ORDU YATIRIM İÇİN ÇOK UYGUN BİR YER DEĞİL AMA BİZ ORDU DIŞINA ÇIKMAYACAĞIZ

Ordu’da fındık sektörünün tecrübeli isimlerinden Gürsoy Fındık Y.K.B Dursun Oğuz Gürsoy, Karadeniz Ekonomi Gazetesi’ne şirketleri, yatırımları, devletin fındık politikası, Ordu ekonomisi ve mega projeler üzerine önemli açıklamalar da bulundu.

info@karadenizekonomi.com / 19.01.2018

ORDU YATIRIM İÇİN ÇOK UYGUN BİR YER DEĞİL AMA  BİZ ORDU DIŞINA  ÇIKMAYACAĞIZ

“Ordu yatırım için çok uygun bir yer değil. Ama biz Ordu’nun dışına çıkmak istemiyoruz. Biz Ordu aşığıyız. Sonuçta biz bu paraları Ordu’da kazandık ve Ordu’ya harcamayı düşünüyoruz. Çok cazip teklifler geliyor. Örneğin şehir dışında bir yerde 30-40 dönüm arazi için 1 trilyon TL isteniyor; Ordu’da 10 dönüm arazi için 7 trilyon isteniyor. Yeni OSB’den 70 dönümlük bir arazi talebinde bulunduk. Eğer bize yer verirlerse firmamızı büyütmeye çalışacağız.”

Ordu’da 1933 yılından bu yana faaliyet gösteren Gürsoy Fındık, Türkiye’nin en kıymetli tarım ürünlerinden biri olan fındığın tanıtımında ve ticaretinde önemli görevler üstleniyor. 

Dursun Oğuz Gürsoy kimdir? Bize kendinizi anlatır mısınız?

1953 yılında Ordu’da doğdum. İlk, Orta ve Lise tahsilimi Ordu da tamamladım.1974 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat fakültesinden mezun oldum. Daha sonra İşletme İktisat Enstitüsünde Pazarlama masterı yaptım. Askerlikten sonra 2 yıllığına İngiltere’ye gittim. Orada hem lisanımı ilerlettim hem de bir firmada çalıştım. 1978’de İngiltere’den döndüğümden beri Gürsoy Fındığın başındayım. Bu yıl firmada 40. yılım. Evliyim ve 2 çocuğum var. 6 yıl Karadeniz Fındık İhracatçılar Birliği başkanlığı, TİM’de sektör temsilciliği ve Fındık Tanıtım Grubu başkanlığı yaptım. İşlerimin yoğunluğundan şirketimize vakit ayıramaz hale gelince başkanlığı 2 yıl evvel başka bir arkadaşıma bıraktım ancak halen İhracatçılar Birliğinde Yönetim Kurulu 2.başkanı olarak görev yapıyorum. Şirketimiz bir aile şirketi dolayısı ile yönetimi aile bireyleri tarafından yapıldığından gerek ben gerekse kardeşim ve oğlum şirkette aktif olarak 

çalışıyoruz ve üst yönetim olarak ihracat ve dâhili ticaretimize devam ediyoruz.

Gürsoy AŞ’nin sektördeki yeri, önemi ve bundan sonraki hedeflerini değerlendirir misiniz? Yeni yatırım projeleriniz var mı?

Gürsoy ailesi olarak fındık işine 1933 yılında rahmetli dedemiz başlamış Bölgede yetişen Ceviz, soya fasulyesi, yumurta, patates gibi zirai ürünler dışında fındığı da iştigal konusuna eklemiş. O dönemlerde fındığı kırıp natürel olarak içerde ve dışarda satmışlar.1948-1986 arasında rahmetli babamız işleri geliştirip büyütmüş ve 1986 senesinde Gürsoy AŞ kurulunca bizler 3.kuşak olarak yönetime şirket ortağı olarak girmiş olduk. Her ne kadar 1978 den beri şirkette yönetici olarak çalışıyorsam da 1986 dan itibaren Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapıyorum.

Gürsoy AŞ olarak Karadeniz’deki ilk 10 fındık ihracatçı içerisindeyiz. Toplam 3 tesisimizde 380 kişi istihdam ediyoruz. Yaklaşık 32 ülkeye ihracat yapan bir firmayız. Aynı zamanda iç piyasada perakende sektörüne de üretim ve pazarlama yapıyoruz. Marka imajı olarak fındıkçılar içerisinde en yüksek imaja sahip olan firmalardan biriyiz. Maalesef son 5-6 yıldır fındık sektörü zor bir süreçten geçiyor ve son 20 senedir de sektörde büyük bir kayıp var. Örneğin 2000 li yılların başında Ordu’da yaklaşık 55 tane fındık ihracatçısı vardı, bugün sadece 5-6 arkadaş kaldık. 50 milyon Doların üzerinde de Ordu da yalnızca 2 firma kaldı. Bu çok acı bir durum. Türkiye deki son 20 yılda yaşanan ekonomik değişimler ve dünya pazarlarında yaşanan sürekli gelişmeler ve Global firmaların Türk fındık pazarına girmeleri pek çok Türk firmasının kapanmasına sebep oldu. Eski yıllarda bizler Türk firmaları olarak aramızda rekabet ederken bu gün Global ölçekte çalışan firmalarla rekabet etmek zorundayız. Bu gün Türk Fındık ihracatının neredeyse 60% nı artık yabancı sermayeli firmalar gerçekleştiriyor. Kısaca Türk firmaları için Pazar daralıyor ve rekabet koşulları zorlaşıyor.

Bu bağlamda biz Gürsoy AŞ olarak gelecek 10 yıl içinde tamamen yenilenecek Fındık sektöründe kalabilmek adına yeniden yapılanmaya giderek maliyetleri düşürücü yatırımlar ile iç ve dış pazarlar için yeni katma değeri daha yüksek ürünler yapmaya ve niş pazarlara yönelerek satışlarımızı artırmaya çalışıyoruz. Yeni ürünler yapmak, mevcut imalat yapısını modernize etmek amacı ile yeni tesisler kurmak arzusundayız, maalesef Ordu yatırım için çok uygun bir yer değil. Özellikle sanayi arsası kıt ve çok pahalı ancak biz Ordu aşığı bir aileyiz ve tüm yatırımlarımız bu şehirde. Çevre illerden ve özellikle Batı Karedeniz den çok cazip tekliflerle karşılaşsak bile bu şehirde kalmayı yatırımlarımızı imkânlar dâhilinde büyütmeye kararlıyız. Bu amaçla yeni kurulacak OSB den 70 dönümlük bir arazi talebinde bulunduk, şayet kısa zamanda yer tahsisi yapılabilirse yatırımlarımızı sürdüreceğiz.

Daha önce Fındık İhracatçıları Birliği başkanlığı yaptınız, şu anda da ikinci başkansınız. Yönetim olarak fındık ile ilgili çalışmalarınız nelerdir?

Çok sorunlu bir sektörün temsilcisiyiz. Sorun da özellikle alt yapıda kısaca üretimde. Dolaysıyla Tarım Bakanlığı ile Ekonomi Bakanlığı ile çok sıkı ilişkilerimiz var. İhracatçılar birliği olarak sektörümüzü iç ve dış piyasalarda en iyi şekilde temsil etmeye çalışıyoruz. Gerek TİM gerekse bakanlıklar nezdinde ihracatta karşılaşılan güncel sorunları çözmeye çalışıyoruz. Bu arada AB nezdinde ortaya çıkan problemlerde taraf olarak Caobisco, Frucom, Hamburg Waren Varein gibi kuruluşlarla görüşerek sorunların çözümünde taraf oluyoruz. Fındık Ziraatinin iyileştirilmesi adına pek çok projeye destek sağlıyoruz. Dış ülkelere alım heyetleri için görüşmeler organize ediyoruz.

Ulusal Fındık Konseyi (UFK) fındığın üretimi, işlenmesi ve ihracatına yönelik neler yapmalı?

- UFK kaynakları kıt olan bir kuruluş olarak sektör sorunlarını çözebilecek bir kuruluş değil.. Eğer bir kuruluşun ekonomik kaynakları yoksa o kuruluşun ne kadar aktivitesi olabilir ki? UFK fındığın bütün paydaşlarını içerisinde barındırıyor ancak sadece tavsiye kararı alabiliyor. Aldığı kararları da Tarım Bakanlığı gibi ilgili Bakanlıklara iletiyor. Yaptırım gücü olmayan bir kuruluş olmasına rağmen sektörün tüm paydaşlarının ortak kararları fındık politikalarını etkileyebileceğinden ben bu kuruluşa daha çok destek sağlanmasından yanayım. Tabi mevzuat değiştirilerek maddi imkânlar tesis edilirse gelecek yıllarda daha aktif politikalar üretebileceği kanaatindeyim.

Fındık Tanıtım Grubu lağvedildi. Bundan sonra nasıl bir yol izlenecek?

-Türkiye’de bütün tanıtım grupları lağvedildi. Türkiye Tanıtım Grubu diye yeni bir tanıtım grubu kuruldu. Fındık Tanıtım Gurubu da bu gurubun bünyesine alındı. Tanıtım faaliyetleri devam edecek ancak Fındık Sektörünün gruba ilettiği faaliyetler Türkiye Tanıtım Grubu Yönetim Kurulunca onaylanıp yürürlüğe konabilecek. Kısaca Fındık ihracatçıları artık kendi planladıkları her tanıtım faaliyetini kendi inisiyatiflerinde uygulamaya koyamayacak.

Bu arada tanıtıma fındık ihracatından kesilen fonlar azaltıldı, Fındık Tanıtım Grubu elinde bulunan paralar artık Türkiye Tanıtım Grubu hesaplarına aktarıldı ve buradan harcama yapılacak. Son gelişme olarak Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçılar Birliği Başkanı Türkiye Tanıtım Grubu Yönetim Kuruluna seçildi dolayısı ile bu gelişme sektörün tanıtım faaliyetlerinin devamı açısından pozitif bir gelişme inşallah iyi işler yapılır.

Borsalar işlem yapıyor ama fiyat ilan edemiyorlar. Bu nasıl bir sonuç doğuruyor?

Bildiğiniz gibi Fındık Borsaları tescil Borsaları. Piyasada işlem gören fiyatların ortalamasını alıp ilan eden borsalar. Fındık sektöründe fiyatlar borsalarda oluşmuyor, alım satım borsa sistemi içinde gerçekleşmiyor dolayısı ile ilan edilen fiyatlar bazen o günü değil bir gün evvelide gösterebiliyor. Ayrıca bölgemizdeki borsalar arasından bir koordinasyon ve yeknesaklık ta yok dolayısı ile fiyat diye ilan edilen rakamlar ayni gün içinde 40-50 km uzaklıkta şaşırtıcı farklılıklar gösterebiliyor ve üreticinin kafasını karıştırıyor. Bu sezon TMO alımları dolayısı ile Borsaların fiyat ilan etmemeleri Bakanlıkça istendi. Sonuçta bu gün bir fiyat ilanı yok. Belki böylesi daha hayırlı zira fiyat yönünden çok karışık bir sezon yaşıyoruz. Piyasada eski fındık var yeni fındık var. Çürüklü kalitesiz mal var çok kaliteli mallar var bunların fiyatları ayni olamaz zira her malın kalitesine göre fiyatı oluşuyor. Dolayısı ile fiyat yazma işi bu sene için son derece zor. Kısaca her işte bir hayır var en azından insanların kafası karışmıyor.

Devletin fındık politikası hakkında ne düşünüyorsunuz?

  • ·Bilindiği gibi 2009 dan beri uygulanmakta olan serbest ekonomi politikasından vazgeçilmiş görünüyor. Fındık altyapısındaki spesifik sorunlar (düşük verim, yükselen maliyetler, bölgesel göçün artması vs)mevcut destekleme modelini geçersiz kıldı. Kısaca üretici aldığı desteği bahçeye değil cep harçlığı olarak harcadığından yükselen maliyetler nedeni ile mevcut serbest piyasa fiyatlarından rahatsız olmaya başladı. Tabi bu arada Global sermayenin sektör içindeki etkinliğinin artmasının getirdiği Yükselen seslere siyaset çağrı verdi ve TMO devreye girdi. İyi mi oldu derseniz üretici bir nebze olsun daha iyi fiyatlardan fındığını satma olanağı buldu ve piyasada bir baz fiyat oluştu. Ancak ben şahsen devletin direkt fındık alımı ile fındığın problemlerinin çözüleceğine inanmıyorum ancak bu sezon TMO nun alım yapması mevcut problemleri gidermedi fakat öteledi. Kısaca yapılan uygulamalar Rahmetli Erbakan Hoca’nın kullandığı tabirle “Pansuman tedbirlerdir. Problemin esasını kökten çözecek tedbirler değil ancak üreticiye bir parça nefes aldırdı.
  • · Bu arada mevcut altyapı problemlerinin hâlihazırda tatbik edilen doğrudan gelir desteği ile telafi edileceğine de inanmıyorum. Destekler üretimi ve özellikle verimi artırıcı, maliyeti düşürücü, kırsaldan şehre göçü önleyici olmalı. İstanbul’da oturan Ahmet Efendi ile köyde oturan Ahmet Efendi ayni kefeye konmamalı. Dekarda 80 kg üreten ile 150-200 kg üreten ayni şekilde teşvikten yararlanmamalı. Kısaca projeye para verilmeli köyde oturan vatandaşa 170 TL/DEKAR değil 370 TL/Dekar para verilmeli. Ve bu paranın üretime ve verime harcandığı denetlenmeli. Kısaca destekleme modeli revize edilmeli ve direkt fındık alımı yerine ülke ekonomisine daha az yük getiren fakat serbest piyasa fiyatlarını gerektiğinde etkileyecek yeni destekleme modelleri uygulanmalıdır.
  • Bu konuda neler yapılabilir;
  • 1-Üretici birlikleri teşvik edilmelidir. FKB tarzı hantal birlikler yerine daha ufak boyutta ancak devletin değişik kredilerle desteğini alan ufak birlikler kurulmalıdır. Bu birlikler bahçeden satışa kadarki tüm evrelerde devrede olmalı ve uzun vadeli ucuz zirai kredilerle hatta stok kredi sistemi ile desteklenmelidir. Bu birlikler sözleşmeli tarım yapan üreticilerden oluşmalı, GAP uygulayan sertifikalı ve kaliteli, tarım yapan, her türlü modern zirai teknikleri uygulayabilen birlikler olmalıdır.
  • 2-Piyasa fiyatlarını zaman zaman olumsuz etkileyen Emanet fındık meselesini halletmek amacı ile tüm üretim bölgelerinde Lisanslı Depoculuk hayata geçirilmelidir. Lisanslı depolara kaliteli fındık alımı teşvik edilmeli ve mevcut teşvikler artırılmalıdır.
  • 3- Arazi toplulaştırılması teşvik edilmeli aile içindeki alım satımlarda vergi muafiyeti sağlanmalıdır.
  • 4-Mekanizasyon, bahçe yenileme, harman modernizasyonu, kurutma ve ilaçlama ve otla mücadele makineleri, ufak traktörler fındık bölgelerinde tarımsal teşvik kapsamına alınmalıdır.
  • 5-Gübre ve zirai ilaçlarda ve fındık bahçelerinde kullanılacak her türlü alet ve makine alımlarında KDV ve vergi muafiyeti sağlanmalı, toprak analizi gübre satışında zorunlu hale getirilmelidir.
  • 6-Özellikle Ordu ve Giresun illeri için özel bir kırsal kalkınma modeli oluşturulmalı ve bölge üreticisini köylere bağlayacak ek gelir temin eden hayvancılık, sebze-meyve üretimi ,arıcılık, vs gibi alternatif üretimler le fındık gelirine ek gelir yaratacak tüm faaliyetler desteklenmelidir.-
  • 7-Fındık bahçelerinin yenilenmesi, modernizasyonu özel sektöre ve global firmaların inisiyatifine bırakılmamalıdır. Bu konuda Tarım Bakanlığı tek yetkili ve uygulama merci olmalıdır. Global ısınma ve iklim değişikliklerine dayanıklı çeşitlerin fidan üretimi tek elden Bakanlık denetiminde yapılmalıdır.

-Fındıkta üretim, kalite ve verimlilik sorunu gündemde. Türkiye’nin fındıktaki hâkimiyetine bir tehdit var mı?

  • ·Bilindiği gibi fındık bahçeleri özellikle doğu Karadeniz Bölgesinde son derece yaşlanmış olup dekar başına verim 70-80 kg lara düşmüştür. Üreticinin kırsaldan şehir merkezlerine göçmesi mevcut arazilerin miras yoluyla parçalanması zirai faaliyetlerin gereği gibi yapılmaması nedeniyle kalite son derece etkilenmiş ve maliyetler yükselmiştir. Bu sorun gün geçtikçe önemli hale gelmekte düşük verim yüksek maliyet nedeni ile piyasada yüksek fiyat baskısı artmakta ve bu olumsuz gidişat sanayinin fındığa bakış politikasını negatif etkilemekte dünya nüfusunun artmasına rağmen fındık tüketim artışı hala sınırlı kalmaktadır. Hatta bazı olumsuz rekolte yıllarında alternatif ürünlere dönen sanayicilerin tekrar fındığa dönmeleri yıllar almaktadır. Tabi Türkiye’deki bu olumsuz gelişme yoğun fındık kullanan sanayicileri diğer alternatif ülkelerin üretimini desteklemeye itmekte nitekim Gürcistan, Azerbaycan, ABD, İtalya, Şili gibi ülkelerde üretim artışları gözlenmektedir. Tüm bu ülkelerde verimin bize göre yüksek olması birim maliyetin düşüklüğü rakiplerin rekabet gücünü artırmaktadır. Nitekim bu ülkeler her geçen gün dikili alanlarını artırmakta ve özellikle Gürcistan Azerbaycan gibi ülkeler fındık kırma ve işleme sanayi kapasitelerini süratle katlamaktalar. Mahsulün iyi olduğu yıllarda bize ciddi rekabet yapmaktalar. Gelecek yıllarda fındık tarımında ciddi tedbirler alınmaz ise, kalite ve düşük verim sorunu gibi konulardaki problemler çözülemez ise Türk fındığının toplam dünya üretimi içindeki payı 75% lerden 60% lara inebilir. Ancak sorunların çözümü halinde dünya liderliğimiz devam edecektir.

-

Ferrero sektörde çok etkili görülüyor. Sektörde yabancı sermaye hâkimiyeti var mı? Bu durum yerli sanayi için bir tehdit mi?

·Bilindiği gibi dünyada fındığı en çok kullanan bir firma olarak Ferrero’nun fındıkta etkili olması normal. Nitekim artan satışları için her yıl daha çok fındığa ihtiyacı olan bir firma olarak diğer üretici ülkelere yatırım yapması da stratejik olarak gayet mantıklı bir hareket. Ancak tedarik zincirinin ilk halkası olan üreticinin küçük, örgütsüz ve zayıf olması, manav, kırıcı ve ihracatçının ise finansal açıdan kuvvetli olmaması büyük miktarlarda alış yapan Ferrero gibi firmalar karşısında satıcı kesimin rekabet gücünü azaltmaktadır. Nitekim bu gün Türk fındığının hala 60% ı natürel formda satılmakta ve bununda neredeyse sezona göre 55-70% arasındaki orandaki kısmı Ferrero tarafından alınmaktadır. Netice olarak Ferrero nun piyasaya deklere ettiği fiyat piyasayı şekillendirmektedir. Ancak burada asıl sıkıntılı konu Ferrero nun sadece kendi ihtiyacı için değil hala satın aldığı Oltan firmasının eski müşterilerine fındık tedarik etmesidir. Özellikle Ferrero’nun Avrupa daki diğer büyük fındık kullanıcılarının ihtiyaçlarını da görmeye çalışması mevcut Türk menşeili ihracatçı kesimin her geçen yıl Pazar kaybetmesine neden olmaktadır. Birim maliyeti daha ucuz olan finansman imkânları çok geniş ve ucuz fonlara ulaşımı basit olan bir Global firma ile 50-100 milyon dolar ciro yapan bir Türk ihracatçısının rekabet şansı yoktur. Ayrıca uzun vadeli kontratlara imza atabilme yeteneği ve finansal gücü yerli sanayini zor duruma sokmaktadır. Son yıllarda daha çok Devlet müdahalesinin konuşulması ve özellikle bu sezon serbest ekonomiden vazgeçilmesi piyasada tek alıcı hâkimiyetini bir parça kırma adına yapılmıştır ancak Ferrero un kendi işine odaklanması kendi malı için tedarik zincirini koordine etmesi tüm sektörü rahatlatacaktır aksi takdirde gelecek yıllarda geçmişte olduğu gibi çok daha şiddetli destek alımları yapılacak ve bundan da en fazla Ferrero zarar görecektir.

- Ordu ekonomisi fındığa bağlı deniliyor. Alternatif çıkışlar olabilir mi?

·Ordu ekonomisinin 10 yıl öncesine göre artık eskisi kadar fındığa bağımlı olmadığı kanaatindeyim. Zira özellikle genç nüfus, üniversite mezunu gençler büyük şehirlerde veya yurt dışında çalışmakta ve aile bütçesine hatırı sayılı katkıda bulunmaktadır. Ordu’nun artık il dışında 1 milyon nüfusu yaşamakta fakat bu nüfusun elde ettiği gelirin bir kısmı Ordu da yaşayan aile fertlerini fonlamaktadır. Ayrıca fındık dışında Turizm, Arıcılık ,kivi yetiştiriciliği , çilek , börtülen, seracılık, havuz balıkçılığı vs gibi ek üretim kaynaklarından elde edilen gelirlerde artmaktadır. Fındık hala önemli bir gelir kaynağı ancak eskisi kadar yaşamsal değildir zira 1-2 ton fındık geliri ile şehir yaşamını sürdürmek bir aile için neredeyse imkânsız hale gelmiştir. Ben bir ilin kalkınmasında hala sanayinin en büyük rolü oynaması gerektiğine inananlardanım. Bu tarımsal sanayi olabilir veya orta ve ağır ölçekli bölgeye uyan sanayiler olabilir. Ancak Ordu nun sanayi kenti olması kısa vadede zor görünüyor. Zira alt yapı sorunu mevcut ucuz sanayi arsası üretemiyoruz ve sanayiciyi buralara çekecek cazip teşviklerimiz yok. Alternatif çıkış kısa vadede Turizm, arıcılık , kivi yetiştiriciliği, balıkçılık , bal üretim ve pazarlaması ve Üniversitemizin daha da güçlendirilmesi ile gerçekleşebilir. Dere yolunun açılması hem turizme hem de ticarete hareket getirebilir, kayak merkezi, yayla turizminin canlandırılması, özellikle bal ve kivi ile ilgili yatırımların teşviki yararlı olacaktır.

- -Sanayici ve işadamı olarak sanayici-devlet ilişkisini değerlendirir misiniz? Sanayici ve girişimcinin kıymeti biliniyor mu?

Mevcut hükümetimiz kalkınmanın ve büyümenin artık ihracat ve sanayileşme ile olacağı inancı son yıllarda her geçen gün yeni teşvik paketleri açıklanmasına ve özellikle küçük ve orta boy işletmelerin teşvik edilmesine ve büyük işletmelerin ise innovatif katma değeri yüksek ürünleri üretme ve ihraç etmeye yönelik faaliyetlerini teşvik etmektedir. Kısaca geçmiş ile mukayese edildiğinde hükümet nezdinde sanayici ve ihracatçı itibarının artmış olduğunu ve devletimizin bizlere bakışının değiştiği kanaatindeyim. Ancak zaman zaman kamuoyunda özellikle biz fındık sanayici ve ihracatçılarını üzen haksız suçlamalarla da karşılaşıyoruz, tarımsal alt yapısı bozuk olan bir üründe ihracatçı sanayici ağzınla kuş tutsa mevcut piyasa şartlarını değiştiremez onun için popülist söylemler yerine problemleri ortadan kaldıran realist uygulamaların yapılması başta üretici olmak üzere tüm sektöre ve ülkemize fayda getirecektir. Bu noktada bazı önemli saptamalarım mevcut,

1- Fındık sektörüne verilen kobi olsun büyük işletme olsun teşvikler sektörün mevcut durumunu göz önüne almadan yapılıyor ve bu uygulama fevkalade kaynak israfı yaratıyor. Bu gün Türkiye fındık rekoltesini 6 ayda kıracak ve kavuracak kapasitesi olan sektöre değişik mercilerce hala kurulum desteği makine desteği veriliyor . Bu destekler kapasite kullanımı dikkate alınmadan yapıldığından birkaç sene sonra pek çok yatırımcının zarar ederek devre dışı kalmasına veya iflas etmesine ve sektör karlılığının minimuma inmesine neden oluyor. Hâlbuki mevcut kurulu sanayilerin innovatif yatırımlarının desteklenmesi, yenilebilir enerji gibi maliyeti düşürücü kalemlere teşvik verilmesi sektörün rekabet gücünü ve karlılığını artıracaktır.

2- Ordu’yu yönetenler bu şehrin tarımsal veya orta ölçekli sanayisinin gelişmesi ve mevcutların büyüyebilmesi için mutlaka ucuz sanayi arazisi yaratmalılar. Bu gün arazi spekülasyonunun hat safhada olduğu ve her türlü kesimin emlak işinde bulunduğu bir devirde sanayici mevcut imkânlarını aşırı fiyatla arz edilen arsalara yatırarak yatırım yapamaz dolayısı ile bu alt yapı sorunu süratle çözülmelidir.

3- Gerek Ticaret Odalarının meslek komiteleri gerekse diğer STK lar vasıtası ile Sanayicilerle devlet arasında sıkı bir koordinasyon sağlanmalıdır. Aylık toplantılarla sanayici problemleri bu şehri yöneten ve bu şehrin temsilcileri siyasilerle paylaşılmalı ve ortak çözümler üretilmelidir.

-Fındığın ticaretini, sanayisini ve ihracatını yapanlarla ilgili nasıl bir algı var.

-Bizi üzen bir konu ona da değinmek istiyorum. Basında fındık ihracatçıları aleyhine devamlı yazılar çıkıyor. Dünyada en kolay şey tenkit etmektir. Üretmek ,istihdam yaratmak, ihracat yapmak dışardan bakıldığı kadar kolay konular değil. Bu gün özellikle bölge basınında korkunç bir bilgi kirliliği mevcut. 30-40 sene evvel önemli olan belki doğru olan bir konu bu gün de geçerli sayılıyor. Örneğin pek çok basın mensubu hala fındık fiyatlarının Hamburg Borsasında gerçekleştiğini yazıyor. Şehir efsanesi 40 yıldır ayni şey yazılıyor. Fiyatlar düşüyor ihracatçı suçlanıyor, mallar Aflatoxin veya kalite probleminden dolayı yurt dışından geri geliyor yine ihracatçı suçlanıyor daha kötüsü geri gelen mallar ithalat kapsamında yurt içine geldiğinden Türkiye Fındık ithal etmeye başladı ne oluyoruz deniyor. Kısaca çamur at izi kalsın artık kanımıza işlemiş.

Halbuki bugün ihracat yapan ilk 20-25 firma artık sanayici olmuş milyonlarca dolar para yatırarak dünyanın en modern tesislerini kurmuşlar binlerce insan istihdam ediyorlar, fiyatlar arz-talep çerçevesinde gerçekleşiyor. İhracatçının fiyat yapma gücü olsa idi fiyatlar birkaç sene evvel 20 TL ye herhalde çıkmazdı dolayısı ile olayları ve sektördeki gelişmeleri iyi görmek sorunun kaynağına inmek gerek. Suçlama ile sorun halledilmez, bu gün fındığın kurtuluşu paydaşlar arasındaki uyum ve işbirliğine bağlı aksi takdirde bu kıymetli malı elimizden alırlar.

Ordu’nun ihtiyaç duyduğu mega projeler neler olmalı?

- Mega projeler olarak, Dere yolunun bitirilmesi, Samsun-Sarp Demiryolu, Yayla yollarının iyileştirilerek yayla turizmine hizmet verecek yatak kapasitesinin artırılması, Kayak merkezinin tam kapasite ile faaliyete geçirilmesi ve reklamının yapılması, yeni Organize sanayinin biran evvel kamulaştırma ve altyapı faaliyetlerinin bitirilerek sanayicilere sunulması, Ordu ve Giresun ilinin ortak kullanabileceği modern bir konteyner limanının bölgeye kazandırılması, Ordu çevre yolunun bir an önce bitirilmesi. Tüm bu projeler büyük yatırım maliyeti olan projeler , fiilen başlamış olanların tamamlanması öncelik olmalı ve 2023 senesine kadar diğer projelerin hedeflenmesi. Bu arada karayoluna göre çok daha ucuz olan denizyolu taşımacılığının canlandırılması özellikle dere yolu projesi bittikten sonra daha da önem kazanacaktır bu bağlamda bölgemizdeki konteyner limanlarının modernize edilmesi ve demiryolu ve karayollarına entegre edilerek iç Anadolu’nun Karadeniz’e bağlanması sağlanmalıdır.

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar