3.01.2022

CEM ÖZDEMİR: KİM KORKAR HAİN KURTTAN?

Sabahları bakanlık görevine bir bisiklet ile geliyor, kırmızı et tüketmiyor ve sebze-meyve ağırlıklı bir beslenme biçimi var, aile sofrasınde hep yerel  ürünleri yeğliyor.  

Bu özellikler, Almanya’nın yeni Tarım  Bakanı  ‘’Türk kökenli Alman siyasetçi ‘’, 56 yaşındaki, pragmatik siyasetçi Cem Özdemir’e ait.

Bakanlığına geldiği ilk günlerinde saygın Der Spiegel’den,popüler bulvar gazetesi Bild‘e uzanan yazılı basın organlarına ayrı ayrı verdiği  demeçlerde  değişmez bir odak noktası  dikkatimi çekti :

Ucuz et ve ucuz gıda fiyatları  bir sağlıksızlık işareti.  Halkımız kötü besleniyor ve ağırlıklı olarak aşırı kilolu. Çiftçimiz ise damping fiyatları altında eziliyor ve yok oluyor. Bu tabloyu tersine çevirmek gerekiyor... 

İfadelerinde kırıcı bir eleştiri, tehdit, ‘’yok ederiz’’ türünden sözcükler yok. ‘’Ucuz ve kolay bir  tarım ve hayvancılık yaptığımızı zannettik, ama öyle değil...’’ diyor.‘’ Üç  Beyaz’’ ların yanında hazır gıdaların üretici ve tüketiciyi  yokolma noktasına taşıdığını‘’ düşünüyor .Bir ‘’sistem eleştirisi‘’ var, şöyle diyor :

- Politika, ‘öz düzenleme‘ yapması için  piyasayı çok uzun yere  ve gereksiz bir  süre seyretti. Biz kamunun elini kullacağız ve Üç  Beyaz’larda  sanayi için kullanım oranları getireceğiz.Limonatalar ve cipsler için reklam yasağı isteyeceğiz. Kamusal alanlarda  yerel ve organik ürünlere ağırlık tanıyacağız.

Şu sözleri  düşündürücü : Çoğu Alman vatandaşı için otomobili  gıdadan daha önemli, motor yağında bir tercihi var ama yemeğinde kullandığı yağ için  yok...

2030‘a dek  Almanya’daki ekolojik ekim alanların  %10’lardan yüzde 30’a çıkmasını hedefliyor. Pestisit  kullanımını Çevre Bakanlığı ile birlikte sınırlandırmaya  hazırlanıyor.

Bunları öngörürken, yılda 50 Milyar Euro destek ve sübvansiyonu ‘’kıstas olmadan’’ dağıtan AB’nin  Tarım Programı‘nın 2027’e dek geçerli olduğunun bilincinde.O, bu programı değilse de, önceliklerini değiştirmekte kararlı... Bunun için öncelikle Almanya’daki   ‘’Alan Esaslı Ekim Primi ‘’ yerine,  ‘’Yararlı Ürüne Destek Primi ‘’  ve ‘’Yatırım İdame Teşviği ‘’uygulamasına geçerek  ‘’örnek olay’’ olmayı hedefliyor. 

Tarım Bakanı Özdemir‘in önerilerinin yaşama geçmesi, yasal değişimler ve yeni  planlamalardan çok,  toplumun alışkanlıklarını değiştirmesi, gönüllü  kabullerin artmasıyla ilintili .

Özdemir’in öngördüğü bu dönüşümler aslında bir sivil toplum projesi.  

İtalyan politika düşünürü, felsefeci ve eylemci  Antonio Gramsci’nin sözleriyle, yaşamın dönüştürülmesi eyleminde, sivil toplumun etkisini arttırarak ‘’pasif devrim‘’ yoluyla, toplumu değiştirmenin olanaklı olabileceğini gösteren denemeler gerekiyor.    

Politika teorisi alanındaki çalışmalarından tanıdığımız  Prof. C.Moufee ‘’agnostik bir politika anlayışı‘’ inşa etmek gerektiğini  düşünüyor. Bu ‘’düşmanlar arası çatışma‘’ anlamına  gelen ‘’antagonistik çatışma’’dan farklı.Çünkü  agnostik politika, çatışmanın kabul edilir sınırlar içinde, rakiple  hep bir politika  uzlaşmasına  mümkün olduğuna inanıyor. Moufee‘nin kendi  sözleriyle  ‘’Rakibi ortadan kaldırılması gereken bir düşman değil, varlığı meşru olarak kabul edilen bir hasım olarak hesaba katması  nedeniyle farklıdır. ‘’  Moufee bir kavram daha kullanıyor ve  buna ‘’popülist moment’’ diyor. Neo-liberal hegemonyanın krizde olduğu bir dönemde  demokrasiye sahip çıkan, onu radikalleştirmek için  başka bir ‘’hegemonya yaratılması’’ gerekiyor. Laclau’nun ‘’ farklılık mantığı‘’ dediği olay bu... 

Dikkat ederseniz, Bakan Özdemir, Almanya’nın gıda ve et endüstrisini ‘’ yok etmekten ‘’  söz etmiyor. Bunun yerine ‘’ tüketici hegomonyası’’nı kurmaya dönük  bir yaklaşım içinde. Bunu yaparken kamu olarak  ‘’olmayan kurallar’’ ı kural  ya da politikaya dönüştürmeye çalışıyor.  ‘’Popülist moment ‘’i yakalamayı bir iktidar değil, sivil toplum projesi olarak algılıyor.AB’ye yaklaşımıyla ‘’Büyük Resmi ‘’gözden ırak tutmuyor.

Siyasal iktidarı  hedeflemeden önce  sivil toplumun hegemonya arayışlarına siyasette bundan sonra daha fazla tanık olacağız.

Yıllar öncesi İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan‘ın öncülük  ettiği ‘’İstanbul Halk Ekmek’’ böylesi bir proje.Bask bölgesinin Mondragon Kooperatifi ya da KKTC‘deki UNİCAP Enterprise, Türkiye’de  Tabia ve Tire Süt  başkaca iyi örnekler. 

Bu türden anlamlı denemelerin hegemonyasını oluşturmadan bir siyasal iktidar hedefi, sivil toplumun değil, olsa olsa gemi dümeninde hep bir liderin olduğu bir  ‘’siyasal parti sultası ‘’na yol açar. Cem Özdemir denemesi, hem bir  toplumsal dönüşüm, hem de beslenmede sürdürülebilirliği hedefleyen yaşamsal bir süreç.

Yol almasını diliyorum.

 

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar