8.11.2020

DOKAP Başkanı Gültekin

Kısa adı DOKAP olan Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi’nin yeni başkanı Hakan Gültekin, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile görevine başladı.

Kısa adı DOKAP olan Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi’nin yeni başkanı Hakan Gültekin, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile görevine başladı. Dolu bir özgeçmişi olan başkan Gültekin yakın geçmişte Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı DOKA’nın yönetim kurulunda da yer almış bir isim. Rize’nin Ardeşen İlçesi Belediye başkanlığı gibi siyasi deneyimi ile de bölgenin gerçeklerine hâkim.

İnanıyorum ki bugünün Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce’nin ve bir sonraki başkan Yusuf Mengi’nin o koltuktaki performansları yeni başkan için yol gösterici olacaktır. Ve kurumun çıtasını daha yukarıya taşıyacaktır. Bunu kendisiyle yaptığımız görüşmede sezinledik. 

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde kurumun ilgi alanında olan 11 ili, başta tarım ve turizm ağırlıklı olmak üzere kalkındırmak için hiç olmadığı kadar sahada olacaklarını söyleyen Gültekin’de bu azim ve isteği görmekten bölge adına çok mutlu olduk. İnanıyorum ki DOKAP yeni başkanı ve ekibiyle bölgenin kalkınmasına, gelişimine önemli katkılar sağlayacaktır. Ve bizler de kamuoyu adına bu gelişimi yakından takip edeceğiz. O nedenle bölgemiz adına kendisine ve ekibine başarılar diliyoruz.

FINDIK SOHBETLERİ

Fındık sektöründe üreticisinden ticaret grubuna kadar tüm kesimlerde ezberler bozuldu.2020 fındık sezonunda son 40 yılın en ilginç ihracat sezonunu yaşıyoruz. Aslında buna ilişkin gerekçeleri geçen hafta yazmıştım. Bir önceki sezonda Avrupa’da fındık yoktu. Bu yıl var. Ayrıca pandemi koşulları devam ediyor. Okullar tam anlamıyla açılmadı. Büyükşehirden köye gidenler de halen köyde yaşamayı tercih ediyorlar ve fındığı da eve kaldırdılar. Bugün için fındıkta bir belirsizliğin oluştuğu ortamda global firmaların Türk fındık sektörüne yaptığı yatırımlarla ve alım politikaları ile dengeler de tamamen değişti.

Örneğin; Ferrero ekibi Türk fındığı için neler söylemişti. Basına ve fındık yazarlarının köşelerine yansıyanları kısaca hatırlayalım.

-İtalyan Ferrero: “Türkiye’de kesinlikle kalıcıyız sektöre ve tüketiciye değer katmak istiyoruz. Burada kalıcıyız, sizden biriyiz. Türkiye’nin fındığını tercih eden ve Michele Ferrero tarafından kurulan İtalyan aile şirketi, Türkiye’ye yatırım yaparak, kendi üretiminin kalitesinin de sürdürülebilirliğini sağlamak istiyor.

-Ferrero Türkiye Başkanı Carlo Marsili, Türkiye Genel Müdürü Azmi Gümüşoğlu ve grubun fındık işinin başındaki Stefano Gagliasso’nun basına yansıyan sözleri ve şirket stratejileri, sektörü de artık yakından ilgilendiriyor. Ferrero Türkiye Başkanı Carlo Marsili aynı zamanda İtalya’nın emekli Türkiye Büyükelçisi’dir. Marsili, köşe yazarı Volkan Akı’ya şunları söylüyor: “Ferrero, çikolata-şekerleme sektöründe 70 yıldır faaliyet gösteren, İtalya’nın Alba kentinde doğmuş bir şirkettir. 10 milyar euroyu aşan bir ciromuz var. Dünyanın çeşitli yerlerinde 22 tesisimiz var. 40 bin 700 çalışanımız var.” Ferrero Türkiye’ye gelirsek… Ferrero uzun yıllardır Türkiye’den fındık alımlarını sürdürdü. Ama 2013 yılının eylül ayında bir de Manisa’da bir fabrika açılmasıyla bu ilişki sağlamlaştı. 2014 yılında da Türkiye’nin en büyük fındık üreticilerinden Oltan Gıda’nın yüzde 100’ünü satın aldık. Bu yıldan itibaren adını da değiştirdik artık Oltan Gıda demiyoruz, ‘Ferrero Fındık’ diyoruz. Çünkü burada şirketin tam olarak bir İtalyan şirketi olarak çalıştığının altını çizmek istiyoruz. Ferrero olarak Türkiye’de fındık yetiştirmeye de katkıda bulunmak istiyoruz. Zaten 25 yıldır Türkiye’den fındık alıyoruz. Bizim için önemli olan Türkiye’de kalıcı olmak istiyoruz.”

Ferrero Grubu’nda fındık operasyonunu gerçekleştiren HCo Hazelnut Company’nin başındaki yönetici Stefano Gagliasso’nun konuşmalarından ise fındık üretimini bölge bölge çok iyi tanıdığını anlıyorum. Ama satın almayla üretici olmak farklı diyorum ve şöyle anlatıyor: “Evet çok doğru, fındık alımı yapmak ile ülkedeki üretim iki farklı şey… Biz öncelikle buradaki faaliyetlerimizi kurabilmek için Oltan Gıda’yı satın aldık. Bugün artık şirketin ismini de değiştiriyoruz. Bu belki simgesel bir şey… Ancak sadece bir isim değişikliği değil, Ferrero’nun da Türkiye’deki devamlılığının, ülkeye yönelik vaadinin, burada kalmaya yönelik iradesinin bir göstergesi. Türkiye’nin bu konuda uluslararası bir konumu var ve bundan sonra da olacak. Fakat tabii piyasa uluslararası bir piyasa ve rakipler de mevcut… İtalya bunlardan biri, Gürcistan ve Azerbaycan var. ABD ve özellikle Oregon eyaleti var, Güney Amerika da var. Bugün ve gelecekte bu rekabeti aşacak tek şey kalitedir. Sektörde kaliteli üretimin artırılması ve Ferrero’nun kendi üretim sürecindeki kalite… Diğer firmaların aksine Ferrero bir tüccar değil bir kullanıcı… Bu yüzden aldığımız ürünün her açıdan iyi olması önemli. Bu yüzden 30 bin çiftçiye ulaşan ‘Değerli Tarım’ projesiyle dünyanın en iyi uygulamalarını Türkiye’nin çiftçilerine anlatmaya çalışıyoruz. 70 kişilik bir ekibimiz sürekli çiftçilerle irtibat halinde… Türkiye fındığı dört dörtlük bir fındık, çok kaliteli bir fındık. Bugün yaptığımız muhafaza ve daha ileri götürmek. Hem tadı hem aroması çok güzel o yüzden Türk fındığını seviyoruz.”

Sözü burada Ferrero Türkiye Genel Müdürü Azmi Gümüşoğlu’na vermek istiyorum. Gümüşoğlu şunları anlatıyor: “Ferrero planlarını çok uzun vadeli ve değer odaklı yapan bir şirket. 25 yıldan bu yana da Türkiye’yi tanıyor. Bundan sonrasına bakarsak, fındığı alıyoruz ama artık burada üretilen Nutella ile birlikte dünyada milyonlarca aileye, 100 ülkede Türk fındığını götürmüş oluyoruz. Türk fındığının en büyük elçisiyiz. Ferrero Başkanı Giovanni Ferrero’nun ve şirketin takip ettiği kendinden çok daha büyük ülkeler olmasına rağmen 10 odak ülkeden biri Türkiye…”

Burada pazarda üretici ve satıcı olarak hedefleri soruyorum Gümüşoğlu’na: “Türkiye’de Ferrero’nun portföyü İtalya ve Almanya’ya göre daha odaklı… Uzun dönemli bir oyuncuyuz o yüzden ayaklarımızı sağlam basıyoruz. Portföy genişlemesinde de böyle bir süreç söz konusu… Fırsatçı olmaktansa kategori yapan olmayı seviyoruz. Bu noktada 2007 yılından bugüne iş hacmimiz beş kat daha artmış durumda… İç pazara verdiğimiz ürünlerin yüzde 80’ini Manisa’daki fabrikamızda üretiyoruz. Atıştırmalıklarda raf ömrü kısa ancak çok taze ürünlerde büyük gelişim var. Biz Manisa’da Kinder Pingui ve Kinder Süt Dilimi’ni üretiyoruz. Türkiye’de bu kategorinin yaratıcısıyız. 100 milyon dolara ulaştı bu kategori. Bunun gibi yeni kategoriler yaratma ve üretim yelpazesini genişletme planlarımız var. Hala büyüme potansiyeli çok yüksek Türkiye’de…”

Türkiye olarak yeni pazarlar, yeni yerli ve yabancı Ferrerolar bulmalıyız. Çin ve Hindistan pazarını büyütmeliyiz. Türkiye olarak fındıktan daha fazla katma değer oluşturmalı ve fındığı çuvaldan çıkarmış bir Türkiye olmalıyız.

GİRESUN VE ALBA İKİ KARDEŞ KENT

Bu yıl 70’inci yaşını kutlayan İtalyan Ferrero’nun doğduğu kent Alba, Giresun’un kopyası bir fındık üretim üssü… Ve şimdi iki kent ‘kardeş’ oluyor ve artık fındık için birlikte çalışacak. Ferrero Türkiye Başkanı Carlo Marsili bunu şöyle anlatıyor: “İki şehir arasında, Giresun ile Ferrero’nun doğduğu Alba şehri arasında kardeşlik anlaşması yapıldı. Çünkü her ikisi de birer fındık şehri… Bu bir fikir değil, anlaşmaları imzaladık, Türk tarafının bütün prosedürleri gerçekleşmiş durumda. İtalya’da birkaç gerçekleşmesini beklediğimiz prosedür kaldı… Fındıkta dünyada en önemli hastalık ‘külleme’ olarak tabir ettiğimiz bir hastalık. Türk tarafıyla üniversitelerin dahil olduğu bir inisiyatif geliştirmek için çalışıyoruz. İki kent bunun için çalışacak. Bütün dünyada mücadele edilen bir hastalık bu… Fındık ile ilgili her tür deneyimler karşılıklı paylaşılacak.”

Evet sonuç olarak Ferrero her açıklamada Türk Fındığı bizim için önemli diyor. Bizimkiler de zaman zaman Ferrero Türk fındığının dünyadaki tanıtım elçisi olduğunu söylüyor. Sonuç olarak ortaya Ferero’nun Türk fındığına, Türkiye fındık sektörünün de Ferrero gibi birçok yeni firmaya ihtiyacı var. Alıcı ne kadar fazla olursa kazanan Türkiye fındık sektörü olur. Arşivlere zaman zaman döneceğiz.

DEPREM FONU KURULMALI

İzmir’de yaşanan depremde 114 insanımızın öldüğünü bin kişiyi aşan yaralımız olduğunu biliyoruz. Artık ülkemiz deprem gerçeğini görerek nasıl işsizlik fonu kurduysak sadece depremde kullanılması için deprem fonu da kurmalıyız. Yasal olarak adını “deprem fonu” olarak tanımlarsak bu paralar deprem dışında bir yerde kullanılamaz. Keşke 18 yıl önce toplanan bu vergileri deprem fonu adı altında toplasaydık bugün çok başka şeyler konuşurduk. Zararın neresinden dönersek kardır diyerek deprem gerçeğini görerek acilen deprem fonunu kuralım. Bu arada şunu da unutmayalım ki aslında deprem öldürmüyor yanlış inşa edilen binalar öldürüyor.

HAFTANIN SÖZÜ

Başarılı olmak için kalbiniz işinizde olsun, işiniz de kalbinizde…

 

 

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Yazarın Diğer Yazıları

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar