Öncelikle, bu süreçte yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, virüs veya başka hastalıklar ile mücadele edenlere acil şifalar, sıhhatli olanlara da sağlıklı günler dileyerek bu haftaki yazıma başlamak istiyorum. Atalarımız “Bir musibet bin nasihatten iyidir” demişler. Eğer hep birlikte başımıza gelen bu musibeti doğru okuyabilirsek, geleceğe dair daha sağlıklı ve yaşanılabilir bir dünya inşa edebiliriz. Peki, ekonomiyi, ulaşımı, eğitimi ve yaşamın bütün güzelliklerini askıya alıp hayatlarımızı allak bullak eden bu Covid-19 virüsü bize neyi gösterdi? Gelecekte neler yapılmalı? Bunları kendi sübjektif bakış açımla ele alacağım.

A-KORONAVİRÜS BİZE NE GÖSTERDİ?

1. 1970’lerde Aya ayak basan, günümüzde Mars’a mekik gönderen ve yapay zekâyla endüstriye hükmeden insanoğlu, görünmez bir virüse karşı aciz kalabiliyor. Bu durum bize, aslında Bilim, Teknoloji ve Tıbbın çok da ileri düzeyde olmadığını ve her şeye panzehir olamayacağını gösterdi. 2. Küreselleşme (Global dünya) ile birlikte serbest dolaşım, uluslararası ticaret ve kültürel etkileşim arttı. Ancak bu gelişmeler dünyanın kırılganlığını da beraberinde getirdi. Çin’de kanat çırpan bir yarasa İtalya’da kaosa sebep olabiliyor. Dolayısıyla, aslında dünyanın üretim, ticaret ve dolaşımda küreselleşmesi beraberinde global hastalıkların yayılımı ve küresel ekonomik krizleri de doğurma potansiyelini artırıyor. 3. Güçlü denilebilecek ülke ve şirketler çok kısa sürede çökebilir. Kendini ulaşılmaz, özgür, sağlıklı ve vazgeçilmez gören insanlar bir anda herşeylerini kaybedebilirler. 4. AVM’ler, Stadyumlar ve milyonlarca insanın bir arada yaşadığı metropol şehirler gibi modern dünyanın toplu yaşama alanları eski prestijini kaybetmiş, daha bireysel ve dijital bir yaşama doğru gidişat hızlanmıştır.

B-SAĞLIKLI VE SÜRDRÜLEBİLİR BİR GELECEK İÇİN NELER YAPILMALI?

1) “Dünya Sağlık Örgütü” veya “Dünya Bilim Örgütü” diye yeni kurulacak bir örgüte bağlı olarak çalışacak olan, tıp doktoru veya bunula ilişkili bütün bilimlerinden dünyanın en parlak 100 bilim insanı sınırsız kaynakla desteklenip, dünyadaki bütün insanlık için, aşı, ilaç ve çözüm üretmelidirler. Bu ekip hiçbir kar amacı gütmeden ve bir şirkete bağlı olmadan görev yapmalıdır. 2) Deprem, çığ, Fırtına, savaş ve salgın hastalıkların kol gezdiği dünyada, her ülkede “Afet Bakanlığı” kurulmalı ve ülkelerin stratejik planlarında, afet konusu birinci sırada olmalıdır. Ayrıca bütün Dünya için ortak afet planı oluşturulmalıdır. Artık dünya etnik, dini ve coğrafi ayrımcılığı değil, birbirine destek olacak birleştirici bir zemine taşınmalıdır. 3) Kişi, aile, işletme veya ülkeler bütçelerinin yüzde 20’sini " ihtiyat-kara gün" bütçesi olarak, olağanüstü durum ve günler için saklı tutmalıdırlar. Ayrılacak bütçe hiç çalışmadan en az bir yıl yetecek kadar olmalıdır. 4) Büyük futbol statları, at yarışı pistleri, gösterişli binalar veya eğlence mekânları yapmak yerine, bilime daha fazla pay ayırıp aşı, ilaç ve diğer gerekli insan ihtiyaçları için çığır açacak buluşlar yapılmalıdır 5) Üretim veya hizmette dışa bağımlı, kaotik ve global bir dünyada faaliyet sürdürmek domino etkisiyle bütün dünyayı etkiliyor. Bu nedenle, en azından temel konularda her ülke kendi içerisinde çözümlerini üretmelidir. 6) Ne zaman son bulacağı belli olmayan karantina günlerinde travmanın etkilerini azaltıp bu alanı bir laboratuvara veya fırsata çevirmek gerekir. Bu günlerde; içe yolculuk, kitap okumak, online kurslara katılmak, yazmak, spor, geçmiş ve geleceğin muhasebesini yapmak gibi birçok aktivite yapılabilir. Umudum odur ki, dünyayı saran ve sosyo, ekonomik ve psikolojik etkileri yıkıcı olan bu salgına karşı, insanoğlu kısa sürede çözüm bulup geleceğe daha özgür ve emin adımlarla yürüyecektir.