17.07.2023

Zaman geçiyor…

Başlığa bakınca zamanda yolculuk yapacak gibi hissedilse de mevcut durumumuz hakkında yazacağız. En son yazımızı bayram öncesi paylaşmışız. İklim değişikliğinin bizi nasıl etkileyebileceğini ve önlemler alınması gerektiğini söylemişiz.

Kuzeyde sel; güneyde sıcaklar: batıda orman yangınları… Artan hava olaylarının önüne geçmek için ortak akıl ile hareket etmemiz gerekiyor fakat çözüm kısa vadede gelmeyecektir. Bu yüzden de meydana gelen olaylardan nasıl korunmamız gerektiğine ilişkin hazırlıklarımızı yapmamız gerekiyor. Bu konuda zaman çabuk geçiyor ama hala geç değil.

Bu hafta ekonomiye ilişkin düşüncelerimizi paylaşmak daha doğru olacak. Seçimler bitti; bayram geçti; 9 günlük tatilden sonra gerçek dünyaya geri döndük. Elimizi hangi veriye atsak durumun iyiye gitmekten çok kötüye gittiğini görüyoruz, moralimiz biraz bozuk. Alınan önlemler bizi ne kadar rahatlatır, bu da ayrı değerlendirilmesi gereken bir durum. Bayram öncesi 23,62 seviyelerindeki döviz bugün 26,00 TL’nin üzerinde seyrediyor. MB’nın müdahalesi eskisinden az olsa da hala devam ediyor. KKM hala tercih ediliyor fakat hazineye ve MB’na maliyeti çok yüksek. MB’nın açıkladığı ödemeler dengesi istatiği ise 2022’nin ilk 5 ayında 34,5 milyar dolar olan cari açık; 2023 yılının ilk 5 ayında 46,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Yatırıma ihtiyacımız olduğunu söylemek için ekonomist olunması gerektiğini sanmıyorum. Gelen yatırımın ise istihdam yaratacak olan yatırımlara aktarılması gerekmektedir yani gelen finansmanın kalitesi önemlidir. Yabancıların gayrimenkul alıyor olması bize sürdürülebilir bir katkı sağlamayacaktır.

Peki verilen müjdelere neden sevinemiyoruz? Halbuki asgari ücrete, emekli maaşlarına, ve memur maaşlarına hiç de azımsanmayacak ölçüde artışlar yapılıyor ve seçim vaatleri bir şekilde yerine getiriliyor. Biz neden bu artışı hayatımızda refah artışı olarak hissedemiyoruz ? Çünkü verilen artışlar bir cepten diğer cebe transferden başka bir işe yaramıyor. Maaşlara artış açıklandığı günün ertesi günü bile beklenmeden akaryakıta, gıdaya ve diğer tüm ihtiyaçların fiyatlarına artışlar yansıtılıyor. Sadece maliyetler mi artırıldı ; vergilerde de artışlar oldu. Kurumlar vergisi %20’den %25’e çıkartıldı ve finansal kurumlar için bu oran %30 olarak uygulanacak. KDV oranlarındaki artış %18’den %20 olan ürünlerin yanında %8’den %20’ye çıkartılacak olan ürünler söz konusu olacak. Bu da nihai ürün fiyatlarında %12 artışın kaçınılmaz olacağını göstermektedir. Bu durumda da gelirlerle giderler aynı anda artmış oluyor; fakat tasarruf edilecek bir gelir oluşmuyor. Aksine daha önce sahip olunan mal ve hizmetlere artık ulaşılamıyor.

Vergilerde yapılan artışların devlete ek gelir sağlaması düşünülüyor. Tabiki tahakkuk edilen vergiler tahsil edilebilirse. Bu zamana kadar tahsil edilemeyen vergiler tahsil edilmiş olsa bu artışlara gerek kalır mıydı? Vatandaşın ödemediği vergilerin her seferinde affedilmesi; insanların ödeme alışkanlığı geliştirmesini engelledi. Vergi veya ceza oluşsa bile nasılsa af gelir; ödemesek de olur zihniyetinde olanların ödemediği vergiler de; zamanında ödeme yapan vatandaşlık görevini yerine getiren kişilere yükleniyor. Bunun toplum içerisinde yaratacağı adaletsizlik düşünülmüyor. MTV ödemiş olan kişilerden ikinci kez vergi alınması  huzursuzluk yaratacaktır. Hele de oluşan vergilerin tamamı toplansa bile ; affedilen vergilerle kıyaslandığında çok düşük bir orana sahip olduğu düşünülürse atılan taşın ürkütülen kurbağaya değmeyeceği görülecektir.

Zor zamanlardan geçiyoruz ve ekonomimizin durumu bu zamanları kolaylaştırmayacaktır. Herkes fedakarlık yapmalı; birbirine destek olmalı ve elbirliği ile sorunların üstesinden gelinmelidir. Ama bunu yaparken vatandaşların akılları ile dalga geçilmemelidir. İyi niyetli ve dürüst vatandaşların hakları sömürülmemelidir. Ülkemizin dövize ihtiyacı var ve gelecek olan yatırımların kısa vadeli değil uzun vadeli yatırımlar olarak gelmesi gerekmektedir. Bunun için piyasalarda güven oluşturulmalı ve üretim desteklenmelidir. Desteklenecek olan sektörlerin doğru belirlenmesi ve yaratılacak olan kaynakların sürekli hale getirilmesi gerekmektedir. Bu haftayı Dostoyevski’nin sözü ile tamamlamak istiyorum “Yanlış trene bindiğinizde ilk istasyonda inmeye çalışın, çünkü mesafe ne kadar artarsa, dönüş maliyeti de o kadar artar.”

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar