8.03.2020

Fındıkta Ordu'nun dünya liderliği ve Vali Seddar Yavuz...

Fındığın ticaretini yaparak nafakasını temin etmesine karşın, kıyısından köşesinden bizim mesleğin de bulaştığı arkadaşım Osman Çakmak’tan çok duyduğum bir tariftir:

Fındığın;

Sarayı Trabzon,

Tahtı Giresun,

Payidahtı Ordu.

*

Sanırım 2 yıl önce idi.

Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun Ordu Buluşması’nda Ordu Valisi Seddar Yavuz’u ziyaret etmiştik.

Ordu’nun sorunlarına duygusal bir sahiplenme ile akılcı bir yaklaşım gösteren Vali Yavuz ile sohbetimizde konu normal olarak fındığa gelip dayandığında, il genelindeki 230 bin hektarlık alanda yapılan üretimdeki azlığa ve kalitedeki düşüklüğe söz gelip dayanmıştı.

Bir meslektaşımızın, “Dünyanın en çok fındık bahçesine sahip ili Ordu” ifadesine, bir diğerinin “En çok üreten ili de” ilave etmesine ister istemez; “Sahip olduğu bahçelere göre çok az üreten demek de lazım” demek zorunda kalmıştım.

Neden?

Çünkü, sohbet sırasında başka bir meslektaşım; “Fındıkta verim ve kalite işi ile meşgul olan bir arkadaşımız var” diyerek beni işaret etmişti.

Haklı idi de!

40 yıldan beri; “Dünya üretim ve ticaretinin büyük kısmını elinde bulunduran Türkiye…” diye başlayan haberlere imza atıp, 20 yıldan beri de fındıkta verim ve kaliteyi arttırmak için de sadece kalem oynatmayıp, bahçelere dalan, projeler uygulan bir ekibin içindeki birisi olarak, “Daha çok çalışıp, daha çok üretip, daha çok satıp, daha çok kazanmalıyız” hedefini hayata geçirmeyi adeta bir ideal edinmiştim.

Neden, 700 bin hektarı aşkın alanda, son 20 yılın ortalaması ile yılda 600-650 bin ton kabuklu fındık üretme yerine, 1-2 milyon ton üreterek daha fazlasını elde etmiyorduk ki?

*

Neyse! Bizim fındığa dalmamızın nedenini bir kenara koyup tekrar Ordu’ya dönelim.

“Hangi Ordu’ya?” diye soracak olursanız, cevabı yakın bir zamanda, “Fındığın başkenti Ordu’mu, yoksa Giresun mudur?” konusunda zuhur eden tartışmayı da, “Olmak değil, kalmak önemlidir” yaklaşımı doğrusudur.

Onun da tam açılımı;“Fındık ilk olarak Giresun’da üretilmiştir. Ama çok üretmeyerek, bu unvanını korumayı becerememiştir. Öyle veya böylebugün en çok Ordu’da üretilmektedir. O zaman üretim başkenti Ordu’dur.”

İyi de, mevcut şartlar nedeniyle benim de “Fındığın başkenti Ordu’dur” dediğim ilde bu işten ekmek yiyenler, devlet-i aliye adına bu ziraattensorumlu olanlar, ille de maaşlı sivil toplum ziraatcilerine, 20-30 yıl önce neredeydiler?

230 bin hektarda yıllara göre 90 bin ila 210 bin ton arasında kabuklu fındık üretmenin “çok az olduğunu” neden görmediler?

Neden; Sayın Seddar Yavuz’un Ordu Valiliği’ne atanmasına kadar“Yan gelip yattılar?”

*

Her neyse, geçmişe takılıp kalmanın bir yararı olmadığını, olamayacağını biliyorum. Hani denir ya; “Geçmiş geçmiştir. Gelecek gerçektir” diye. Onun içindir Sayın Vali’de geçmişi bir kenara koyarak adeta; “Ordu Türkiye’nin değil, Dünya’nın en çok fındık üreten ili olabilir. Ama sahip olduğu imkânları bu derece değerlendirmeden durması doğru değildir” diyerek tabir yerinde ise; “Uyuyan devi uyandırma” noktasında çok büyük bir hamle yapmıştır.

Verim ve kaliteyi arttırma adına yaptıkları da, sonuçları da ortadadır.

761 mahallenin tamamında 3’er bahçe olmak üzere çalışmalar planlanmıştır. Bu çalışmalarda 105 teknik eleman kullanılmaktadır. 700 bahçede harekete geçilmiştir. 2 bin 500 bahçede budama, gübreleme ve ilaçlama gerçekleştirilmiştir.

*

Vali Yavuz’un hayalini ve hedefini ben size iki cümle ile aktarayım:

“Dekarda 80-90 kilo, yerine asgari 300 kilo fındık üretmek. Böylelikle 230 bin hektarlık alandan 600 bin tonun üzerinde fındık almak. Bu üretimin de büyük kısmını işleyerek dünyaya satmak. Böylelikle Ordu’nun sahip olduğu toprakların hakkını vererek, bu ili   gerçeklerle buluşturup fındıkta dünya lideri yapmak.”

Söz konusu fındık olduğunda, bu hayalleri hastalık derecesinde sahiplenmiş bir basın mensubu olarak, bunun için çok değil, yılda 150 günü fındık bahçesinde geçirmenin yeterli olduğunu iyi biliyorum.

Bildiğim daha büyük gerçekler var ki, onların birincisiCenab-ı Allah’ın “Çalışmak en büyük ibadettir” buyurması, ikincisi de, gerçek manada zenginleşmenin ancak ve ancak; “Çok çalışma, çok üretme, çok satma ve çok kazanma” ile olabileceğidir.

 

 

 

 

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar