23.04.2022

Bu Kadar Rahat Davranmamızın Sebebi Nedir?

İnsanlar için geçerli olan hastalıklar mevcut olduğu gibi, ülkelerin de için de bulunduğu durumları tanımlayan hastalıklar mevcut. Bunlardan bir tanesi de Hollanda Hastalığı.

Bu deyim bir ekonomi de para biriminin aşırı değerlenmesi ile birlikte, ortaya çıkan olumsuzlukları ifade etmek için kullanılıyor. Bu durumu en iyi açıklayan iki ülke örneği ise Venezuella ve Norveç. Tabi önce hastalığa adını veren ülke Hollanda’ya da bakmak gerekir.

1959 yılında Hollanda doğalgaz rezervlerine ulaşınca ülke hızla ithalat yapar hale geldi ve o zamanki ülke para birimi olan florin hızla değer kaybetti. Ülke ithalat ülkesi halini aldı, üretim düştü ve ülke gelirleri artmamaya başladı. Venezuella’da da durum çok farklı değil. Orada da herşey petrole bağımlı olmaya başladı ve ülke ithalata dayanan bir ekonomi ile yönetilmeye başlandı. Dünya üzerinde petrol fiyatlarındaki düşüş ülke gelirlerinin azalmasına yol açtı ve ithalat yapılması neredeyse imkansız hale geldi. Bu konuda ekonomisinin yönetiminde başarılı olan ülke örneğini ise Norveç oluşturdu. Ülkenin Kuzey Denizin’den elde ettiği petrol beklenmeyen bir gelirin ülke ekonomisine girmesine sebep oldu. Fakat Norveç hükümeti bu geliri bir fonda toplamayı tercih etti. Ve bu fonu farklı projelere yatırım kaynağı olarak kullandı. Buradan elde ettiği faiz gelirleri ile fonun daha da büyümesini sağladı. Böylece Norveç, beklenmeyen bu gelirin ülke ekonomisini bozmasına izin vermemiş oldu.

Bütün bunları neden anlattığımıza gelince bu ülkelerdeki ekonomik bozulmanın en azından mevcut bir kaynağa dayanılırlığı var. Doğalgaz veya petrol gibi bir kaynağın elde edilmesinden sonra iyi yönetilememesinden kaynaklanıyor. Kaldı ki Norveç örneği akılcı yöntemlerle negatif etkilerin bile ortadan kaldırılabileceğini ispatlıyor. O halde bizim güvenebileceğimiz bir kaynağımız da henüz ortalarda yokken; (henüz diyorum çünkü Karadeniz’de daha sonraki yıllarda güvenebileceğimiz bir doğalgaz rezervine ulaştık) neden bu kadar ithalata dayalı bir ekonomik model ile hareket ediyoruz? Ayrıca ithal ettiğimiz ürünlerin neredeyse %95’ini ihracatını yapacağımız ürünlerde kullanıyoruz.

Dünya Gazetesi’nde yayınlanan habere göre TEPAV İstihdam İzleme Bülteni’nin 116. Sayısı’n da yayınlanan raporda çiftçi sayımızın %13,2 oranında (75 bin kişi) azaldığı belirtiliyor. Söz konusu düşüşle birlikte, çiftçi sayısı 493 bine geriledi. Ve bu düşüş kısa süreli olarak nitelendirilmiyor. Sürekli ithalatın desteklendiği, içeride üretim yapan çiftçinin ise yalnız bırakıldığı bir ortamda gelinen noktanın çok da şaşırtıcı olmadığı kanaatindeyim. Bu hafta içerisinde paylaşılan başka bir gösterge de TÜİK tarafından açıklanan Tüketici Güven Endeksi oldu. Nisan ayında bir önceki aya göre düşüş % 7,3. Mart ayında 72,5 olan endeks, Nisan ayında 67,3 oldu. Bunun bile ilgili kişilere çok şey ifade etmesi gerekir.

Bizim mevcut durumumuzda neler yaptığımız ise pek anlaşılır bir konumda değil. Her ne kadar mücadele etmek ifadesini çok kullanmak istemesem de; döviz kurlarının ve faizin ekonomimiz açısından dengeli bir seviyeye getirilmesi için mücadele etmek durumundayız. Dünya üzerinde enflasyonun bu denli sorun olduğu bir dönemde; bizim kendi sorunlarımızla birlikte daha fazla çaba harcayarak çözüm bulmamız gereken bir enflasyon sorunumuz var. Görmezden gelerek yada yokmuş gibi davranarak maalesef sorunların üstesinden gelemiyoruz. Bizim dışımızda gelişen bir savaşın etkilerini ileriki dönemde daha da fazla hissedeceğiz. Her iki ülke ile ilişkilerimizi iyi tutmaya çalışırken, bu bölgelerde çalışan sanayicilerimizin hem yatırımlarını düşünmemiz hem de önceden yapmış oldukları ticaretin geri dönüşlerini takip etmemiz gerekecek. Bir ülke diğerine yaptırım uygularken arada kalmamız çok olası ve bu ülkelerden beklediğimiz gelirlerimizin bir süre erteleneceğini düşünmek hiç de yanlış olmayacaktır.

Bekle gör politikası mevcut durum için uygun değil. Geçici çözümler artık fayda etmiyor. Kazançlarımızın her geçen gün eridiği bir ortamda, diğer ülkelerin enflasyonla ilgili aldıkları önlemlere kayıtsız kalarak, üretimi arttırıcı mekanizmaları çalıştırmayarak önümüzdeki birkaç senenin de elimizden kayıp gitmesine neden olabiliriz. Çok daha fazla rezerve ulaşmamızı elbette hepimiz istiyoruz fakat o rezervleri kullanılabilir duruma gelmeden tüketmek çok daha büyük sorunlara yol açacaktır.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar