15.01.2022

FINDIK İHRACATI VE ÜLKEYE GİREN DÖVİZ MİKTARI

Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçılar Birliği ile İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçılar Birliği 2021 yılında en fazla fındık ihraç eden ilk 20 firmaların listesini açıkladı.

Öncelikle bu rekor ihracatın ortaya çıkmasını sağlayan üreticilerimizi ve bu fındığı Dünya’nın her yerine ihraç eden değerli sanayicilerimizi kutluyorum. Karadeniz Ekonomi gazetesi olarak güzel haberlere ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde bu başarı hikâyesini manşet yaparken ülkeye neden daha fazla döviz girmiyor, eleştirilerine açıklık getireceğiz.

Öncelikle tabloya baktığımızda, Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği listesinde İtalyan Ferrero 334 milyon 591 bin dolarla ilk sırada yer alırken listenin ikinci sırasında ise 171 milyon 315 bin dolarla Durak Fındık yer aldı. İstanbul Fındık ve Mamulleri İhracatçılar Birliği’nin listesinde ise Balsu Gıda 209 milyon 327 bin dolarlık ihracatla ilk sırada yer alırken 181 milyon 327 bin dolarla Ferrero ikinci sırada kendisine yer buldu. 2021 yılında en fazla fındık ihracatı yapan Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Üyesi listede Ordu’dan 7, Trabzon ve Giresun’dan 4, Samsun’dan 2, İzmir’den 1 firma yer alırken 2 firmanın bilgileri paylaşılmadı.

Fındık sektöründe 2021 yılında 122 ülkeye 344 bin 370 ton iç fındık ihracatı gerçekleştirilerek karşılığında 2 milyar 260 milyon 105 bin 304 dolar gelir elde edildi.  344 bin 370 tonluk ihracat ile Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaşılarak yeni bir rekor kırıldı.

Şimdi eleştirilere konu olan rekor ihracatta neden rekor döviz miktarı yok sorusunun cevabını ortaya koymak gerekirse çünkü biz ülke olarak fındığı Avrupa’ya, dünyaya yüzde 60 oranda naturel fındık olarak gönderiyoruz. Bu rakam 2-3 milyar dolarlardan 5-10 milyar dolara nasıl çıkar? Eğer Türk fındığını işlersek katma değerli ürünler olarak Avrupa’ya ve dünyaya ihraç edersek işte o zaman bu ülkeye 2-3 milyar dolar yerine 10 milyar dolar döviz girdisi sağlarız. Tabi ki bunun içinde yapısal bozuklukları düzeltmemiz gerekiyor. TMO son 4 yıldır, ülkemizde taban fiyat açıklıyor arz ve talebe göre özel sektör serbest piyasada TMO’nun belirlediği fiyatında üstüne çıkarak piyasadan fındık alıyor. Özel sektör aldığı fındıkları TMO’ya veremeyeceğine göre Avrupa’da arz ve talebe göre oluşan fiyatları dikkate alıyor. Son 4 yıldır da bu fiyatların TMO’nun taban fiyatı açıklamasıyla TMO fiyatlarının da üstüne çıktığını hep beraber gördük. Fındık fiyatları neden arttı? Rekor ihracatın nedeni; arz ve talebe göre oluşan ve Türkiye haricinde fındığı üreten ülkelerin başta İtalya olmak üzere fındığın rekoltesinin düşük olması, rekor ihracatın ortaya çıkmasını fiyatlarında dolardaki dalgalanmanın da etkisiyle sağlamıştır. Fındıkta yapısal bozuklukları düzeltmedikçe fındık üzerinde siyaset ve popülist politikalar izlendiği sürece bu tartışmalar dün olduğu gibi yarında maalesef devam edecek. Yapılmasını gereken çözümü konuşmak ve Türk fındığını naturel yerine katma değerli ürünler oluşturarak markalaşma çalışmalarını artırarak dünyaya ihraç etmeliyiz. Yoksa bir elin parmakları kadar kalmış yerel sanayicimizi suçlayarak bu işleri çözmeyiz. Çünkü gerçekler ve sebepler ortada, büyük resmi görerek sorunların tek tek çözümüne gitmeliyiz.

Yapısal Bozuklukları

Konun uzmanları, sanayicilerimiz neden şikâyetçi? Bu sorunun cevabı sektörün paydaşlarıyla yaptığımız röportajlardan bir kere daha ortaya çıktı. Gürsoy Fındık A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Gürsoy, çözümün Avrupa’ya katma değerli ürün ihracat etmekten ve dünya gerçeklerini görmekten geçtiğini ortaya koyarak, sektörün çok düşük marjlarla çalışması ve global firmaların aşırı rekabeti ihracatlarını artırmalarının önünde en büyük engel olduğunu söyledi. Gürsoy; “Sektörün en büyük problemi Türkiye’nin üretiminin 3 katı fazla kurulu kapasite olmasından ve sektörün özellikle bazı yıllarda üçte bir kapasite ile çalışabilmesinden kaynaklanan fabrikam çalışsın zihniyetinin sektörel karlılığı çok düşürmesi ve artan maliyetleri ve enflasyonu dikkate almayan bir satış mantığının ciroları etkilemesidir. Kısaca çok satarak çok kar elde etmenin sektörde imkânsız hale geldiğini bunun için yeni stratejilerin gerektiğine ve acilen uygulanması ile firmalarının mevcudiyetlerini devam ettirebileceklerini aksi halde son 10-15 yıldır yaşanan sektördeki konsalidasyonun kurbanı olabilirler. Son 10 yılın ortalama fındık üretiminin 650 bin ton olmasına rağmen sektörde 2 milyon ton fındığı kırıp işleyecek kapasite oluşması ve hala çeşitli teşvik ve desteklerle kapasite artışının devam etmesi ve buna ilaveten artan diğer ülke ihracatlarının da Türk fındığına rekabetinin her geçen yıl artması ve ülkemizdeki global firmaların gerek pazar gerekse finans üstünlüğünden dolayı her geçen yıl ihracatlarını artırmaları Türk fındık ihracatçılarının önündeki en büyük problem olarak görünüyor” dedi.

Son yıllarda globalizasyonun ve pandeminin de etkisi ile iç ve dış piyasalarda yaşanan gelişmeler firmalarının klasik pazarlardan kaliteye daha çok önem veren rekabetin daha az olduğu yeni pazarlara yönelmesi ve daha farklı ülkelerde yeni firmalara fındık satılması gerekliliğini ön plana çıkarıldığını söyleyen Dursun Gürsoy; “Nitekim Türkiye dışındaki ülkelerde üretimin artması tüm bu ülke ihracatçılarının da klasik Avrupa pazarına mal satma gayretleri rekabeti kızıştırdı ve marjları düşürdü dolayısı ile biz Türk ihracatçıları için yeni pazarlara yönelmek ve kalite açışından çok titiz firmalara hitap ederek mevcut cirolarımızı korumamız gerekti. Tabi bu arada ülkemizin sürdürülebilir fındık ihracatını devam ettirmesi için özellikle fındık üretiminde sürdürülebilir üretim miktarını rekabetçi bir maliyetle devam ettirmesi çok hayati bir konudur. Netice olarak ülkemizin ve bizlerin dünya fındık pazarındaki hâkimiyetinin devamı önümüzdeki yıllarda alınacak özel tedbirlere ve politikalara bağlıdır” ifadelerini kullandı.

Dekarda 250-300 kg ürün alabilen rakip ülke üreticileri ile rekabet edebilmenin mevcut politikaların devamı halinde çok daha zor olacağını söyleyen Gürsoy; “Yaşlı bahçelerde, 70% i üretim bölgelerinde yaşamayan üreticilerin yapacağı fındık üretimi ile dekarda 80-100 kg verimle ve yüksek enflasyonun etkisi ile artan girdi maliyetleri ile gelecek 5-10 yıl hem üretici hem de ihracatçı için çok zor geçecek görünüyor. Özellikle ülkemiz fındık üretiminin çok büyük kısmının gerçekleştiği Ordu ve Giresun illerinde mutlaka fındık üretiminde özel politikalar uygulamamız gerekmektedir. Üretim altyapısında mevcut destekleme modelinin ve özellikle doğrudan gelir desteğinin yeniden gözden geçirilmesi, verim ve kaliteyi teşvik eden destekleme politikalarının ihdası, üretime emeğini direkt veren köyde yaşayan üreticilerin korunarak bölgesel göçün önlenmesi, yaşlı bahçelerin daha verimli yeni çeşitlerle rehabilitasyonu, üreticiye ek gelir sağlayacak bölgeye uyan ilave yeni ürünlerin ve hayvancılığın teşviki, girdi maliyetlerini düşürücü tedbirlerin alınması sürdürülebilir fındık üretim ve ihracatının devamında büyük rol oynayacaktır” açıklamasını yaptı.

Üretici ve ihracatçı gelirlerinin artırılması bağlamında kontrollü kapasite oluşumu ile daha çok katma değer yaratan fındıklı mamullerin üretimine teşvik verilmesi, yeni fındıklı ürünlerin imalatı için Ar-Ge faaliyetlerinin artırılması ve özellikle bu konuda bölge üniversiteleri ile sanayici ihracatçı işbirliğinin tesisi ve teşviki ve ihracatçının zor ve uzak pazarlara girebilmesi için yüksek vergi oranları ile korunmuş pazarlarda devletten devlete müzakerelerle o ülkelerin ithal vergi oranlarının düşürülmesi ihracatımıza olumlu yansıyacağını söyleyen Gürsoy; “İşlenmiş fındık üretiminde ve fındıklı mamul üretiminde ana imalat girdileri olan Doğalgaz, elektrik uzak ülke navlunlarında devlet teşviklerinin gözden geçirilmesi, girdiler üstündeki vergilerin düşürülmesi gibi ek tedbirlerle ihracatımız daha da artırılabilir. Netice olarak kalitesini ve güvenirliliği ispat etmiş olan Türk Fındık ihracatı yeni tedbirler alındığı taktirde gelecek yıllarda yine Tarım Ürünleri İhracatımız içinde en büyük payı almaya devam ederek bölge insanımıza iş ve aş kaynağı olmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.

Sonuç olarak hepimiz aynı gemideyiz. Üreticimiz, ziraat odalarımız, ihracatçılarımız birlik ve beraberlik içinde olalım, kavga yerine çözüm üretelim. Bu gidişle önümüzdeki 10 yılda bu yapısal bozuklukları düzeltmezsek 5-6 tane kalmış Türk ihracatçıyı da kaybetmiş olacağız.  O yüzden aynı gemide olduğumuzu unutmayalım, kavga dilini bırakalım.

Piyasada Kaygılı Bir İyimserlik Var

Ekonomistler anlatıyor. Dünya Gazetesi’nden değerli abim, üstat Hakan Güldağ, çok güzel anlatmış. Piyasalarda kaygılı bir iyimserlik var. Türk sektörler her şeye rağmen güçlü. Bu büyük bir şans. Ama şansımızı da çok zorlamamak lazım. Son dönemde özel sektör finansmana erişimde ciddi zorluk içinde olduğunu adeta haykırıyor. Evet cirolar büyüdü ya da daha doğrusu hammadde ve fiyat artışlarıyla şişti ama işletme sermayesi ihtiyacı da dört kat arttı. Ama bankalar limitlerini artırmada iştahsız. Finansmana erişsen de iyi firmalara dahi özel bankalarda 30'un altı faize pek rastlanmıyor. Birçok KOBİ'den bir yıllık kredi için bankaların yüzde 35-40 faiz istediğini duyuyoruz. Enerji maliyetleri ortada. Cam, seramik ya da enerjiyi bol kullanan sektörler böyle giderse ve yeni zamlar da gelirse üretemez hale gelebilir. Aman dikkat edelim de reel ekonomiyi güçsüz düşürecek hiçbir şey yapmayalım.

Haftanın Sözü

Başarı ne kadar para kazandığınla ilgili değildir. İnsanların hayatlarında yarattığınız farkla ilgilidir

ETİKETLER; karadeniz ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar