UFK Başkanı Bölük: Fındık birilerinin insafına terk edilemez

Ulusal Fındık Konseyi (UFK) ve Giresun Ticaret Borsası (GTB) Başkanı Hamza Bölük, UFK’nın yeni stratejilerinden, lisanslı depoculuğun bilinmeyen yönlerinden ve Türkiye’deki fındık sektöründen bahsetti.

info@karadenizekonomi.com / 25.10.2021

UFK Başkanı Bölük: Fındık birilerinin insafına terk edilemez

Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Gürsoy’un sorularını yanıtlayan Başkan Hamza Bölük fındık konusunda merak edilenleri anlattı. Fındığı tek başına ‘fındık’ olarak görmenin son derece çok yanlış bir yaklaşım olduğunu söyleyen Bölük; “Fındık bu bölge için sosyolojik, kültürel, ekonomik bir olaydır. Fındık her şeydir. Bölgede ekonominin ana halteri fındıktır. Köydeki göçü tutan fındıktır. İnsanların geleceğini kurarken, dizayn ederken ele aldıkları en önemli materyal yine fındıktır. Fındık birilerinin insafına terk edilemez, bir kişinin veya bir grubun lafına terk edilemeyecek kadar hayati bir üründür” şeklinde konuştu.

“İlk işimiz güçlü bir bütçe oluşturmak”

Fındığın bütün bileşenlerinin bir araya gelip yönetildiği tek yerin Ulusal Fındık Konseyi olduğunu açıklayan Bölük; “Üretici tarafını temsil eden ziraat odaları, ticareti temsil eden oda ve borsalar, ihracatı temsil eden sanayiciler, tüccarlar ve kırıcılar, fındık araştırma grubu ve üniversitelerin oluşturduğu bir kuruluşuz.Tarım ve Ticaret Bakanlığı, Hazine müsteşarlığı temsilcileri yine konseyimizin içinde yer alıyor. Dolayısıyla fındığın içinde olan herkesin toplandığı tek kuruluş; Ulusal Fındık Konseyidir. Konseyimizin gelir kaynaklarının yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Şu an sadece üye kayıtları ve bağışlarla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Bunun daha verimli hale gelebilmesi için bütçe oluşturulması gerekiyor. Üretimi, Ar-Ge’yi, ticareti, ihracatı, verimliliği daha fazla geliştirmek için bütçe gereklidir. Bu sene yapmamız gereken ilk çalışma bütçe oluşturmak üzerine olacak. Tarım ve Ticaret Bakanlıklarıyla görüşmeler gerçekleştireceğiz. Asıl görevimiz ise; ziraat odaları, sanayi ve borsalar, üniversiteler, bakanlıklarla birlikte öncelikle fındığı nasıl daha fazla verimli hale getirebiliriz ardından da üretilen ürünü katma değerli nasıl satabiliriz. Bunlara yoğunlaşacağız” dedi.

“Türkiye’de fındık üreten iller arasında en mağdur olan iki il Giresun ve Ordu’dur

Türkiye dışında fındık üretenlerle rekabeti daha iyi yapabilmek için mevcut alandaki verimliliği daha üst seviyeye çıkartmak gerektiğini söyleyen Bölük; “Dünya’da fındık üreten ülkelerin 10 yıllık ortalamalarına baktığınızda Amerika’da dönüm başı 220 kilogram, Türkiye’de bu rakam 70 kilogram. 70 kilogramı minimum iki katına çıkartmamız lazım. Türkiye’de fındık üreten iller arasında en mağdur olan iki il Giresun ve Ordu’dur. Arazi yapısı nedeniyle verimliliği en düşük olan illerdir. Bugün yeni dikim alanları olan Batı bölgesi dediğimiz Sakarya, Düzce ve Kocaeli gibi illerde verimlilik daha yüksek. Ancak maliyetler aynı. Giresun ve Ordu özelinde bir ayrışmaya gerek vardır. Bu bölgeye yapılan doğrudan gelir desteğini daha başka boyutlarda değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu iki ilin başka alternatifi yok. Bu fındık bahçeleri söksek başka bir şey yapamayız” açıklamalarını yaptı.

“Fındığın dijitalleşmeye ayak uydurması gerekiyor”

Fındığın fiyatının oluşmasındaki en önemli etkenin emanet akışı olduğunu ifade eden Başkan Bölük; “İsteğimiz; kimse fındığını emanete bırakmasın, istediği zaman pazara getirsin. Sosyolojik, ekonomik ve kültürel şartlar buna izin vermiyor. Fındık üreticisinin yüzde 80’i köyün ya da ilin dışında yaşıyor. Bu yüzden en çok emanet baskısı oluşuyor. Ticaret tüm dünyada değişiyor. Artık dijitalleşiyoruz. Fındığın bu dijitalleşmeye ayak uydurması lazım. Atadan, dededen kalma fındık ticaret aklını günümüzde uygulamak mümkün değil. Bu iş için lisanlı depolar olmazsa olmazdır. Fındık fiyatı üzerindeki en büyük baskıyı oluşturan ve aynı zamanda stoklamadan doğan yıllık 100 milyon dolar kaybın önüne geçilmesi için tek yer lisanslı depoculuktur. Atadan, dededen kalma yöntemlerle stoklanan ürün 6-8 aylık stoklama döneminde yüzde 1 fire kaybı, yüzde 1’de randıman kaybına uğruyor. Bunun önlenmesi için lisanslı depo şart. Bugün fındık fiyatı üzerinde oluşan spekülasyonların kalkması için fındığın lisanslı depolara bırakılıp ürün ihtisas borsası üzerinden satılması ve hisse senedi gibi günlük fiyatın an ve an takip edilmesi gereken şeklinde düzenlenmesi lazımdır. Fındık için minimum 300 bin tonluk lisanslı depoya ihtiyacı var. Türkiye’de iki ay içinde stoklanan fındık miktarı 500 bin ton” dedi.

“Geçen yıl lisanslı depoya fındık alamadık”

Lisanslı depoların fındık için hayati önem taşıdığını açıklayan Bölük; “Lisanslı depo yönetmeliklerine göre 10 bin tonun altında hiçbir şeye lisanslı depo kuramazsınız. 10 bin ton fındık için büyük bir rakam. Lisanslı depolar kiralarla geçinen kurumlardır. 10 bin tonluk lisanslı depoyu stokladığımız zaman bunun için bir teminat gerekiyor. Bir de sigortalanması gerekiyor. Bunların sonucunda işletme bedeli çok yüksek bir rakama geliyor. Bizim istediğimiz fındık için bu 10 bin ton kotasını 5 bin tona indirilmesiydi. İşletilebilir hale gelmesi için bu gereklidir. Geçen yıl lisanslı depoya fındık alamadık. 2,5 milyon lira Giflidaş şirketimizi fonlamak zorunda kaldık. Bunun birkaç yerde daha kötü örneği var ama bunu iyi örneğe dönüştürmemiz gerekiyor. Üretici açısından lisanslı depoya fındık götürmeme mantığını anlamıyorum. Lisanslı deponun çok avantajı var. Bu yıl depolarımızı işler hale getirmek için sanayicilerimizle görüştük. 24 silomuzun 11 tanesini sanayicilerimize kiraladık. Geriye kalan kısmı da TMO’ya lisanslı depo şartlarıyla alıma açtık. TMO madem fındıkta bir aktör, lisanslı depo kurulmasına ortak olması şartlıya değişik bölgelerde lisanslı depolar kurmalıdır. Buna öncülük etmelidir. İstanbul’dan Sarp Sınır Kapısına kadar fındık şeridinde lisanslı deponun her ilde bir ve birkaç tane olmak üzere yaygınlaşması şarttır. Lisanslı depoyu vatandaşında ayağına götürmemiz lazım” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de tarım ürün ihracatlarının arasında fındığın amiral gemisi olduğunu söyleyen Bölük; “Fındık milli bir üründür. Eğer fındığa dünya üretiminin yüzde 75 ‘ine sahipken milli ürün gözüyle bakmazsak fındık üretimindeki payımız perspektife göre 10- 15 yıl içinde yüzde 50 ve altına düşmeye başladığında milli ürün olma özelliğini kaybetmiş oluruz. Önce üretim ayağını şekillendirmemiz ve bu ayağı kaybetmememiz gerekiyor. Yeni dikim alanlarını aktif hale getirmek değil, mevcut üretim alanını daha verimli hale getirme noktasında hızlı çalışmamız gerekiyor. Dünya, bizim dışımızda başka fındık alanları arıyor” dedi.

“Rekolte miktarını en az 2-3 yıl daha tespit edemeyiz”

Stok affının çıkarılma nedeninin fındığa yönelik olmadığını söyleyen Hamza Bölük; “Şu an karanlık bir odada yönümüzü bulmaya çalışıyoruz. Rakamları kaybettik. 2-3 yıl daha ne kadar fındık üretildiğini tespit edemeyiz. Stok affından girilen ürünler çok yüksek rakamlara ulaştığı için artık gerçekten tescil olan, üretilen, kayıtlı alınıp satılan ürün miktarını tespit etmek zorlaşacak. Üretilen fındık miktarına ulaşamadığımız için bu rakama tüketimden ulaşmaya çalışacağız. Tarım ürününün en büyük fiyat unsuru rekoltedir. Dikili alan miktarının Türkiye’de artık fındık konusunda kesin olarak kayıt altına alınmış değil. Rekolte miktarını tespit etmek zor. Tarım Bakanlığı elindeki resmi dikili alanlarda rekolte incelemesi yapıyor” dedi.

“Kabuklu ürün satmak bu ülkeyi yeniden başa döndürür”

Markalaşmadaki en büyük gücün finans olduğunu söyleyen Bölük; “Dünya’da fındık sanayisine yatırım yapan insanların Ar-Ge çalışması ve katma değerli ürün için uzun soluklu çalışmalar yapmaları gerekiyor. Markalaşmak için arkanızda finansa ihtiyaç vardır. Türkiye’de en büyük sorun finanstır. Türkiye’de bir yatırım yapıyorsunuz 3-4 yıl sonra ya devalüasyon oluyor ya faiz artıyor bir şeyler oluyor ve sizin finans yapınız bozluyor. Sürekli enflasyonlu bir ortamda inen-çıkan enflasyon olduğu için fiyat artışları sürekli sizin markalaşmanızın önünü engelliyor. Türkiye’deki ekonominin bu ana sorunu çözmesi gerekiyor. Finansal desteğin yanında ülkede fındığı üretiyoruz, yüzde 35-40’ını bir deve teslim etmişiz. Türkiye’de rekolte 800 bin ton ama bunun iki katı fındık kırma kapasitesine sahibiz. Eğer kabuklu fındık satacaksak devlet neden bunlarca yatırıma destek verdi. Fındığa zamanla katma değer katmaya başladık ve buna devam ediyoruz. Ama şimdi bu katma değerin önüne engeller geliyor. Kabuklu ürün satmak bu ülkeyi yeniden başa döndürmektir.  Yabancı sermayeye düşman değiliz. Buraya gelecek yatırım amacı buradaki mevcut sanayici ile beraber bu işi daha iyi yönetmektir. Fındık tüketilecek başka alan ve pazarlar bulmamız gerekiyor. Fındık Tanıtım Grubu yeniden kurulmalıdır. Birilerine satma mecburiyetimizi ortadan kaldırmamız gerekiyor. TMO’ya teşekkür ediyoruz. Fındık konusunda fiyat açıklayarak ve alım yaparak ticaretin önünü açmasını doğru buluyorum” şeklinde konuştu.

HALİL YILMAZER / KARADENİZ EKONOMİ

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar