17.09.2022

Fındıkta fiyatı söz konusu olur ise…

Mesleğe başladığı 1980’li yıllarda, Dünya üretim ve ihracatının yüzde 85-90’ını elinde bulunduran Türkiye'nin oranların 60’lı rakamlara düştüğünü okuyunca, “Ne hallere düştük? Nereden nereye gidiyoruz?” diye bir kere daha kara kara düşünmedim değil!

“Çok çalışıp, çok üretip, çok satıp, çok kazanma” temeline dayanan ekonomi gerçeği ile zengin olmak var iken, sadece “indir fiyat, bindir fiyat” üzerine kurulu fındık tarım ve ticareti anlayışı ile varılan yer gele gele burası oldu!

Ama ne hazindir ki, nasıl bir garabettir ki, halâ bu yanlışı görmeyenler, dolayısı ile kaybedişi, tükenişi fark etmeyenler var oğlu var!

Onun için, “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” babından fındıkta kazandıran değil, kaybettiren fiyat hesabı ile ilgili birkaç satır yazalım.

 

NE MUSA’YA, NE İSA’YA…

Kendince her iki tarafın da gönlünü hoş tutmaya çalışan, iki tarafı da memnun etme çabasında olup daha sonra her ikisini de memnun edemeyen, her iki tarafı da kaybeden kişiler için halk arasında kullanılır, “Ne Musa’ya, Ne İsa’ya” tabiri…

Bazen, Musa ile İsa’da yetmez, Davut’ da ilave edilir!

Nasıl edilmesin ki?

Bakınız, “serbest piyasa” statüsünde işlem gören fındıkta herkesin kendince uyguladığı bir fiyat var.

Ama en çok alıcı olanlardan birinin verdiği fiyatı üreticiler düşük, tüccar ise çok yüksek buluyor!

Yetmedi siyaset erbabının “her şeye muhalefet” kesimi de düşük bulanlar tayfalarını oluşturuyor!

Bu durum da ister istemez, “Ne Musa’ya, Ne İsa’ya, ne de Davut’a” diye üçlü bir tabirin kullanılmasına vesile oluyor!

 

İHRACATÇILARIN DEĞERLENDİRMESİ…

O ki üçlü bir sac ayağından kelâm eyledik, Karadeniz Fındık ve Mamulleri İhracatçı Birliği Başkanı Hasan Sabır’ın, bugün piyasada yaşanan sorunların ana nedeninin fındığa talepsizliğin olduğunu ifade ettiğini hatırlatarak, üçlü fiyat ile ilgili son açıklamasını da hesapsız-kitapsız düşünüp değerlendirelim:

 “Bir yandan arz piyasaya verilirken, karşılığında yeteri kadar talep oluşmaması sebebi ile fiyatlar düşük seyretmektedir. Bir yanda köylüden 44 TL ye alım yapan manavımız var. Diğer tarafta TMO 52 TL karşılığı müdahil alım yapıyor. Ayrıca başka bir özel firma da 48 TL ye kendi anlaşmalı olduğu yerlerden temin ediyor. Aslında normalde serbest piyasa şartları işliyor olsaydı teknik olarak tüm ürünün TMO'ya verilmesi gerekirdi.”

 

FİYATI ÜRETİCİ DÜŞÜRÜYOR!

Bu tespit hemen hemen her konuda Hacı Bektaş Veli’den sürekli hatırlattığımız; “Her ne arar isen kendinde ara” sözüne örnek teşkil ediyor.

Yanlış saatin bile günde iki kez doğruyu gösterdiği gerçeğinden hareket edecek olursak, Ordu-Altınordu Ziraat Odası Başkanı Atakan Akça’nın son açıklamasındaki şu tespiti “yabana atmamak” gerek.

Ve de düşüklüğünden söz edilen fındık fiyatının yükselmemesindeki en önemli etkenlerin başında da üreticinin hareket tarzı geldiğini kavramak gerekiyor.

Fiyatla ilgili “Her şey üreticinin elinde” dercesine Atakan Akça, bu kez başkalarını suçlamayı bir kenara koyup; “Üretici emanete fındık bırakmayacak. Bırakır ise ticaretin doğası gereği fiyatlar yükselmeyecektir.” açıklaması ile bu konuda ilk vazifenin üreticiye düştüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor.

 

TEK ÇEKİÇ FİYAT OLURSA…

Fındık söz konusu olduğunda yanlış tartı ile mal satmaya çalışırcasına sadece fiyattan dem vuranların da ruh halinden dem vurduk!

Peki bu gibiler için şu tarif geçerli olabilir mi?

“Sahip olduğunuz tek araç çekiç ise, her şeyi bir çivi olarak görmeye başlarsınız.”

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar