düşünüyorsanız bu halk için geliyorsa buraya halk için bir şey gösterin. Yani eğer cesaretiniz yoksa eğer duruma rıza göstermeden isyan noktasına gelebiliyorsanız, bu halk sizi her zaman omuzlarında taşır.

Ordu altın arama sahası haline getirilmeye çalışılıyor. Ulubey'deki birkaç köyün devreden çıkarılacağı ve açık altın işletmeciliğiyle ilgili bir ihalenin yapılacağını biliyoruz. Mayıs ayında böyle bir ihaleden bahsediliyor. Fatsa'da da aynı sıkıntı dahi burada siyanür gibi sülfürik asit gibi çok kötü, çok zehirli, çok doğayı ve ortam hatta siyanür dediğimiz zehirli madde uçucu bir madde. Havaya karışıyor. Yarın suya inecek. Bak biz aynı suyu şurada içtiğimiz su melet havzasının yataklarından gelen su. Bu su bir şekilde, bu zehirle karşılaşacak. Bunları mesela Ulubey'de altın olduğunu biz bilmiyor muyduk? MTA bilmiyor muydu? Yirmi sene önce biliyordu. Ama işletme sorunları nedeniyle bir türlü ihale açılamıyordu. Ne demek istiyorum? Kapalı işletme yaparsanız altıncılık olur. Yer altında madenlerimiz elbette ki kalmasın bunu halkın sağlığını hiçe sayarak yok kabul ederek insanları zehirleyerek ve köyleri boşaltarak, köyleri boşaltmadan o işi yapamazsınız. Burada da işletmeye geçemeyecekler. Çünkü halk gerçekten bu konuda çok duyarlı. O açıdan Ordu’muz çok güzel bir il. Potansiyeli olan bir il ama mısır unu gibiyiz. Şöyle bizden hamur olup da bir ekmek olamıyor. Bir buğday unu olup da şöyle güzel bir ekmeğe dönüşemiyoruz. Hep ayrı düşünüyoruz. Hep ayrı ayrı bir akılız. Burayı yapalım da bunun başında kim olacak? Böyle ilkel basit, çağ geçmiş, modası geçmiş mantığın peşinde koşarak bir araya gelmekten gelememekten dolayı ben üzgünüm. Çorum'a bakınca bunu iç geçiriyorum. Tabii yani bu insanlar bir araya gelebiliyorlar. Ne kadar teşebbüs yaptıksa bile hepsi de başarısız olmuştur. Başarılı bir teşebbüsümüz yok. Ortak teşebbüsten bahsediyorum. Yani ortak, mesela ORSAN gibi. Kurumlar bize maalesef çok kötü örnek oldular. Akıllı insanların bugün olmasa yarın bu kapıyı açacaklarını ve ortak kültürü yaratacaklarını, ortak iş aklını hep beraber oluşturacaklarına ben inanıyorum. O bir gün olacak. Ordu'nun geleceği gerçekten çok iyi. Coğrafyası diğer Karadeniz illerine göre hem verimli, hem iyi hem de mesela bir Giresun'la mukayese edilmeyecek kadar üstünlüklerimiz var. Ama büyük sanayinin burada olmaması bizi küçük ve orta ölçekli işletmelere burada mahkûm ediyor. Elbette ki Ordu'nun en büyük sorunlarından birisi vazgeçilmezi fındıktır. Ya fındık konusunda bile bir araya gelemiyoruz. Avrupalının adamı fındığı herkesten ucuza kapatıyor. Biz birlikte olamıyoruz. Bak ihracatçılar birliği seçimi niye yapılamadı? Orada iyi kötü bir tavır kondu. Ben bu tavrın fındık üreticileri lehine de konulmasını istiyorum. Bunu koyamıyorlar. Yani kısa günün karı yapıyorlar. Korkuyorlar. Bir de bölgemizdeki ihracatçılarımızın sermaye birikimleri yeterli değil. Böyle al paranı da git diyecek iş insanı sayısı çok az. Sezon girince banklardan, şuradan, buradan ihracat kredileri işlerine döndürmeye çalışıyorlar. Çünkü Fındık çok para tutuyor. Büyük paraları finanse etmek zor ama eğer akıllı hareket edilirse, birlikte hareket edilirse fındık bölgenin kaderi olmaktan çıkar, bölgenin imkânı olmaya doğru yol alır. Fındığın şu anda elli lira olması lazım kardeşim. Eğer siz bu sene fındığı bu sezon elli liraya satabilirseniz, Ordu ekonomisinde nefes aldığını göreceksiniz. Ordu'da benim gözlemleyebildiğim kadarıyla kapanan iş yeri filan yok pek.

Yani sadece hizmet sektöründe bir daralmanın olduğunu görüyorum. Onun dışındaki herkes yine iyi kötü işiyle gücüyle uğraşıyor ama ne pahasına uğraşıyorlar? Hani ne derler? Dışı seni yakar, içi beni yakar. Birikmiş sorunlar var. Özellikle borçlanma konusunda esnaf ciddi anlamda borç yükü altında. Bunların elbette ki iddialı olan iktidar olacağım diyen ya da iktidar olan grupların, heyetlerin bunları çözmesi lazım. Yani bizim siyasetle tabii ki işimiz yok ama siyasetçilere de bir şey söyleme hakkımız olması gerekiyor. Onları uyarmamız lazım. Onları ikaz etmemiz lazım. İşin doğrusunu görmelerini sağlamamız lazım. Yani biz ben şunu istiyorum. Türkiye'de eğer Ordu'da doğru dürüst bir siyaset yapılacaksa evvela nefsiyle helalleşmiş siyasetçiliğe ihtiyacımız var. Bir de tazelenmek her zaman güzel şeydir. Yeni yüzlere ihtiyaç var. Yani bu mahkeme Kadir mülk olmamış ki olsa bunlara olsa.  bizim kimseyle bir elbette ki derdimiz sorunumuz yok ama yenilenme tabii. Ne demiş? Nikâhta bile keramet geçmiştekiler. Ya bu tür yenilenmelere, bu tür yeni kanlara yeni taze lazım. Bir de yani bak bu lafı unutma. Nefsiyle hesaplaşmamış adamla yola gidersen işin zor. Onu söyleyeyim yani.

Karma bir ekonomiye sahibiz. Aslında hani sadece ne tarım, ne turizm, ne başka bir şey karma bir ekonomi ama artık geleceğini de ağırlıklı turizmde gören bir Ordu ili var. Son yıllarda da bayağı hareketlendik. Yerel ve dışarıdan gelen markaların da otel yatırımları var. Turizm noktasında neler söylemek istersiniz?

Ordu henüz açısından son derece bakir bir il olduğunu söyleyebilirim. Hızla turizm yatırımlarının artması lazım. Bizim de turizmle ilgili bir tasavvurumuz var. Ama henüz bu proje aşamasında böyle bir yatırım düşüncemiz var. Hatta arsamız tamam. İmarı tamam. Oluşması şartların oluşmasını bekliyoruz. Yani ekonominin birazcık daha normalleşmesini bekliyoruz. Bakın. Trabzon'da altmış beş binden bahsediyorlar yatak sayısı. Sizin Ordu'da yatak sayınız nerede kardeşim? Doğru Siz orduda çok kalabalık gelmiş bir grubu ağırlayabilecek bir yeriniz var mı? Dolayısıyla hızla buna ihtiyacımız var. Karadeniz giderek Akdenizleşecek. İklim olarak, Turizm Karadeniz'de er ya da geç buralarda yoğunlaşacak. Biz zaten hissediyoruz ya iklim değişikliği. Küresel ısınma iklim değişikliği Karadeniz'e yansıyor. Bu değişikliğin yüzde yüz yansımasını beklemeden bizim adım atmamız lazım. Turizmciliğe, kongre turizmciliğine, Yayla turizmciliğine doğa turizmciliğine ya bizim eko turizm konusunda imkânlarımız var. Ufak tefek eko turizm denemelerimiz var ama bunlar henüz yeterli değil. Devlet de bunu desteklemeli. Özellikle yöneticilerimiz destek olmalı. Ordu Belediye ve Büyükşehir Belediye Başkanı'nın sadece belediyeciliğe hapsedilip de orada olmamasını iyi buluyorum. Çok değişik alanlara el attığı, parmak bastığı için kimilerinin “bu da mı olurmuş ya?” diyorlar. Mesela şu anda kaz kesim tesisi yapılıyor. Bu çok önemli bir şey. Bu benim geçmişten beri hayalimde olan bir iş. Çünkü bu kaz eti eğer Avrupa pazarlarına hitap edecek speküllere göre burada kesimini yapıp, paketlemesini yapıp, soğuk zincire bağlayabilirsen müthiş bir gelir olacak. Koyun miktarımızda ciddi bir artış var. Gıdanın önemi çok. Şu pandemide ortaya çıktı. Çok daha önemli. Yani tarıma çok çok öncelik vermemiz lazım. Muhakkak suretle tarımı birincil öncelikli iş olarak önümüze koymamız lazım. Ben tarım teşkilatımızın Ordu'da boş durmadığını görüyoruz. Tebrik ediyorum. İyi iş yapanı biz başımızın üzerinde taşırız. Takdir ederiz. Ben milletimin, ülkemin, ordumun, ilimin, ilçemin iyiliğini gördükçe bundan mutluyum. Benim yaşam sevincimi arttıracak, buraların iyiliğidir. On kişinin, yirmi kişinin bu şehirde para sahibi olması bize yetmez. Herkesin asgari ölçüde ya siz bir fakir mahallede zengin olamazsınız. Zengin olabilirsiniz ama zengin olarak yaşayamazsınız. Yani o açıdan topluca kalkınmamız lazım. Fındığı çok önemsiyorum. Fındığı Üç buçuk doların altına düşürmeden Yani elli lira bazında pazarlayabilirsek önümüzdeki sonbaharda esnafımızın çok rahatlayacağını düşünüyorum. Siyasetçilerimiz bunların üzerinde dursun kardeşim. TMO akıllı işler yapıyor son yıllarda. Ya bu akıllıysa yapmaya devam etsinler. Biz de onlara hem destek verelim hem de kendilerini takdirle buralarda yad edelim. Çünkü bunlar bizim ve halkın iyiliğine olan işler. Biz kendimiz için elbette ki bunları istemeyiz ama toplumun hepsi için istiyoruz. Herkes İyi olursa biz de iyi oluruz. Çoğunluk iyi olsun.

Bu birlik beraberlik mesajlarınız için çok teşekkür ediyoruz. Önümüz malum bayram. Programın da yavaş yavaş sonuna geldik ama. Son olarak eklemek isteklerinizi alalım.

Son olarak ben mutfaktaki yangına dikkat çekmek istiyorum. Mutfaktaki yangını mutlaka söndürmemiz lazım. Bu bir süreç ve zaman meselesi. İkincisi de gelişmişlik sıralamasında biraz sorunlarımız var. Üçüncü olarak da hala göç veren bir il durumundayız. Bunun da önlemini alalım. Ben bu işin sorumlularının bu işe emek ve gönül verenlerin işin farkında olduklarını, uygun tedbirleri aldıklarını ve alacaklarını düşünüyorum ama maalesef ilçeler bazında gelişmişlik açısından son derece hoş olmayan bir noktadayız.

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar