3.07.2023

Camus diyor ki…

Silahlanma / silahsızlanma , öldürme / yaşatma , savunma / savaşma gibi konularda Albert Camus(1913-1960) akla gelir. Nobel Edebiyat Ödüllüsü olarak ‘’absürdizm‘’(uyumsuzluk) konusunun isim babasıdır.

Ona göre, insanoğlunun  ‘’ebedi’’ mutluluğu   ve yaşamında ‘’ucuz çözümleri’’  yoktur. İşte ‘’uyumsuzluk‘’ insanın yaşamı sorgulaması ve anlamlandırmasıdır.

Tezi,1942‘de yazdığı Sisifos Söyleni (çev.Tahsin Yücel, Can yay.) eserinde saklıdır. Sisifos, antik tanrılarca, her gün yükseklikten   düşüp gelen taşı yeniden yerine taşımakla cezalandırılmıştır. O bununla yaşamın ‘’hiçlik’’  anlamına  kavuşmuştur. Ama bu taşı  her gün yerine taşıyarak  yaşamını da anlamlandırmaktadır.

Yaşamın anlamı, dünyanın saçmalığını bile bile direnmektir.Bu andan sonra insan  ‘’başkaldırı’’ ile   gerçek boyutlarını kazanabilir. Camus,yaşamı yorumla(yama)ma,akli yaşam ilkeleri geliştirememizle, bizi  ‘’absürd‘’   kavramıyla  buluşturur.  

Gönüllü olarak  savaştığı  1940 Avrupa’sında   ‘’ absürd ‘’ kavramıyla    buluşan   Camus    ‘’Bu durumda intihar bizim için bir zorunluluk olmaz mı ?‘’ sorusunu sorar  ve buna ‘’ hayır ‘’ cevabını verse de   yaklaşımı ‘’ filozofik intihar’’dır. Bu bize  ‘’çelişkinin  yaşanması şansını ‘’ verir.  Bu ‘’absürdlük halinin onayı‘’ aşaması olur.

Veba‘da, Cezayir’deki Oran kentinin  veba salgınıyla karantinaya alınmasını anlatır. İnsanın en yakınlarının ölümünü  hissetmemesi , ölümün olağanlaşması,sonradan sıradanlaşması ve sevginin dumura uğramasıyla, gerçeklik  yitirilir. Bu an ‘’saçma‘’ denilen  olgu  yaşanır.

‘’Mutluluk’’ ise doğallıkla değil,kendi  kurallarımızla, kendimizi bulmamızı sağlar. ‘’Absürd’’ olana yakalanmadan ‘’tepki‘’ geliştirilemez.

Yaşamın anlam deseni budur…

Anlam ve değer, mantıksal olarak yaratılabilir. Çünkü yaşamın içsel/doğal bir anlamı  yoktur. Bu aşama, bireye anlam yaratan   projelere –o eylem deyimini kullanmaktan kaçınır- girişme bilincini  yükler.  Bu bireyin anlam inşa  sürecidir.  

Kıssadan hisse çıkararak,  savaşa, savaş aletlerine, savaş ortamına, savaş kışkırtıcılığına  karşı çıkmadan  ‘’ Sisifos’’da odakladığı insan öznesi kendi  başına yaşam tatminini bulamaz.

Öyle bir şey yoktur…

Camus‘un absürdizmi, insanı ‘’yokoluş‘’ anına  kadar  barışsever olmaktan öte, barışın nesnel ortamını inşa  edecek bir  ‘’barış projesi misyoneri’’ yapmaya davet eder. 

Genç yaştaki trajik ölümüyle Camus’ün absürdizmi   verimli bir  tartışma ortamından uzaklaşır. Ama ‘’absürd tiyatro ‘’nun   anlamlı  temsilcileri  S. Beckett ve  F. Dürrenmatt oyunlarında   insanı sert ve  çarpıcı olgularla buluşturarak,   bireysel  mutluluğun  olmazlığı, varoluş  nedeninin ‘’saçmalık’’ olduğunun keşfiyle  anlamlandırılabileceğini öne çıkarırlar. Toplumsal mutluluğun inşa  edilebileceği  izleğiyle,  insana  barışı/huzuru inşa etmenin bir  misyon görevi olduğu mesajı verilir.Yeter ki, gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşılsın…  

Savaşa, silaha, baskıya, totalitarizme yaşamı boyunca kafa tutan Camus’un   kısa  yaşamı,   sivil duruşun   öncelikle sorgulayan, sonra da  bunun  pratiğini yerine  getiren bir   duruş gerektirdiğini  söyler.

O, bir ‘’karamsar‘’ olmaktan   çok,  dünya halini ‘’ tabula rasa‘’(sil baştan) yapmaya dönük bir düşün ve eylem insanıdır.

Bunlarsa ‘’Sadece suça ortak olarak yaşıyoruz‘’saptamasını da tersyüz etmemize olanak sağlar.

Camus günümüzde anılmayı fazlasıyla hak ediyor… 

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar