10.10.2021

PANDEMİ SONRASI 5 YIL OTOMOTİV SEKTÖRÜ

Hepimizin bildiği bir gerçek, hiçbirimizin 2020 senesi için böyle bir süreçten geçebileceğimizi tahmin edemediğimizdir. Halbuki 20. Yüzyılın başında İspanyol gribi pandemisi yaşanmış ve dünya nüfusunun yaklaşık olarak 3’te 1’i etkilenmişti. Sanırım tarihi

Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinden başlayan Covid-19 tüm dünyayı etkisi altına almış ve her sektör farklı ölçülerde de olsa bu durumdan etkilenmiştir. Otomotiv sektörü de doğal olarak bu sektörler içerisinde yer almaktadır. Dünya üzerindeki uluslararası otomotiv şirketlerinin otomobil fabrikaları bu şehirde olduğu için Wuhan ‘motor şehri’ olarak da bilinmektedir. Sadece Honda için Wuhan’da, Çin’deki toplam üretimin %50’si gerçekleşmektedir. (World Economic Forum, 2020) Covid-19’un etkileri sadece Çin’le sınırlı kalmamış ve Toyota’da Japonya’da bulunan beş tesisinin üretimini durdurmuştur.

Salgın her sektörde olduğu gibi hem sosyal hayatı hem de ticari hayatı etkilediği gibi, otomotiv üreticilerinin de tedarik zincirleri bu beklenmedik üretim ve iş kesintisinden fazlasıyla etkilenmiştir. Böyle bir durumda alternatif kaynaklar geliştirmemiş olmaları nedeni ile endüstrilerdeki şirketlerin sadece %10 civarında bir kısmının yeni planlar üretebildiği tespit edilmiştir. Covid-19 etkisinin, otomotiv sektöründeki en önemli etkilerinden birisi firmaların gerek iş gücünü azaltması gerekse yurtdışından sağlanan kaynakların zamanında ulaşmaması nedeniyle alternatif tedarikçi arayışına yönelmesidir. Firmalar tedarik zincirindeki aksamaların önüne geçebilmek için dış piyasa yerine iç piyasaya yönelerek ihtiyaçlarını karşılama yoluna gitmişlerdir.

Otomotiv sektöründe pandemi öncesi yapılan çalışmalar, pandemi sonrasında daha da hız kazanacaktır. Tarihsel gelişimi 19. Yüzyılda başlayan elektrikli araçlar günümüzde özellikle içten yanmalı motorların sebep olduğu sera gazlarının ve hava kirliliğinin artması ile daha popüler hale gelmiştir. Farklı modeller üzerinde yapılan çalışmalar her geçen gün daha da artmaktadır.

Çevreye verilen zararların azaltılması çalışmalarının büyük bölümü tamamlanmış olmasına rağmen, henüz yeterince talep görmemektedir. Bunun en önemli sebepleri şarj süresinin ve mesafenin kısalığı, yüksek maliyet ve yedek parça sorunudur. Dezavantajlarının mevcut olduğu bilinen elektrikli araçların üretim kapasitelerinin artması ile birçok sorunun üstesinden gelinebileceği çok açıktır. Alternatif enerji kaynakları ile enerji üretimi ve elektrikli araçların artması ile petrol tüketiminin buna bağlı olarak azalacağı bilinmektedir.

Akıllı Ulaşım Sistemleri temel amaçlarından olan insan ve çevre dostu sistemler kapsamında karbon salınımının azaltılması önem arz etmektedir. Covid-19 döneminde 2020'nin ilk altı ayında karbon emisyonlarının 2019'un aynı dönemine göre yüzde 8,8 azalarak toplamda 1,5 milyar ton düştüğü görüldü.

Bu düşüş miktarı, İkinci Dünya Savaşı, 1979 petrol krizi ve 2008'deki küresel finans krizinde görülen düşüşün üzerinde bulunmaktadır. Tüm bunlar düşünüldüğünde ülkelerin sorumluluklarının daha da arttığı ve en kısa sürede bu süreçleri tamamlama yoluna gideceği tahmin edilmektedir.

Birçok ülke kendisine pandemi öncesi elektrikli araç kullanımını arttırma hedeeri belirlemiş ve bu yolda gerekli planlamaları yapmıştı. Avrupa Birliği, 2023’e kadar binaların %10’unun park yerlerinde şarj dolum istasyonlarının olmasını; Fransa, 2040’a kadar petrol ve dizel araç satışlarına yasak koyma hede; Almanya, elektrikli araç sayısını 2030’da 6 milyona yükseltme hedefi; Norveç, 2025’e kadar petrol ve dizel araç satışını yasaklama hedefini; İngiltere, 2040’a kadar petrol ve dizel araç satışını yasaklama hedefini; Hindistan, 2030’a kadar petrol ve dizel araç satışını yasaklama hedefini ortaya koymuşlardır.

Almanya hedeerinin biraz gerisinde kalırken, ABD elektrikli otomobillerini üretimi ve ticarileşmesini teşvik eden endüstriyel ve düzenleyici politikaları beklenmedik şekilde hayata geçirmiştir. Elektrikli otomobiller için AR-GE desteği sağlayan Almanya’nın çabaları, Alman otomotiv sektörü devleri tarafından yavaşlatılmıştır. ABD’de ise sanayi, çevre grupları ve ulusal güvenlik savunucularından oluşan koalisyon sayesinde otomobil firmalarının daha temiz teknolojilere yönlendirilmesi sağlanmıştır.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın yaptığı araştırmada piyasadaki elektrikli otomobil sayısının 2025’te 40-70 milyon arasında olacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca 2040’a ait en kötümser senaryoda %8, en iyimser senaryoda ise %26 civarında elektrikli araç bulunması tahmin edilmektedir.

Dünya; dijital, fiziksel ve biyolojik dünyaları birleştiren Dördüncü Sanayi Devrimine tanıklık etmektedir (Cohen ve Hopkins, 2019). Bu çağın yapay zekâ (AI), robotik, kuantum hesaplama, nesnelerin interneti (IoT) ve beşinci nesil kablosuz teknolojiler (5G) gibi gelişmiş teknolojilerde öne çıkacağı savunulmaktadır. Öte yandan, iklim değişikliği, nüfus artışı, ulaşım, uluslararası güvenlik sorunları ve küreselleşme, gelecekteki kentsel gelişim için temel zorluk olarak görünmektedir. (Wikipedia, 2020). Dijital ve fiziksel dünyaları birleştirmenin en önemli uygulaması olan otonom araçlar yeni ulaşım konseptlerine ve fırsatlarına yol açacağı gibi, ulaşım sistemi kapasitesini ve verimliliğini de artıracaktır. Bu teknolojiler, ulaşım altyapısını kökten değiştirecek ve gelecekteki planlamayı etkileyecektir. Otonom araçların gelecekteki akıllı şehirlerde benimsenmesi birçok avantaj sunacaktır ve şehirlerin şekillenmesinde büyük bir öneme sahip olacaktır.

Otomotiv sektörünün Türkiye ekonomisi açısından çok önemli bir sektör olduğu bilinmektedir. Özellikle makroekonomik anlamda katkı sağlanan alanlara bakıldığında; istihdam, büyüme, ödemeler dengesi, ihracat, vergi gelirleri, doğrudan yabancı yatırımlar ve yan sanayilerin gelişmesine sağlanan katkılar ilk etapta göze çarpmaktadır. Sektörün gelişmesine paralel yapılacak yeni yatırımlarla istihdam seviyesinin ileride daha da artması mümkündür.

Sektörün büyüme üzerindeki pozitif etkisi farklı kanallardan olmaktadır. Bunların en önemlileri üretim miktarındaki ve ihracattaki artıştır. Sektör, Türkiye’nin toplam ihracatı içerisinde sürekli artan bir paya sahiptir. Ayrıca Türkiye’de dış ticaret fazlası veren ikinci sektör konumuna sahip olması sebebiyle; ödemeler bilançosu dengesinin sağlanması ve cari açığın kapanması hususunda önemli bir yere sahiptir. Ayrıca sektörde ithalattan, satıştan, satış sonrasından olmak üzere birçok vergi alınmaktadır.

Otomotiv sektöründe, gelişmelere en kısa sürede uyum sağlayarak, üretimdeki değişiklikleri kendi sistemlerine entegre edebilen firmalar geleceği şekillendireceklerdir. Bu konuda sektör lideri olan ülkelerin politik kararlarının da etkisi olduğu yadsınamaz. Fakat hepimizin kabul edeceği bir gerçek, Covid-19 bu süreçlerin çok daha kısa sürelerde etkilerinin görülmesine neden olacaktır.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar