Fındık ve mamullerinin yine ilk sırada yer aldığı ihracatta, yaş meyve–sebze, su ürünleri ve maden ürünleri de öne çıktı.

Fındıkta en büyük pazarın İtalya ve Almanya olduğunu söyleyen Kalyoncu, yaş meyve–sebzede Rusya’nın liderliğini koruduğunu, ancak Polonya, Romanya ve Suudi Arabistan gibi yeni pazarlarda da önemli artış yaşandığını ifade etti. Su ürünlerinde Rusya’nın yanı sıra Çin ve Japonya’nın da güçlü alıcı konumuna geldiğini belirten Kalyoncu, “Bölgemiz artık sadece Rusya’ya bağımlı değil; Asya pazarları büyüyen bir potansiyel sunuyor” dedi.

Kur, lojistik ve küresel talep belirleyici

Kalyoncu, ihracat rakamlarındaki dalgalanmaların küresel talep, döviz kuru ve lojistik maliyetlerle doğrudan ilişkili olduğunu vurguladı. Avrupa’daki ekonomik durgunluğun fındık ve işlenmiş gıda talebini sınırladığını, buna karşın Asya’da artan tüketimin su ürünleri ve taze ürün ihracatına ivme kazandırdığını söyledi. Kur istikrarının belirsizliği azaltan kritik bir unsur olduğunun altını çizen Kalyoncu, soğuk zincir altyapısının güçlendirilmesi ve Karadeniz liman kapasitesinin artırılmasının taze ürün ihracatında büyük önem taşıdığını dile getirdi.

“Trabzon teşvikte dezavantajlı bırakıldı”

Bölge ihracatının sürdürülebilir şekilde artması için üretici–ihracatçı–kamu iş birliğinin şart olduğunu belirten Kalyoncu, Trabzon’un hâlen 3. bölge yatırım teşvikleri kapsamında tutulmasının büyük bir haksızlık olduğunu söyledi.

“Son 10 yıldır bu yanlış düzenlemenin bedelini ağır ödedik. Yatırımlar çekilemedi, mevcut yatırımlar avantajlı illere kaydı” diyen Kalyoncu, Trabzon’un 5. Bölge teşvik kapsamına alınması veya Cazibe Merkezleri Programı’na dahil edilmesi gerektiğini vurguladı. DKİB’in bu konuda bir imza kampanyası başlattığını aktaran Kalyoncu, “Teşvik adaleti sağlanmadan yatırımı, istihdamı ve ihracatı sürdürülebilir kılmak mümkün değil” dedi.