22.01.2022

Biyoarkeolojinin yükselişi... 

Avrupa’nın tek çatı altında nasıl toplanabileceği konusu dostlarımı çok ilgilendirdi.

Paris’te,OECD’nin hem  Avusturya,  hem de  Türkiye  Masaları‘nın şefi olarak seçkin bir misyon yerine getiren dostum Dr. Rauf Gönenç  ‘’Avrupa bir millet olarak değil,bir governance altyapısı (bir meclis ) olarak düşünülmeli ‘’ görüşünü iletmiş.

Üstünde düşünülmeye değer, anlamlı bir öneri.. 

Bu hafta Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölüm  Başkanı  Prof. Yılmaz  Selim Erdal‘ın Antalya AKMED‘de 6 Ocak’da verdiği  ‘’Geçmişten Günümüze Türkiye’de Biyoarkeoloji Çalışmaları ‘’ konulu çevrimiçi  konferansından söz etmek ve bu bağlamda  bu yeni dalın insanlık için anlamını tartışmak istiyorum.       

 

 

                                            X

 

Biyoarkeoloji, antropolojinin  yöneldiği yeni bir altbilim. Deyim, ilk kez 1972’de kullanıldı, canlı popülasyonunun biyolojisini inceliyor. Eski insan toplulukları üstünde odaklanıyor.

Bu dalın oluşması sonrası  insanların ‘’ ilkel ‘’ olduğunu söyleyen görüş için  ‘’bilimsel ırkçılık’’ dememiz mümkün.Antropoloji interdisipliner hale gelirken, ‘’ırk’’ görüşü yerini ‘’etnisite’’ye bırakıyor.

Prof. Sforza, 2004’de ilk kez yayınlanan, Türkçe’ye  Tellekt’ in   kazandırdığı   ‘’Kültürün Evrimi’’ adlı çalışmasında, insan evriminin standart modelini ortaya koyuyor, 23 kromozon ve 3,1 milyar kimyasal  birimden oluşan  modern insan kökeninin  Doğu Afrika’ya dayandığını bilimsel olarak kanıtlıyor. Yıllık ortalama 0,5 km’lik bir hızla insanoğlunun 50.000 yılda tüm dünyaya yayılıyor.         

Hacettepe Üniversittesi Antropoloji Bölümü ve  Türkiye’nin  ‘’ en büyüğü ‘’ olan Antropoloji  İskelet  Laboratuvarı ile Anadolu geçmişinin biyoarkeolojisini inceliyor. 

Hacettepe Antopoloji Bölüm Başkanı  Prof. Dr Yılmaz  Selim Erdal,  bulgularını Suna-İnan Kıraç Vakfı’nın  Antalya’da kurduğu  Akmed’de kamuoyu ile paylaştı.

En önemli vurgu,kafatasının bir ırk değil  bir yaşam biçimini  anlatması. Çok katmanlı insan yapısının  yaşandığı Çatalhöyük’de  beden yapısı  ve konut ilişkisi insanın esnek yapılı olduğunu ortaya çıkarıyor. Neolitik  dönemin  çok iyi örneklerinin yaşandığı  Çatalhöyük’de, insanın dinamik bir yapı gösteriyor.Beslenme yapısı ile boy ilişkisi  belirginlik kazanıyor.Beslenme modeli ve protein kaynakları, boy uzunluğunun birinci etkeni. 

Bu noktada   antreopolojiyi  ‘’ırk bilimi ‘’ olarak algılayan  ve Türkiye’nin Irk  Tarihi (1976) adlı eseriyle  Türk Tarih Tezi’ne  katkıda bulunmaya çalışan Prof.Dr.Ş.A. Kansu ‘yu anmak gerekiyor.

‘’Türk Irkının Vatanı Anadolu ‘’ tezini kanıtlamak için 64.000 kafatası ölçümü yapan ya da yaptıran Prof. Dr. Afet İnan‘ı da unutmamak  gerekiyor. 1947‘de Türk  Tarih Kurumu tarafından basılan  ‘’ Türkiye Halkınn  Antropolojik Kaynakları ‘’ başlıklı  doktora  tezinde Prof İnan, Kansu’nun ırkçılığını pekiştirircesine, Türk milliyetçiliğine  bilimsel  dayanak yaratmaya çalışıyor. Tezi çok yalın bir saptamaya dayanıyor :  Türk ırkı tek tip, beyaz ırk ve hepsi homojen.  Bu tez daha sonra  ‘’ Türk Tarihinin Ana  Hatları ‘’ başlığıyla  bir zorunlu lise ders kitabı oldu.

1990‘lara dek Türk Tarih Kurumu’nda ifadesini bulan resmi tez buydu.      

Biyoarkeoloji ise kafatası incelemesi yerine insan iskeletinin tümüyle birlikte ele alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Değilse, konu  ‘’ırk  bilimi ‘’ve  yapılan iş de  ‘’ ulus devlet ‘’ inşasına  yarayan ırkçılıktan ibaret kalıyor.

Tarım ve yerleşikliğe geçen insan toplulukları birbirinden alıp veriyor. Bu benzeşmeye yol açıyor, popülasyon oluşumu da bundan ibaret.

Anadolu üstünde  yoğunlaşan biyoarkeoloji, insan kaynağının çok merkezli olmak yerine  ‘’tek merkezli ‘’, saf ırk yerine  ‘’kazanılan çeşitlilik’’ olduğunu, ırk olarak  algıladığımız olayın  bir değişen  biyo-kültürel varlık olduğunu söylüyor. Anadolu hep dinamik  ancak fazla yer değiştirmeyen bir yapıda. Göçler  süreklilik taşıyor ve hem ‘’ gelen ‘’ hem de ‘’giden‘’ göçler var.        

Biyoarkeoloji bulguları, ırk’ların bir millet, bunun da bir ulus temeli olduğu görüşünü çökertiyor. Genetik araştırmalar, ırk  farklılıklarının çok azını bulguluyor.

Prof. E Wolf‘un sözleriyle konuyu bağlayayım: ‘’Antropoloji, insani bilimlerin en bilimseli,bilimlerin ise en insanisidir’’.

Şimdi sıra moleküler antropojide...

İnsanlık heyecan verici yepyeni olgular öğrenecek, bu kesin...

(km /  gönderi: 22.01.2022)

------------------

*Bu konuda Prof.Dr. L.L.C. Storza ‘nın  yazdığı  ve  Türkçemize Tolga Esmer ‘in kazandırdığı   Kültürün Evrimi ( Tellekt yay.)  adlı eseri öneririm. Yanısıra pdf ‘si  web’lerde  kolaylıkla erişilen  Hasan  Münüsoğlu’nun ‘’ Türkiye  Antropolojisi  ve DTCF Örneği ‘’   konulu yüksek lisans tezinde de çok anlamlı  bilgiler yer alıyor.   

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar