22.01.2022

İstikrara Kavuşabildik mi?

Ekonomide yaşadığımız sorunların hissedilmeye başlandığı anlardan itibaren sanayicilerimizin, iş insanlarımızın ortak beklentileri kurun seviyesinden ziyade dalgalanma boyunun azalması ve ileriye dönük planların yapılabilmesi için istikrarın sağlanmasıydı

Geçtiğimiz hafta Amerika’nın Aralık ayında  yıllık enflasyonu %7 olarak açıklandı ve bu oran Haziran 1982’den buna en yüksek enflasyon seviyesi olarak gerçekleşti. Uluslararası para fonu IMF , gelişmekte olan ülkelere FED’in daha hızlı faiz artışına gidebileceği ve buna istinaden oluşabilecek olan kur artışı ve sermaye çıkışlarına hazırlıklı olunması gerektiğine dair çağrıda bulundu. Gelişmekte olan ve gelişmiş olan birçok ülkenin merkez bankası faiz artışları ile bu duruma önlemlerini çoktan aldı. Dolayısı ile şuan konuşulmaya başlanan 4. faiz artışı ihtimalinin piyasalar üzerinde büyük bir dalgalanmaya sebep olmayacağı görüşü hakim.

Ülkemizde merkez bankasının aldığı kararlar diğer merkez bankalarının aldığı önlemlere göre ters yönde.  Ayrıca henüz ülke riskini gösteren CDS göstergesinde de istenilen düzeylerde bir gerileme görülmüyor. Kur korumalı mevduat hacminin artıyor olması, hazinenin daha fazla sorumluluk alacağının da göstergesi. Bu durumda yeni programa katılımın yükseliyor olması istikrarın göstergesi olabilecek mi? Yurtdışı bankalarının kura ilişkin yıl sonu tahminleri 20,00 TL seviyelerine kadar çıkmış durumda. Ayrıca yılın son günlerinde merkez bankası bilançosunda meydana gelen değişikliği nasıl okumamız gerekiyor ? Güvene ve istikrara ihtiyacımız olan bir dönemde böyle bir değişiklik piyasaları nasıl etkileyecektir? Bazı soruların cevaplarına ulaşmamız mümkün olamayabiliyor.

Yılbaşının ilk dakikalarından itibaren birçok sektör için hammadde olan akaryakıt, elektrik ve doğalgaz gibi birçok girdiye yapılan fiyat artışlarının ardı arkası da kesilmedi. Hammadde yada girdi fiyatlarında oluşan fiyat artışlarının üretime ve nihai tüketiciye yansıyacağını söylememize gerek yok diye düşünüyorum. Böyle bir durumda girdi fiyatlarında artış yaparken, sektörlerden fiyat artışı yapmamalarını beklemek ne kadar anlamlı olabilir? Bu arada asgari ücrete yapılan artışın şimdiye kadar yapılan en fazla artış olduğu belirtildi. Fakat yapılan fiyat artışları asgari ücrete yapılan artışı çoktan eritti. Ayrıca asgari ücret artışının  işverenler için maliyet haricinde yarattığı bir başka sorun daha mevcut. Asgari ücret üzerinde maaş alan çalışanların ücretlerinin belirlenmesinde karşılaşacakları sosyal sorumluluk. Çalışma barışının bozulmadan üretimi devam ettirecek olan planlamanın yapılması gerekecektir. Önlerini görmekte bu kadar zorlanan işverenler için bu planlama hiç de kolay olmayacaktır.

Tüm bu süreçler devam ederken enflasyonla mücadelemiz de devam ediyor. 2023 senesinde seçimlere giderken enflasyonun tek hanelere düşürülmesi planlanıyor. Bu mücadelede açıklanan politikalar için kullanılan terimler birçoğumuz için yeni olmasına rağmen içselleştirmeye çalışıyoruz. Ortodoks politikaları bir tarafa koyarak heterodoks politikalarla hareket edeceğiz ve bunu yaparken de eklektik olmayı sürdüreceğiz. Ortodoks politikalar genel kabul görmüş politikalar anlamı taşıdığına göre ; biz genel kabul görmüş politikalar dışına çıkacağız demektir. Bunu yaparken de bize uygun olan politikayı seçeceğiz. Peki sorumuza geri dönelim, bu politikalar istikrara kavuşmamızı sağlayacak mı? Buna cevap verebilmemiz için bu politikaların anlaşılır  ve uygulanabilir olması gerekir. Yeni politikalara ilişkin yayınlanan her yeni tebliğ daha sonra düzenleme ve değişiklik sürecine girdiği ve bu birkaç kez tekrarlandığı için anlaşılır olma noktasında güçlükler yaşanabiliyor.

Daha önceki söyleşilerimde yeni dönemin değerlendirilebilmesi için zamana ihtiyacımız olduğunu ve bunun da en erken ilk çeyrek sonunda olabileceğini bildirmiştim. Derinliği fazla olan sorunların çözümü için geçici çözümler kısa vadede faydalar sağlıyor olsa da ; sorunların ortadan kaldırılması yönünde çok faydalı olamayacaktır. Dolayısı ile yaşadığımız sorunlara kalıcı ve uzun vadeli çözümler üretmek zorundayız. Tüm dünyada meydana gelen gelişmelere hazırlıklı olabilmemiz için içerdeki  sorunlarımızı biran önce çözüme kavuşturmalıyız. Aksi takdirde aynı anda birden fazla alanda mücadele etmek durumunda kalabiliriz. İlk çeyrek tamamlandıktan sonra tekrar değerlendirmek üzere.

 

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar