9.09.2023

Oppenheimer’in söylemedikleri…

Nükleer silahlar ve yayılımı dostlarımın ilgisini çekti, içinden bir demeti sizinle paylaşıyorum:

Dostum Fahri Molvalıoğlu’’nun yorumu şu:

-Dünyayı paylaşmak için insanları öldüren bir akıl, insanların olmadığı bir dünyada ne yapabilir acaba?

Dostum Ülkem Genç Yaman yok ediciliğe bambaşka bir boyut kazandırıyor:

nsanoğlu kendini, hemcinsini yok etmeye ne kadar da meraklı(ymış)… 

İnsan beyni bireysel baktığında dünyadaki bütün canlılarda olduğu gibi, var olma, çoğalma, soyu devam ettirme üzerine programlanmışken, çok ilginç bir şekilde toplumsal akıl devreye girdiğinde bir anda olay dönüşüyor ve o ortak üst akıl, hayatta kalma üzerine değil, zarar verme,

yok etme üzerine çalışmaya başlıyor… 

Dostum Prof.Dr.Tanıl Kocagöz bizlere yepyeni bir ufuk açıyor: 

-Benim aklıma BRICS deyince tüberküloz (verem) hastalığı geliyor. Dünyadaki tüberküloz hastalarının yarısı BRICS ülkelerinde yer alıyor. Benim geliştirdiğim en önemli ürünler tüberkülozun tanısını kolaylaştırmak, hızlandırmak amacına yönelik. Dünyada bu alandaki en iyi ürünler olduğunu gönül rahatlığı ile söyleyebilirim.

Oppenheimer filmine değinme sözüm vardı.

Film, 1954’te  noktalanıveriyor.Oysa Dr.Robert Oppenheimer‘in (1904-1967) gerçek yaşamı bu yıldan sonra başlıyor.Filmse, ‘’komünist avcılığı’’ na çıkan ABD’nin McCarthy Komisyonu’na odaklanmış, bu yönüyle Umberto Eco  sözleriyle bir  ‘’ kurmaca ‘’  ve   ‘’ gerçek ‘’ unutuluvermiş.    

1954’de Oppenheimer bir adada inzivaya çekiliyor, toprak alıyor, tarım yapıyor ama bence yaptığı iş vicdan azabını bastırmak…

BBC‘de  ‘’savaşsız  dünya‘’ kavramını ele alan bir seri yapıyor. 1954’te  Colombia Üniversitesi’nin 200. yıldönümünde ‘’ İnsanoğlunun Bilme Hakkı ‘’  programında  ‘’ konferansının  teması ‘’barış‘’.

1955’de  ‘’Açık Fikir ‘’ programında  nükleer silaha dayalı diplomasi fikrini ‘’red’’ ediyor. Bütün bunlar Dr.Onur Öymen’in yetkin Türkçe’siyle  dilimize çevrildi  ve ‘’ Bilim ve Sağduyu ‘’ başlığıyla Bilgi yayınlarınca basıldı.

Oppenherimer, tekil çıkışların ses getirmediğini anlayıp 1960’da  Russell   ve Einstein ile birlikte  Dünya  Sanat ve Bilim Akademisi ‘ni kuruyor. Akademi’nin misyonu nükleer silahların yayılmasını önlemek ve barış ortamlarını yaratmak.

Anlaşılan Oppenheimer kendi geliştirdiği atom bombasının yaratabileceği felaketi anlamış ve sürekli bir iç hesaplaşma içindedir.  Dürrenmatt’ın  Fizikçiler  adlı oyununda  o  ‘’Modern Zamanların Faust ‘’udur.

1967 ölür…

Ama lanet üstünden kalkmaz!

Kızının BM’ye çevirmenlik  başvurusu ‘’ailesinde komünist sempatizanı ‘’ olduğu gerekçesiyle red edilince, intihar eder, vasiyetinde babasının  toprağı  ‘’barış projeleri’’ ne bağışlar.

Bilimin misyonu insana hizmet….

Atom bombası sadece yok edici değil, bilimin insanlığa hizmet  amacını da ters.

Oppenheimer bunu çok geç öğrendi, film de bu gerçeği ‘’es’’ geçti. 

27.İstanbul Tiyatro Festivali’nin sanat yönetmeni dostum Işıl Kasapoğlu’na kulak asıyorum:

-Hayal kurmaya muhtacız, açız. Bize sunulandan fazlasına cüret etmek, ortak hafızamızı canlandırmak, yeniden cesaretlenmek, meydan okumak için…

Evet, bunun için inadına tiyatro… 

Yaşar Kemal büyüğümüz ise Demirciler Çarşısı Cinayeti ‘nde şöyle diyor: Öldürme, düşünerek öldürme öldürmedir.İçgüdüde bilinçli öldürme yoktur. Bilinçli öldürme öldürmedir, canavarlıktır.

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar