28.06.2025

Cumhuriyetimizi gençlerimize emanet eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, bu mirasını da gençliğe hitabe olarak bilinen metinle dile getirmişti.
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.'' cümleleriyle başlayan hitabe, ''İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.'' diye devem etmiş ve ''Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'' diye sona ermişti.
Ki;
Atatürk'ümüzün de belirttiği gibi gençlerimiz umudumuzdur.
Ve fakat.
Tümünde olmasa da, gençlerimizin bir bölümünde belirgin bir şekilde ahlaki bir çöküntüye rastlanmaktayız.
Ne oldu bizim, her güne ''Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam: Küçükleri korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir. Ülküm: Yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.'' şeklinde ant içerek güne başlayan gençliğimize.
Trende, otobüste yaşlısına yerini vermekle övünen gençlik, ne ara ''Hey moruk'' şeklinde yaklaşımlarla, yaşlısını aşağılayan gençliğe dönüştü.
Gençlikteki ahlaki çöküntüyü andımızın okullarda okutulmasından vazgeçilme kararıyla açıklayanlara hak vermekle birlikte, bozulmanın nedeni tek başına andımızdan yoksun kalmakla açıklamakta zor bence.
Milli Mücadele ve dolayısıyla Atatürk Şehri olarak bilinen şehrimde bir festival yapılıyor.
Ki;
''Milli Mücadele’nin meşalesinin yakıldığı şehir Samsun, şimdi de Türkiye’nin kültürel yolculuğuna ışık tutacak.'' şeklinde duyurulmasına rağmen şehrin dört bir yanına asılmış afişlerinde şehrin simgesi Atatürk Anıtı'na yer verilmemiş olması nedeniyle bu köşeden ''Atatürk yoksa benim içinde festival yok'' diyerek protesto ettiğim festivale gençlerimiz ilgi gösteriyorlar.
Bu arada, festivalin kültür bölümünde Samsun Arkeoloji Müzesi içinde Atatürk ve Milli Mücadeleyi anlatan bir sergi hazırlanmış
İyi de, ''Atatürk ve Milli Mücadele Şehri'' olarak bilinen Samsun'da düzenlenen festivalin afişlerinde neden buna yer vermiyorsunuz.
Milli Mücadele de Atatürk izlerini silmek için yapılıyorsa böyle bir şey, bunun beyhude bir çaba olduğunu söylemeliyim.
Samsun Atatürk'ün şehridir ve öyle de kalacaktır.
Kişisel protestom bir tarafa festival, eğitim süreleri boyunca bir yılın yorgunluğunu atmaları için gençlerimizin festivale ilgisini yadırgamıyor aksine olumlu da buluyorum.
Ve fakat.
Eğlenmek, coşmak ve bir yılın yorgunluğunu şarkı ve türkülere eşli ederek atmak varken bu kavga gürültü nedir yahu, işte bunu anlayamıyorum.
Şehrimize bir daha bu festival gelir mi bilmem.
Yarın festival sona erecek. (Atatürk'ü ve Milli Mücadele'yi unutturma çabaları devam edecekse gelmesin zaten).
Böyle bir şansı bulma garantisi yokken ve bu nedenle anın tadın çıkarmak varken, gençlerin kavga gürültü çıkarmasını anlamakta zorlanıyorum.
Polisimize bıçak sallamak nedir.
Damarlarında asil Türk kanı bulunan gençliğe yakışıyor mu böyle görüntüler.
Yapmayın çocuklar.
Vakur (ağır başlı- onurlu) olun ve sizden beklendiği gibi davranın lütfen.
Aman diyeyim...