2.04.2022

 2022 İlk Çeyreği Tamamladık

2021 yılının son haftasında geçtiğimiz seneyi değerlendirmiş ve 3 ay sonra tekrar gözden geçirilebileceği üzerine fikir beyan etmiştik.

 

 

 

2022 senesi ilk 3 ayı tamamladık. Gündem tahminimizden çok daha hızlı değişim gösterdi. Bizler kendi iç sorunlarımızı nasıl çözeceğimize dair çözüm arayışları içerisinde iken, karşı kıyılarımızda savaş çıktı. Hala şiddetini sürdüren ve piyasalara olan etkisinin azalması da yakın bir zamanda beklenmeyen bir savaş.

27 Aralık tarihinde kur korumalı mevduat için ifadelerimiz şöyle idi : “ 31 Aralık 2020’de Dolar/TL kuru 7,34 seviyelerindeydi. Eylül tarihine geldiğimiz zaman bu rakam 8,84 civarlarında seyrediyordu. Buradaki yüzde 20’lik artış TÜİK’in açıkladığı yüzde 20 enflasyon ile paralel olarak düşünüldüğünde makul olarak kabul edilebilirdi. Daha sonra Dolar/TL kuru 17 TL’ye kadar yükseldi. Bu atılan adım iyi bir adım olmuştur. Dalgalı ve sürekli artan kurdan ziyade sabit ve istikrarlı bir kuru tercih eder durumdayız. Dalgalı kurda fiyatlandırma ve alım-satım yapmak çok güçleşiyor. Ancak bu hareketin altının doldurulması gerekiyor. İthalat ve ihracatçılar kurun istikrarlı ve öngörülebilir bir şekilde hareket etmesini bekliyor. Burada önemli olan hükümetin ve Merkez Bankası’nın piyasaya güven aşılamasıydı. Dövizin üzerindeki köpük alınmış oldu. 2022’in ilk çeyreği bu alınan kararların ne kadar doğru olduğunu hep birlikte göreceğiz. Piyasalar 3 aylık süreçte alınmış olan kararları değerlendirecektir.’’

Bu görüşler çerçevesinde bakıldığında kuru belirli bir aralıkta tutmayı başardık. İstikrar sağlanabildi mi? Bu sorunun cevabı henüz olumlu değil çünkü şuan da kurdaki dalgalanmayı her ne kadar azaltabilsek de, enflasyon ile mücadelemiz başladı. Artık enerji ve gıda sektöründeki fiyat artışlarını günlük takip etmeye başladık. Artışlar aynı oranda ve hızda yansıtılırken, yapılması gereken indirimlerin etkisini maalesef çok fazla hissedemiyoruz. Tarımdaki girdi fiyatlarındaki artış her alanda, her platformda konuşuluyor. Fiyat artışının kaçınılmaz olduğu vurgusu ile birlikte zamlar yapılıyor. Çiftçimizden alınacak olan ürünlerin fiyatları açıklanırken, ithal edilen ürünlerin çok gerisinde kalıyor. Gerisinde kalmasını kabul edip, destek ile çiftçinin üretime devam etmesi sağlanabilse bu da yüreklere bir nebze su serpecek fakat bu konuda gerekli önlemler alınamıyor.

Söyleşimizde değindiğimiz diğer bir konu ise tedarik zinciri idi. Ne demiştik hatırlayalım : “ Tedarik zincirinde yaşanan sorunlar sadece bizim ülkemizde yok. Dolayısıyla Türkiye’nin tek başına çözebileceği bir durum değil. Kuzey Amerika’da bulunan limanlarda belirli konteynerler çok fazla yüklenme yapmalarına rağmen bunları yükleyecek personel, şoför bulamıyorlar. Bununla birlikte gecikmeler yaşanıyor. Birçok Asya ülkesinde üretim yapan ucuz işgücü avantajını kullanan ülkeler tedarik zincirini veya oradaki ürünlerini kendi dağıtım alanlarına ne kadar yakınlaştırırlarsa o kadar avantaj sağlayacaklarını düşünüyorlar. Bizler, üretim yapan yabancı firmaları Türkiye’ye çekebilirsek bizim için avantaj oluşturur. İstihdam ve yabancı yatırımcıyı ülkemize kazandırmış oluruz. Bu aksamalar 2022 yılında da devam edecek. Ticaretin çok fazla değişim göstereceğini düşünmüyorum. Ham maddede dışa bağımlılığı azaltıp ihracat konusunda da çeşitlilik sağlandığı zaman sorunları büyük ölçüde halletmiş olabiliriz. Riski bölmemiz gereken bir yapıya geçmek gerekiyor. Tedarikçi ülke sayısını arttırmak da önemli bir etken olabilir.”

 

Tedarik zinciri başlı başına bir sorun olmaya devam ederken, Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın etkileri bu durumu daha da olumsuz etkiledi. Türkiye’nin bu iki ülke ile mevcut ticaret hacmi düşünüldüğünde alternatif bulma konusunun ne kadar önemli olduğu bir kez daha görülmüş oldu. Buğday ve arpa gibi tüketimi ülkemizde yoğun olan ürünleri göz önüne alırsak, içerdeki fiyat artışlarının sebebini farklı yerlerde aramanın anlamsızlığı ortaya çıkacaktır. Yada birçok yazımızda belirttiğimiz gibi, kendimize yetebilme konusunda planlamalarımızı biran önce yapmamız gerekliliği yeniden gözden geçirilmesi gereken bir husus olacaktır.

Tarım konusundaki görüşleri burada tekrarlamayacağım çünkü üç aylık dönemde farklı yorumlanan herhangi bir durum yok. Farkındalığın arttığı konusunda olumlu düşünebiliriz. Elbette ülkemizin de beş yıllık kalkınma planı mevcut ve burada tarım ve hayvancılığa ilişkin planlar yapılmış fakat uygulama konusunda aynı hassasiyetin gösterildiği söylenemez. Tarım ve hayvancılığın desteklenmediği ve çiftçinin yalnız bırakıldığı bir ortamda, ithal çözümlerle sorunların üstesinden gelemeyiz.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar