11.06.2022

Tarih hep tekerrür ediyor

Bu haftaki yazıma okuduğum bir kitaptan alıntı yaparak başlamak istedim. Sizlere de tanıdık gelecek bir durum gibi geldi.

Kitabın adı Anitta’nın Laneti, yazarı Mahfi Eğilmez. Hitit tarihine ilişkin bilgi veriliyor kitapta ; alıntı ise şu şekilde :

“Kentte dedikodu almış başını gitmişti. Kimileri Hattuşa’ya saldırı yapılacağını konuşuyor, kimileri yakın kentlere saldırı düzenleneceğini anlatıyordu. Kentte mal kıtlığı bu sıralarda başladı. Savaş dedikodusu alıp yürüyünce insanlar ihtiyaçlarından fazla mal almaya ve stoklamaya başladılar. Tahıl depoları boşalmaya, buna karşılık evlerdeki kilerlerde bulunan tahıl miktarları artmaya başladı. Yavaş yavaş kentte fiyatlar da yükselmeye yüz tuttu. İlk kez fiyatlara sarayın müdahalesi gündeme geldi. Kralın emriyle fiyat artışları yasaklandı.”

Dünya Bankası ve OECD yayınladıkları raporlarda; her geçen dönemde daha negatif bir tablo ortaya koyuyorlar. Pandemi sonrası toparlanma sürecine giren ekonomilerin hepsi olmasa da büyük kısmının, savaştan etkilendiği ve bunun enflasyonun geçici olma ihtimalini ortadan kaldırarak birçok ekonominin stagflasyon sürecine doğru sürüklendiğini ifade ettiler. Raporda yer alan en önemli ifadelerden bir tanesi “Dünya genelinde ülkeler, enflasyonist baskıları artıran, reel gelirleri ve harcamaları kısıtlayan ve toparlanmayı daha da yavaşlatan yüksek emtia fiyatlarından etkileniyor" oldu. Gıda ve enerji fiyatlarındaki artışın sebep olduğu yüksek enflasyon dar gelirli insanları zora sokarken, gelir düzeyi düşük olan ülkelerde de gıda güvenliği sorunlarına sebebiyet veriyor. Bizim ülkemizde de dar gelirliler değil mi zaten, enflasyon ile mücadelede sorun yaşayan?

Enflasyona ilişkin yapılan tahminler sürekli ertelene dursun; söylemlerde biraz yön değiştirdi. Yılsonu enflasyon beklentisi %19,9 ve tercih edilen enflasyonla birlikte büyüme. Aksi takdirde enflasyonla mücadele için çok daha sert tedbirler alınabilirdi. Sanırım buna istinaden Aralık 2021’de bu yıl için yüzde 3,3 olarak açıklanan Türkiye ekonomisine yönelik büyüme tahmini yayımlanan raporda yüzde 3,7'ye yükseltildi. Türkiye ekonomisinin 2023'e ilişkin büyüme tahmini de yüzde 3,0 oldu. Büyüme tahmininde yükselme olmasına rağmen bizim enflasyon tahminlerimizden farklı olarak Aralık 2021’de Türkiye için yılsonu enflasyonu yüzde 23,9 olarak öngören OECD, tahminini yüzde 72'ye yükseltti.

Aslında çok defa birçok uzman tarafından gündeme getirilen risklerin devam ettiği hem OECD raporunda hem de Dünya Bankası raporunda dile getiriliyor. Ukrayna – Rusya savaşının etkileri, Çin'de pandemi nedeniyle uygulanan kısıtlamalar, tedarik zincirindeki aksaklıklar, yüksek enflasyon ve düşük büyüme oranları tüm dünya ülkelerinde ekonomik büyümeyi etkiliyor. Bu etkilerin uzun süreli olacağını düşünmek yanlış olmaz. Tüm bu riskler devam ediyorken, yeni uygulamalar yerine genel kabul görmüş ekonomik modeller üzerinden önlemlerin alınması koşulların iyileştirilmesi aşamasında bizlere çok daha yardımcı olacaktır.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi'nde (TÜFE) 2022 yılı Mayıs ayında bir önceki aya göre yüzde 2,98; bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 35,64; bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 73,50 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 39,33 artış gerçekleşti. Üretici fiyatlarında yıllık yüzde 132,2 artış yaşanırken, ÜFE-TÜFE arasındaki makas 58,7 puan seviyesine ulaştı. Mayıs enflasyonuyla birlikte Türkiye, dünyanın en büyük 20 ekonomisinde açık ara en yüksek enflasyona sahip ülke oldu.

Ürettiğimiz tedbirlerin bizi istediğimiz düzeye getirmediğini görmemiz gerekiyor. Kur korumalı mevduat ile TL’deki değer kaybına kısa dönemde çözüm üretmiş olsak da; asıl alınması gereken tedbirler alınmadığı; daha doğrusu gerçek sorunlara odaklanılmadığı için üretilen çözümler, daha büyük kar topları olarak üzerimize gelmeye devam ediyor. Temmuz-Ağustos 2022 tarihlerinde kur korumalı mevduatın geri dönüşlerinin maliyetleri yansımış olacak. Şuan 17,20 TL seviyesinin üzerinde bir dolar kuru mevcut. 13,00 – 14,00 seviyesinde sabitlendiği düşünülen bir dolar kuru en azından öngörülebilirliğin geri geldiği düşüncesini yaratmıştı. Şimdi tekrar başa döndük. Fiyat belirlemekte zorluk yaşayacağız, girdi maliyetleri artacak ve desteklenmediği takdirde her alanda üretime ara vermeye karar verenler olacak. Kendimiz üretmediğimiz sürece dışa bağımlılıktan kurtulamayız ve kendi kararlarımızı veremeyiz.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar