19.09.2020

“Yeni Dünya Düzeni” out, “Yepyeni Uluslararası Düzen” in.

“İnsanlık tarihindeki önceki dönemlere göre çok daha ileri düzeyde ortak kaderi paylaşmaktayız. Ancak hep birlikte karşısına çıkarsak ona hakim olabiliriz.” - Kofi Annan

Eski tek veya çift kutuplu yahut bölgesel “Yeni Dünya Düzeni” out, işbirliği ve adil paylaşım odaklı, Birleşmiş Milletler’in (BM) siyasal alanda bir yürütme organı olan BM Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisi bulunan sırf beş daimi üye ülkenin değil, diğer üyelerle birlikte tüm ülkelerin kararlarda eşit söz hakkı sahibi olduğu “Yepyeni Uluslararası Düzen” in.

“Yeni bir dünya düzeni öyle hızlı bir biçimde şekilleniyor ki, hükümetler ve birey olarak vatandaşlar olayların dörtnala hızına ayak uydurmakta zorlanıyor.” Mikhail Gorbaçov 

(Kaynak: Don Oberdorfer, 25 Şubat 1990, https://www.washingtonpost.com/archive/politics/1990/02/25/new-world-order-galloping-into-position/64f9f348-56a2-4dd5-8d78-f10207fdf604/ )

 

Yeni Dünya Düzeni, ilk dalgası ‘Yeni Dünya’ olarak tabir edilen Amerika kıtasının keşfi ile başlayan süreçte Amerika Birleşik Devletleri’nin 4 Temmuz 1776'de kurularak 1789’da General George Washington’ın ABD’nin ilk başkanı olduğu dönemlere, ikinci dalgası Almanya’da Berlin Duvarı’nın 1989 yılında çöküşünün ardından, 1990’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ve SSCB’nin dağılmasını takiben üçüncü dalga ABD Başkanı George W. Bush’un Körfez Savaşı sırasında 11 Eylül 1990’daki konuşmasında ifade ettiği uluslararası sistemi belirleyen iki kutuplu sistemin sona erdiğinin ve yerine ABD’nin egemen fakat tek güç olmadığı (ABD’ye rakip olarak Avrupa Birliği, Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Japonya’nın olduğu), çok kutuplu ve çok merkezli karmaşık bir sistemin ortaya çıkması ardından yine bu kez de ortaya çıkan ve dünyayı saran yeni tip koronavirüs Covid-19 küresel salgını ardından kulağa pek yabancı ve sempatik gelmese de “Yeni Dünya Düzeni” sıklıkla dillendirilmeye başlandı yine.

Aylardır dünya gündeminin ilk sırasını meşgul eden ve 21. yüzyılın küresel ölçekli şimdiye kadar gördüğümüz en önemli olumsuz gelişmesi olan Covid-19 koronavirüs salgını sağlık, eğitim, ekonomik, sosyal, kültürel ve birçok açıdan dünyayı sarsıp sarmakla kalmayıp salgın, Berlin duvarının yıkılışı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması gibi yakın tarihin en önemli olaylarından biri olarak şimdiden kayıtlara geçti. 

 

Dünya Siyaseti Uzmanı Parag Khanna “Yeni Dünya Düzeni - Yeni Yükselen Güçler 21. Yüzyılda Dünyayı Nasıl Belirliyor?” adlı kitabında dünyanın ABD, AB ve Çin olmak üzere üç büyük güç üzerinde şekillendiğini söylüyor. Dünyaya şekil veren etkenin uluslararası ya da medeniyetler arası ilişkiler değil de emperyal güçler arasındaki ilişki olduğunu söyleyen Khanna, imparatorlukların coğrafyayı belirlediğine vurgu yapıyor. Tarih bize göstermiştir ki yoksullar olduğu müddetçe imparatorluklar geçicidir. Her zaman ortada bir yerde hem birinci dünya hem de üçüncü dünya olabilen ikinci dünya olacaktır. İkinci dünyada orta sınıf neredeyse yoktur ve kaynaklar açısından zengindir. Zbigniew Brzezinski kitap için “Gelecekteki başkanımızın yüz yüze geleceği dünyanın çıkmazlarına cesur bir şekilde işaret eden panoramik bir bakış.” diyor.

ABD merkezli Dış İlişkiler Konseyi’nin (Council on Foreign Relations/CFR) aylık yayınlanan Foreign Policy adlı dergisi, dünyada önde gelen 12 düşünüre pandemi sonrası bizi bekleyen yeni düzenin nasıl olacağını sordu. 

Londra merkezli bağımsız uluslararası düşünce kuruluşu Chatham House Direktörü Robin Nibelt; “Dünyanın 21. yüzyıl başındaki küreselleşme sistemine geri dönmesinin çok düşük bir ihtimal olduğunu” ifade ediyor. “Dünya ülkelerinin yeni bir jeopolitik yarışa girebileceği ihtimalinin olduğunu” belirten Nibelt, Covid-19 ile iyi mücadele eden liderlerin itibar kazanabileceği ancak başarısız olanların da başkalarını suçlama cezbine direnme konusunda zorlanacakları yorumunda bulundu. 

 

Harvard Üniversitesinde uluslararası ilişkiler profesörü Stephen Walt salgının dünya genelinde milliyetçilik hareketlerinin yükselmesine neden olacağını düşünüyor. Pandemiye karşı verilen cevabın ülkeden ülkeye farklılık göstermesi nedeniyle gücün Avrupa'dan Asya'ya kaymaya devam edeceğini belirten Walt, “Covid-19 refahın ve özgürlüğün daha az olduğu bir düzen yaratacak” diyor. 

Nicolas Burns ise salgının yeni bir mücadeleci insan ruhunu ortaya çıkardığını düşünüyor. Salgın nedeniyle dünyada yaşayan her bir insanın sağlığının tehlikeye girdiğini ve bir sağlık krizi yaşandığına dikkat çeken Burns, ancak yine de bu krizde direnen doktor, hemşire, siyasi liderler, sıradan vatandaşlardan oluşan bir insan ruhu ortaya çıktığını vurguladı.

Shannen K. O’neil ise yazısında ‘daha az kazanç, ancak daha fazla istikrar’ vurgusu yapıyor. Bundan sonrası için küresel ticaretin farklı bir boyut alacağını ve şirketlerin farklı ülkelerden ithalatını gözden geçireceğini belirtiyor. O’neil’e göre bu bağlamda şirketler aldıkları malların hangi ülkelerden geldiğine daha fazla dikkat edecek, daha verimli çalışma sistemine geçecek.

 

Salgın sonrası bizi bekleyen yeni dünya düzenine ilişkin Foreign Policy’de görüşünü dile getiren düşünürler arasında John Ikenberry, Kishore Mahbubani, Shivshankar Menon, Joseph Nye, John Allen, Laurie Garret, Richard Haas, Kori Schake de bulunuyor.

(Kaynak: https://tr.euronews.com/2020/03/25/koronavirus-salg-n-sonras-bizi-nas-l-bir-dunya-duzeni-bekliyor )

 

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ve 1973-1977 yılları arasında, ABD’nin 56. Dışişleri Bakanı olarak görev yapan, birçok başkana dış siyaset konularında danışmanlık yapmış olan 1973 Nobel Barış ödülü sahibi ve “Diplomasi” adlı kitabın yazarı Henry Alfred Kissinger’in yazdığı “Dünya Düzeni” adlı son kitabında hem deneyimlerini hem de geçmiş ve geleceğe yönelik analizlerini aktarıyor. Kissinger’a göre; dünya ısrarla düzen arayışında olsa da, neredeyse dört yüzyıl önce Almanya’nın Vestfalya bölgesinde öteki uygarlıkların çoğu katılmadan hatta haberleri bile olmadan gerçekleştirilen bir barış konferansında tasarlanan çalışmadan beri gerçek anlamda bir dünya düzeni hiç var olmadı. Tarihin büyük bölümü boyunca uygarlıklar kendi düzen kavramlarını tanımladı. Hepsi kendini dünyanın merkezi saydı ve ilkelerine evrensel geçerlilik atfetti. Günümüzdeyse uluslararası sorunlar küresel boyutta yaşanıyor ve ülkeler dünyanın farklı bölgelerindeki politik olaylara neredeyse anında müdahil oluyor. Buna rağmen, pek çok konuda önemli oyuncular arasında fikir birliği sağlanamıyor. Ve sonuçta gerilim giderek tırmanıyor. Yaşanan kaos; kitle imha silahlarının yayılışıyla, devletlerin dağılmasıyla, çevre tahribatının etkileriyle, soykırıma varan uygulamaların ısrarla sürmesiyle ve çatışmaları insan anlayışının ötesine taşıma tehdidi oluşturan yeni teknolojilerin yaygınlaşmasıyla herkesi tehdit ediyor. Bilgiye ulaşmanın ve bilgiyi iletmenin yeni yöntemleri, farklı bölgeleri daha önce eşine rastlanmamış ölçüde birleştirerek olayları küresel düzeyde sahneye yansıtıyor.

 

Kissinger, The Wall Street Journal’da 4 Nisan 2020 tarihli “Koronavirüs Salgını Dünya Düzenini Ebediyen Değiştirecek” başıklı makalesinde; “Toplumsal güvenin sağlanması; sosyal dayanışma, toplumların birbirleri ile olan ilişkileri ve uluslararası barış ve istikrar için çok önemlidir. Uluslar, kurumlarının felaketi öngörebileceği, etkisini durdurabileceği ve istikrarı geri kazandırabileceği inancına dayanıyor ve gelişiyor. Covid-19 salgını sona erdiğinde, çoğu ülkenin kurumları başarısız olarak algılanacak. Gerçek şu ki, dünya koronavirüsten sonra asla eskisi gibi olmayacak. Koronavirüs benzeri görülmemiş bir ölçek ve vahşete çarptı. ABD vakaları her beş günde bir ikiye katlanıyor. Tedavisi yok ve tıbbi gereçler vakaların genişleyen dalgalarıyla başa çıkmak için yetersiz. Yoğun bakım üniteleri de bunalmış durumda. Başarılı bir aşı 12 ila 18 ay uzakta olabilir. Liderler krizle büyük ölçüde ulusal temelde uğraşıyorlar, ancak virüsün etkileri sınırları tanımıyor. Hiçbir ülke, ABD bile, tamamen ulusal bir çaba içinde virüsün üstesinden gelemez. Şu anın gerekliliklerinin belirlenmesi, sonuçta küresel bir işbirlikçi vizyon ve programla birleştirilmeli, eğer ikisini birlikte yapamazsak, en kötüsü ile yüzleşeceğiz.” diyor ve pandemi krizini hükümetlerin iyi yönetemediğini, küresel işbirliğinin de kaçınılmaz olduğunu savunuyor. 

 

Sosyolog ve ekonomi tarihçisi profesör Immanuel Maurice Wallerstein (1930-2019), “Dünya sistemleri analizi” adını verdiği metotla tarihe, sosyolojiye ve ekonomiye çok önemli bir perspektif kazandırdı. Soğuk Savaş döneminde oluşmuş “üçüncü dünya” kavramını reddeden Wallerstein, dünyanın karmaşık bir ekonomik değişim ilişkileri ağına bağlı tek bir dünya olduğunu savundu. Wallerstein, küreselleşmenin yeni bir olgu olmadığını, son beşyüz yıldır devam ettiğini ve günümüzde yaşadığımız gelişmelerin bir dönüşüm olarak adlandırılması gerektiğini ileris sürdü. 

(Kaynak: https://www.ikv.org.tr/images/files/ikv_degerlendirme_k%C3%BCreselle%C5%9Fme(1).pdf )

 

Antropoloji profesörü David Harvey ise küreselleşmeyi; “zaman-mekan sıkışması” olarak tanımlıyor. 

 

Avrupa Komisyonu, 10 Mayıs 2017’de “Küreselleşmeyi Yönetmek” isimli bir rapor yayımladı. 

(Kaynak: https://ec.europa.eu/commission/sites/beta-political/files/reflection-paper-globalisation_en.pdf )

Salgının ardından, “Yeni Dünya Düzeni” yerine işbirliği ve adil paylaşım odaklı, Birleşmiş Milletler’in siyasal alanda bir yürütme organı olan BM Güvenlik Konseyi’nin veto yetkisi bulunan sırf beş daimi üyesinin değil dünyanın ortak kaderi ve menfaati için tüm ülkelerin alacağı ortak kararlarda eşit söz hakkı sahibi olduğu “Yepyeni Uluslararası Düzen” acil önerimdir.

 

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar