HASAN ÇEBİ: ORDU’DA YATIRIMCI MASASI KURULMALI

Karadeniz Ekonomi gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Gürsoy'un sunduğu ekonomi programına konuk olan Çebi Fındık YKÜ Hasan Çebi,sektörler ilgili çok özel açıklamalarda bulundu.

info@karadenizekonomi.com / 30.10.2017

HASAN ÇEBİ: ORDU’DA YATIRIMCI  MASASI KURULMALI

Çebi“Ordu’nun en büyük icracı kurumları belediyelerdir. Yöneticilerimize süratle bir Yatırımcı Masası kurmalarını öneriyorum. Burada her hafta büyükşehir Büyükşehir Belediye Başkanımız ile ya da aynı zamanda Altınordu Belediye Başkanımız ile birlikte değerlendirme yapalım. Ordu’da yatırım potansiyeli olan, yatırım yapabilecek aileler bellidir. Gelin sıkıntılarınız nelerdir, size nasıl yardımcı olabiliriz, bizden talepleriniz nelerdir, diye sorun.”diye konuştu.

-Hasan Bey, okurlarımıza kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

-1970 ordu doğumluyum ilk orta öğretimi ve liseyi orduda tamamladım. Sonrasında Ankara Bilkent üniversitesi turizm otelcilik mezunuyum tahsil hayatımın bitmesinden sonra orduda aile şirketimizde işletmemizde çalışmaya başladık. Şuan hala bu ailenin üçüncü kuşak temsilcisi olarak devam ediyoruz.

-Şirketin ilk kuruluş öyküsünü anlatır mısınız?

-Şirketimiz Çebi Fındık merhum Hasan Çebi’nin Orduluların bildiği adıyla ‘Küçük Hasan’ın 1930 yılında kurduğu ilk fındık fabrikası ile ticari faaliyetine başlayan bir işletmedir. Bugün üçüncü kuşak yönetiminde 87.Yılımızı yaşıyoruz. Şirket o günden bu güne kesintisiz olarak faaliyetlerine devam ediyor ve halâ da bugün sektörde bekli de ticari faaliyetlerine devam eden en eski aile işletmesiyiz. Tabi babam Hasan dedem 1971’de vefatına kadar işin başında kalıyor. Dedemi yakından tanıyanlar bilir; bizim firma ve mesleki olarak hep üreticiden yana bir tutumumuz olmuştur. Hasan dedemin ilkesi olan bu üreticiden yana duruş anlayışı bizim de anayasamız olmuştur. Çocukken dedemizi tanımadığımız için bunları dinleyerek büyüdük. Ama babamın yaklaşık 40 yıllık ticari hayatında bu duruşu biz babamla bizzat birlikte yaşayarak, görerek hissettik ve bu hamurla yoğurulduk. Hasan dedem 1971’de 63 yaşında genç sayılabilecek yaşta vefat etti. Babam o günleri anlatırken, ‘fındık toplama işi bitince üreticiler aynen babamın sağlığındaki gibi geldiler fındıklarını bıraktılar’ der. Babamız Murat Çebi, ‘Demek ki babam doğru yapmıştı ve ben de ondan sonra onun yolundan devam ettim’ diye anlatır.

-Aile şirketi olarak sektördeki başarı kriteriniz nedir?

-Kısmetse yılbaşından sonra 88.Yılımıza giriyoruz. Tabi şu an 88 yıldır bu işi devam ettirebilen ikinci bir fındıkçı ailesi yok. Bu sürekliliğin asıl nedeni biraz önce bahsettiğim üretici merkezli duruşumuzdur. Her firmanın kendisiyle ilgili övündüğü özellikler olabilir. Biz hiçbir zaman en çok ihracatı yapan, en çok ciroyu yapan firma olarak ön plâna çıkmadık. Ama biz her zaman üreticinin en güvendiği en sevdiği aile olmak konumunu sürdürdüğümüze inanıyorum. Üreticiyle olan o ilişkiyi ve o samimi duyguyu hiç bırakmadık.

-Yeni yatırım ve büyüme çalışmalarınız var mı?

- 2012 yılının sonunda başladığımız bir entegre yatırımımız var bunu 2014 yılında tamamladık ancak, faaliyete geçmedi. Kendi işsel nedenlerimizden dolayı bir bekleme sürecine girdi. Faaliyete geçtiği zaman fındığın diğer türevleri olarak kavrulmuş, kıyılmış, dilimlenmiş fındık unu ve püresi üretilecek. Fındık dışındaki sektörlerde de yatırımlarımız var. Bünyemizde bir sigorta şirketimiz var. Şehir içinde daha çok gayrimenkul yatırımlarıyla ilgileniyoruz. Yap-sattan ziyade kiraya veren konumdayız. Kendi mülklerimizi yapıyoruz onları kiraya veriyoruz. Bugün stadyum girişindeki çağrı merkezinin olduğu binada yaklaşık bin kişilik istihdam var. Altında bir teknoloji market var. Ve aynı binanın en üst katında 800-1000 kişiye hizmet verme kapasitesi olan bir restoran, cafe açtık.

-Fındıkta her yıl bir rekolte ve fiyat tartışması olur. Son iki yılda nasıl bir süreç yaşanıyor?

-Geçtiğimiz 2016 sezonundaki rekolte aslında çok yüksek bir rekolte değildi. Ama üreticinin elindeki eski fındıkların da piyasaya girmesiyle önce 12 lirayla başlayıp hatırlayın sezon başını 15 liraya çıkan fiyatlar sonrasında bence manidar bir şekilde 9 lira hatta 8 lira seviyesine kadar düştü. Bu düşüş tabi piyasadaki hiçbir oyuncunun beklemediği bir senaryo oldu. Sezon sonu TMO devreye girdi. 2009 yılında başlamış olan serbest piyasa ekonomisine de devlet eliyle bir şekilde müdahale oldu. Sezon başladı karşılaşılan fiyatlar 8 liralık 8.50 liralık fiyatlar. Üreticilerden çok tepki gördü. Gerçekten üreticiyle birebir içlerinde olduğumuz için onu da iyi hisseden ailelerden biriyiz. İnsanlar ürününü getiriyor ama maliyetlerini ortaya koydukları zaman gerçekten el ele baş başa diyebileceğimiz bir sezon oluyor. TMO 25 milyon kilonu üzerinde fındık aldı. Ancak fiyatlar üreticiyi mutlu edecek düzeyde değil. Üretici mutlu olmadığı için bizde mutlu değiliz.

-Alan bazlı destek uygulaması amacına uygun mu? Nasıl yorumluyorzunuz?

-Devlet 2009 yılında serbest piyasa sistemi ile birlikte alan bazlı destek getirdi. Devlet o günden beri fındığa çok ciddi para aktardı. Ama destekleme modeli üretimi ve kaliteyi teşvik etmiyor. Devlet başından beri verimi arttırıcı ve 10 yıl içinde bahçelerin gençleşmesini sağlayacak modeli uygulamalıydı. Dönüm başı hedefi 300 kilo olarak açıklamalı, bahçeler yenilenmeli, modern ve verimi artırıcı uygulamalara geçilmeli idi. 10 dönüm bahçesi olan bir üretici artık 1 ton fındık üretme yerine 3 ton fındık yapar hale gelmeliydi. Önce siz üreticiyi güçlü hale getireceksiniz, bu desteklemelerle bahçesinin başında ve üreten haline getireceksiniz. Fındık gerçekten Türk tarımının tartışmasız milli ürünüdür. Bu milli ürüne nasıl sahip çıkılması gerekiyorsa devletin bu anlamda bunu göstermesi lazım. Nasıl bankacılıkta bankacılık denetleme ve düzenleme kurumu kuruyorsak, bu alanda da fındık denetleme ve düzenleme kurumu gibi işlevi olan bir üst kurum olmalı. Fındıkta mutlaka devletin elinin olması gerektiğine inanıyoruz.

-Alıcılar için fiyat istikrarının önemli olduğu söyleniyor. Fındıkta fiyat istikrarı nasıl sağlanır?

-Yani öncelik olarak üreticiyi korumak için düzenleme yapılmalı, çünkü olmazsa olmazdır. Sonra da genel pazarda alıcı sektörler için denge sağlanmalı. Bu istikrarı yakalarsak, doğru uygulayabilirsek konuştuğumuz sorunların çoğunu aşarız. Alıcı bir sene 3 dolar, ertesi sene 7 dolar, sezon içinde bile 4 dolar, 6 dolar, 2 dolar gibi mantığına uymayan fiyatlarla karşılaşıyor ve zorlanıyor. Devlet kuracağı mekanizma ile bu dengeyi sağlayabileceğine inanıyoruz.

-Peki ihracatçımızın, sanayicimizin dış pazara açılma performansı yeterli mi?

-İnanın, yeni nesil ve yeni sanayici arkadaşlarımız gerçekten her pazarda mal satmak için uğraşıyorlar. Karamsar olmamak gerekir. Bugün Ortadoğu pazarına 10 yıl öncesine göre 10 kat daha fazla fındık satıyoruz. Çin’lere gidiliyor ve fındık satmak için gereken her türlü çalışma yapılıyor. Bu daha organize olabilir mi, daha kapsamlı olabilir mi bunlar tartışılabilir. Ama inanın Avrupa pazarının doymuşluğu ve çok iyi bilmelerinden kaynaklanan karsızlık zaten sektörün temsilcilerini diğer pazarlara da yönlendiriyor. Ortadoğu pazarına Arabistan’a fındık satıyoruz. Yani emin olun yeni pazarlar konusunda işadamlarımız sürekli bir mücadele içinde.

-Ticaret Borsaları bölgede fındık fiyatlarını ilan edemiyor. Bu uygulama sorun yaratıyor mu?

-Ben aslında sonuçtan başlamak istiyorum. İnanın borsanın varlık amacı zaten fiyat yazmaktır. alışverişleri tescil eden ve bu tescile göre belirlenmiş fiyatları borsaya yazmak zorundadır. Tesciller zaten belli. Yazması suç değil, yazmaması suç. Yani borsaların konuyu bölge millet vekilleri ile görüşüp istişare ederek süratle bu konuyu çözüme kavuşturması gerekiyor. Düşünün sizin bende bir fındığınız var. Fındığı neye göre fiyatlandıracağız. Benim söylediğim fiyattan mı satacaksınız? Diyelim ki bugün fiyat 9 lira seviyesinde, ben de size 7 lira dediğim zaman siz bunun gerçekte 7 lira olup olmadığını nasıl bileceksiniz? Firmalar ne kadar iyi olursa olsun, yani düşünün ki bu işin en itibarlı firması ben de olsam bana bile bu konuda güvenmek zorunda değilsiniz. Siz orda o tescili borsada yazılan rakamı referans almak zorundasınız. Yani siz bir şekilde üreticinin bilgi alma özgürlüğünü de elinden alıyorsunuz. Bu anlamda yetkililerin süratle hemen bu soruna çözüm bulmasını istiyorum. Borsa fiyat yazmadığı zaman ne anlamı var sizlerden bir fındık alışverişi yapıyorum bunu tescilleyen bir kurum var notere gidiyoruz noter tescili olmadıktan sonra yaptığınız alışverişin bir geçerliliği var mı? Borsa bunu yapmadığı zaman ana görevinden mahrum olmuş olmuyor mu?

-Lisanslı depo yine gündemde. Siz bunun çözüm olacağını düşünüyor musunuz?

- Bu konuda çok konuştum. Siz önce lisanslı depoculuğu müşteri nezdinde üretici nezdinde değer görmesini, inanılmasını sağlamak zorundasınız. Bu konuda ciddi eksikler var. Giresun’da hayata geçirilen lisanslı depoculuk uygulaması gerçekten çok modern çok güzel. Biz bunları firmalar olarak da yapabiliriz. Lisanslı depoculuğun yapılmasından ve yaygınlaşmasından ziyade öncelikle yapılmış olan lisanslı deponun nasıl çalıştığını ve bunu çalışabildiğini yetkililerin ispat etmesi lazım. Bugün 88 yıllık bir firmayız diyoruz; bugün 1 masa, 1 kantar, 1 defterle, 1 insan sizden fazla 25 kuruş fiyat verdiği zaman sizin fındıkçılığınız bitiyor. Orda yani fındık ticaretinin bir alt yapısı ve kuralı yok. Türkiye’nin en eski ürünlerinden biri olan fındıkta kuralların bu kadar oynak olduğu, sistemin kurulmadığı sektörde sanayiciyi, iş adamını, yatırımcıyı neden bu konuda gelişemiyorsunuz diye eleştirmek abes olabilir. Fındıkta çok ciddi bir istikrarsızlık var, fındıkta çok ciddi bir kuralsızlık var. Yani bunları denetleyemiyorsunuz.

-Ordu’da yatırım iklimi nasıl? Sanayiciler ve işadamlarına gereken önem veriliyor mu? Kenti yönetenler sizin önerilerinizi dikkate alınıyor mu?

-Ordu’da sanayici firmalar arasında şimdi ismini veremediğimiz birçok firmanın ağırlıklı olarak lokasyondan kaynaklanan, ulaşım maliyetlerinden kaynaklanan sorunlar nedeniyle Ordu’dan bir şekilde taşınma kararı aldığını duyuyoruz. Bizim o yönde zaman zaman tepkilerimiz oluyor. Yeni yatırım yapma kabiliyetimiz yok, en azından olanları bu ilde tutacak eylemleri yapmamız gerekiyor. Yani sadece konuşuyoruz şu firmayla gurur duyuyoruz, bu firmayla övünüyoruz, diyoruz. O firmaların yanına gidip te o şehri yönetenler olarak ne yapabiliriz sizin için nasıl yatırım planınız var, bu konuda belediye olarak hükümet olarak üretim temsilcileri olarak neler yapabiliriz, konusunda hangi yaklaşımı sergiledik? Bunların dile gelmesi lazım ve bu firmaların gitmesi Ordu için zaten kayıptır. Ordu büyükşehir oldu, çok güzel yapılan işler var. Büyükşehir adını alırken aynı zamanda firmalarla canlanan, yatırımlarla büyüyen bir şehrin de adı olmak zorundasınız.

-Büyükşehir belediyesinin Ordu içinde ve ilçelerde devam eden ve uzun süreceği anlaşılan çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Ordu büyükşehir olma statüsü ile bu süreci bana göre çok sağlıklı ve başarılı götürdü. Büyükşehir belediyesinin şehir içindeki faaliyetlerindeki yoğun inşaat faaliyetinden vatandaşların şikâyeti olabilir. Ama şu var ki bu yatırımların tamamı şehir için yapılıyor ve bunlar bir şekilde Ordu’ya hakikaten değer katacak çalışmalar. Büyükşehirle beraber Ordu’ya yerel hizmetler anlamında yatırım geldiğine inanıyorum.

-Ordu iline genel bakışınız nasıl? Sosyal yaşam ve turizm konusunda doğru yerde miyiz? Kamu, yerel yönetim, STK’lar ve meslek örgütleri görevini yapıyor mu?

-Ordu bana göre Türkiye’de yaşanabilecek 10 şehirden biridir. Ben kendimi bu şehirde yaşadığım için şanslı hissediyorum. Fakat onlarca şehrin yaptığı hatayı yapmayalım, diyorum. Ordu Karadeniz’in butik şehri olmalı. Bugün yıllarca konuşulan havaalanı geldi. Havaalanına geldiğiniz zaman harika bir havaalanı işte şehirden önemli bir kazanım yani çevreyolları olsun yapılan çalışmalar olsun gerçekten şehre artı değerler getirecek. Ama şehri yaparken bu butik anlayışı lütfen bırakmayalım. Ordu kaldırımlarıyla şık caddeleriyle şehirde yaşayan insanların mutluluğuyla örnek bir şehir olmak zorunda. Ordu’yu asla bir Samsun’la, Trabzon’la yarıştırmayalım. İnsanların güzel bir şehirde yaşamaya gelebileceği lokasyonu olsun. Biz her zaman diyoruz şehri yöneten belediye başkanına da sesleniyoruz. Bizi de alın bu işin bir tarafına bizle konuşun, bakalım biz ne düşünüyoruz. Bu şehir için siz bunun lokomotifi olun. Her şey sizin gördüğünüz gibi olmayabilir. Ordu otelleriyle, sağlık turizmi ile ordu üniversitesi ile anılan bir il olabilir. Bugün AVM tartışması var. Şehir içine yapılacak AVM’ye ordunun ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Boztepe yolu yapılıyor. 3 şeritli haline geliyor, bu hizmetleri yapanlara huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Ordu madem ki bir turizm şehri olacak, bunun altyapısını doğru kuralım. İnsanlar Boztepe ye tur arabalarıyla çıkarken vilayetin önünden; askerlik şubesi, eski nüfus müdürlüğünün yapıldığı binaların güzel bir şekilde ışıklandırıldığı güzergâhtan geçmeliler. Cumhuriyet Meydanında otopark kullandığımız alanda Karadeniz’in en güzel meydanını yapın. Yıllardır konuşuyoruz bunu yapacağız diye. Boztepe’den harika manzarayı seyrederken aklı o meydanda kalsın. Arabalarını yıkılacak olan stadyumun otoparklara bıraksınlar. İnsanlar trafik karmaşası olmayan o butik o güzel şehirde gezsinler. Diğer büyük şehirlerin yaptığı yüksek binalar olsun ama eğer bu hataları yapar ve biz bunun adına büyükşehir olmak dersek Ordu 10 yıl sonra sıkıntıların konuşulduğu, bizim de farklı yerlere gitmek için bahane ürettiğimiz şehrin adı olur. Bugün Ordu’nun en büyük icracı kurumları belediyelerdir. Belediye yönetimindeki insanlara ben açıklıkla söyledim; gelin süratle bir Yatırımcı Masası kurun. Her hafta büyükşehir Büyükşehir Belediye Başkanı ile ya da aynı zamanda Altınordu Belediye Başkanımız ile birlikte değerlendirme yapalım. Ordu’da yatırım potansiyeli olan, yatırım yapabilecek aileler bellidir. Gelin sıkıntılarınız nelerdir, size nasıl yardımcı olabiliriz, bizden talepleriniz nelerdir, diye sorun. Diğer sivil toplum kuruluşları da burada biraz nitelikli hale gelmeli. Nitelikli konularda talepte bulunmalıyız. Bugün bir başkan çıkıp da ben bina yaptım diye övünmemeli. Yaşadığı kentin sanayicisine, iş adamına, esnafına verdiği taahhütleri yerine getirip getirmediğine bakmalı. Ordu’daki 10 büyük işletmeyi şöyle bir gözümüzün önünden geçirelim. İnanarak söylüyorum bugün Ordu’da faaliyetini sürdüren 10 büyük işletme bugün pazarlara yakın olan Marmara bölgesinde olmuş olsaydı her birisi kendi alanında Türkiye’nin en önde iş adamları ve sanayi kuruluşu olmuştu. Meslek kuruluşu başkanlarımıza diyoruz ki, bu oturduğunuz koltuklarda ne var. Yani biz sizleri oraya çözüm üretin diye getirdik. İyi yapılan her işte biz sizi nasıl destekliyorsak, sıkıntılarımızı da lütfen çözüm masalarında görmek istiyoruz. ‘Şehri hep şehri beraber yönetiyoruz’ sözünün de lafta kalmamasını istiyoruz.”

Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar