Saffet Ulusoy’un Rus İşgalinde Vona ve Fatsa’daki anılarını

Araştırmacı- Yazar Naim Güney Rahmetli İş Adamı Saffet Ulusoy’un Rus İşgalinde Vona ve Fatsa’daki anılarını ‘Aklımda Kalanlar’ adlı kitabından alıntı yaparak, babası Mehmet Bahattin Bey’in o günlere dair anılarını özetledi.

info@karadenizekonomi.com / 8.11.2021

Saffet Ulusoy’un Rus İşgalinde Vona ve Fatsa’daki anılarını

Rahmetli İş adamı Saffet Ulusoy’un “Aklımda Kalanlar” adlı kitabı 1916 yılında Trabzon’u Ruslar işgal edince çektikleri çileyi ve Samsun’a kadar göç ettikleri sırada yaşadıkları sıkıntıları detaylıca okuyucuya aktarıyor. O günlerde Rus işgalinden kaçmak için Samsun’a göç eden babası Mehmet Bahattin Bey’in Vona ve Fatsa’daki anılarını özetleyen Araştırmacı- Yazar Naim Güney o günleri şu şekilde anlatıyor:

“Tüm “zenginlikler” bir yana; 1. Dünya Savaşı'nın sonrasında yaşanan gelişmelerin ardından kapıya dayanan Rus işgali, korunacak hayatlar dışındaki tüm varlıkları değersiz kılıyordu. Anadolu topraklarında işgale gelen Ruslarla Solaklı Deresi'nde başlayan çatışma 18 gün sürmüş ama Ruslar yol bulamamış. Daha sonraki günlerde Ruslar, Giresun'un Harşit Deresi'ne kadar ilerlemiş. Ardından dedem, diğer akrabalarıyla birlikte ailesini daha güvenli topraklara göç ettirmek zorunda kalmış. Bu çatışmalar sırasında 'çocuk' denilebilecek yaşta olan babamın üzerine düşen ağır sorumluluklar, onun hayata karşı olgun ve güçlü yapısının temelini oluşturmuştur.

Düşünüyorum da; evini, toprağını terk etmiş, ellerinde bir tek hayatları kalmış aile fertleriyle birlikte gece-gündüz yol alıp Karadeniz’in zorlu koşullarında hayatta kalma mücadelesi vermek tüylerimi ürpertiyor. Her ne kadar 14-15 yaşlarında olsanız da yaşadığınız gerçekler sizden 40 yaşına varmış olgun bir erkek davranışı bekliyor.

Anneniz, babanız, kız kardeşleriniz, sevdiğiniz akrabalarınız, kısacası tüm varlığı büyük bir yaşamsal tehlike altında. Kendi hayatınızla birlikte onları da koruma ve hayatla kalmalarını sağlama görevinin bir parçasısınız. Bunun yarattığı sorumluluk duygusunu bugün bile hissedebiliyorum.

Bu nedenle babamın yaşadıklarının onun çocuk kalbini nasıl büyüttüğünü ve “çocukluk devresi” denilen yaşam süreci yaşamadan nasıl olgun biri olduğunu anlıyorum. Bugünlerle kıyaslanamayacak kadar zor günler geçirmişler. Bunları dinledikçe Atatürk, silah arkadaşları ve dedelerimizin bu ülkeyi nasıl bir ateşin içinden çekip aldıklarını daha net görebiliyor ve minnettarlığımın bir kez daha arttığını hissediyorum.

Karadan ilerleyemeyecekleri kararını veren dedem, babam, Fatma halam ve diğer akrabalar; Vehbi Reis, Ali Hacıhasanoğlu ve Hasan Hacıhasanoğlu ile birlikte yanlarına almayı başardıkları 390 mecidiye ile bir kayığa binerek Of'dan Samsun'a doğru yola çıkmışlar. Yolculuk sırasında geldikten Vona sahillerinde su almak için karaya çıkan babam, fırtına nedeniyle kıyıda bekleyemeyip, denize açılan kayığın yola devam edişini, kim bilir hangi duygularla izlemişti.

Ama zaman, duyguları hak ettiğince yaşamaya izin verir mi? Bu yüzden babam, ailesinin sığınabileceği ilk liman kasabası olan Fatsa'da onlara ulaşabileceğini düşünüp yaya olarak yola devam etmiş. Vona'dan Fatsa'ya yaya olarak iki günde ulaşıp ailesini bulmuş. Bu yolculuğun zorlukları hakkında fikir vermesi için bölgenin yapısından bahsetmek isterim:

Vona, günümüzde “'Bolaman Virajları” olarak bilinen, denize dik kesmelerden oluşan dağlık bir coğrafyadır. Fatsa ile Perşembe arasında zaman-zaman deniz seviyesine inen, zaman- zaman da denizden birkaç yüz metre yükselen dağ yamaçlarından ilerlemek günümüz koşullarında bile zordur. Otomobil ile 45- 60 dakika arasında aşılabilen bu dağları, o günlerde yol dahi olmadan aşmak ve 14 yaşındaki bir çocuğun ilk kez karşılaştığı bu zorluğu yenmek için gerekli olan azmin ne kadarını kendimizde bulabiliriz?

Bölgeye yolumun düştüğü her seferde, bu müthiş doğal güzelliklerle dolu sahillerde ilerlerken, babamın yaşadıklarını yüreğimin ta derinliklerinde hissederim. Ama bu derin duygular, tüm manzaranın güzelliğini yaşama keyfinin ortasına denk gelir. Çocuklarımın ve torunlarımın bu bölgeyi (Vona-Bolaman arasını) sık-sık ziyaret edip aynı duyguları yaşamalarını ve geçmişin izlerinin sıcaklığını hissetmelerini arzularım.

Amcam Temel, işte bu deniz yolculuğunun başlangıcında, Çamburnu mevkiinde hastalanarak ölmüş. Tüm aileyi çok üzen bu olaydan bahsederken babamın gözlerinin çok uzaklara, o günlere gittiğini gördüm. Onu oldukça yaraladığı belli olan bu olayı çok fazla konuşmak istemez, zorunlu olarak yaşadıkları bu göç sırasında kaybettiği kardeşinin bu hastalığı atlatabilecek olanaklardan uzak olmasının sorumlusunu arar gibi bakardı.

Bu konuyu çok fazla kurcalamaz ve onu üzmemeye gayret gösterirdim.  Tüm aile ve yakınlarımız Fatsa'da birkaç ay kalmışlar. Yanlarında ki 390 mecidiye para tükenmeye başlamış. Bu süreçte akrabalardan birkaçı daha hastalanarak Fatsa'da ölmüş.

Seferberlik zamanına denk gelen bu günlerde, her şeyin kıt olduğu yerlere göre Çarşamba ve yöresinde yaşanan bolluk ailemizin dikkatini çekmiş. Babamı, bunun gerçek olup olmadığını görmesi için Çarşamba'ya göndermeye karar vermişler. Babam bu kararı uygulamakta hiç tereddüt etmemiş. Orada yaşayan ve kocası muhtar olan halası da ona bir güvence oluşturmuş. Böylece yola koyulmuş. Vona-Fatsa arasındaki kadar zorlu geçmeyen bu yolculuk üç gün sürmüş. Bugün, tüm trafik kurallarına uymaya ilke edinmiş Ulusoy otobüsleri aynı yolu 50-60 dakikada tamamlayabiliyor.

Babam; zor günlerin aşılmasında en önemli adım olan bu kararının ne kadar doğru olduğunu, Çarşamba'ya ulaştığında görmüş. Söylendiği gibi gerçekten de bolluk ve nispeten daha rahat yaşam olanakları ile karşılaşmış. Bugünkü iletişim olanakları olmadığı için Fatsa'ya geri dönerek, tüm aile ile birlikte tekrar Çarşamba'ya gelmişler bu bölgede hayatlarını sürdürmüşler.

1917'de Rusya'da yaşanan gelişmeler ve Bolşevikler'in iktidarı ele geçirmeleri sonucu Ruslar, işgal ettikleri topraklardan çekilmeye başlamışlar. Ailemize de topraklarına geri dönme yolu açılmış. Tam da bu günlerde dedem vefat etmiş ve Çarşamba'da toprağa verilmiş. Ailenin tüm yükü, olanca ağırlığıyla, henüz çok genç yaştaki babamın omuzlarına binmiş. Ticari başarılarını aile hayatına da yansıtmayı becerebilen babam, Of'a geri döndüklerinde, dedemin tek erkek çocuğu olarak babasından kalan ticari mirası yeniden canlandırmayı başarmış...”

**Not: Kaynak olarak Saffet Ulusoy'un  “Aklımda Kalanlar” adlı kitabından özet iktibas yapılmıştır. **

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar