2.07.2022

Ben yaptım, oldu

Dijitalleşme, sürdürülebilirlik, yeşil ekonomi gibi konular ilk makalelerimin vazgeçilmez konuları idi.

Pandemi ve etkileri ile özellikle tedarik zincirindeki sorunlar ticari hayatın aksamasına neden olan yegane sebeplerdi. Fakat son zamanlarda bu konular üzerine çok fazla zaman ayıramıyoruz. Bu konular önemsiz olduğundan değil; önceliklerimizin farklı alanlarda olmasından ve öncelikli alanlardaki sorunlar çözülmeden de bu konular üzerine bulunacak çözümlerin havada kalacağından.

BDDK geçen hafta Cuma günü (24 Haziran) kredilerin kullandırım amaçları dışında olan işlemler için kullanılmasının önüne geçebilmek amacı ile; döviz yükümlülüğü olmayan şirketlerin kullandıkları kredileri döviz pozisyonunu arttırmak için kullanmaları durumunda TL krediye ulaşmalarını zorlaştırılmıştır. Burada alınan tedbirle amaçlanan üretime, yatırıma veya istihdama gitmesi gereken kredilerin şirketler tarafından döviz alımı için kullanılmasının önüne geçebilmek.

Değerlendirilmesi gereken hususlardan biri; şuan için yükümlülüğü olmamasına rağmen üretim sezonuna hazırlık yapan şirketlerin durumu. İthal edilmesi gereken hammadde için hazırlık yapılmazsa, TL’nin değer kaybettiği her dönem, ithalatçının daha fazla maliyete katlanması anlamına gelecektir. Ayrıca üretilen ürünler ihraç ediliyor olsa bile ülkemizin risk priminin (CDS) 800 seviyelerinin üzerinde olmasından dolayı artık yurtdışı ödemelerimizde vadeli ödeme seçeneği alternatifler arasında yer almıyor. Riski fazla olan bir ülkedeki alacağı sigorta şirketleri teminat altına almak istemediği için peşin ödeme yapmak zorunda kalıyorsunuz. BDDK’nın kararı ile sermaye eksiği olan firmalar nakit akışlarını yönetmekte çok daha fazla zorlukla karşılaşabilecektir.

Değerlendirilecek diğer bir husus; alınan karar Cuma günü piyasalar kapandıktan sonra yayınlanıyor ve anlaşılabilmesi için açıklamalar yapılıyor. Bankalar öncelikle kararı değerlendirmek ve anlamak istediklerinden, yeni kullanılacak kredilerde ertelemeye gidiyor. Piyasalarda bu kadar çok değişiklik, bu kadar çok sıklıkla yapıldığında şirketler finansman tarafına mı yoksa vergi tarafına mı yoğunlaşmalı? Türkiye’de çok değerli firmalar var fakat mevcut olan bu değerli firmalarda bile geçerli bir bütçeye sahip olmayanlar mevcut.  Bu firmalardan döviz kurunu yönetmelerini; nakit akışlarında riski azaltmalarını ve sermaye yapılarını korumalarını istiyoruz. TL değer kaybettiğinde veya değer kazandığında değil istikrarı yakaladığında öngörü yapabiliriz. Dalgalanma boyunun bu kadar yüksek olduğu bir ortamda sağlıklı kararlar alınması pek mümkün görünmüyor.

Birçok konuda yok artık bu da gerçekleşmez dediğimiz olayların engellenemediğine şahit oluyoruz. Kaynayan kurbağa sendromu gibi. Bir kurbağa kaynar bir tencereye atılırsa ani şok etkisiyle kendisini anında suyun dışına atar. Kurbağayı soğuk su dolu tencereye atıp, suyu da yavaş yavaş kaynatmaya başlarsanız kendisini bekleyen sonu algılayamaz. Artan vücut ısısıyla birlikte suyun sıcaklığını fark edemez ve sıcaklığı hissettiği zaman artık çok geç kalmıştır; kaynayıp patlayarak ölür. Geçen sene sermaye hareketlerinde kısıtlamalar olacak, sahip olunan nakdi banka yerine kasada tutmak daha güvenli olur diyen birisine o duruma gelinirse geri dönülemez bir noktada oluruz mümkün değil demiştim. Henüz bu aşamaya gelmedik. Ama şirketlere dedik ki, ihtiyacından fazla döviz mevduatın varsa bazı kısıtlamalarla karşı karşıya kalacaksın. Daha ne kadar ileriye gidilebileceğinin veya sınırın neresi olduğunun bir açıklaması yok. Kararlar alınıyor ve uygulanıyor. Önü veya arkası nasıl değerlendiriliyor veya alınan karar yanlış ise nasıl geri dönüleceğine dair bir plan olup olmadığını bilemiyoruz.

Herhangi bir karar alınacaksa bunun öncesinde bu karardan etkilenecek olan kesimlere danışılması ve nasıl etkileneceklerinin tespitinin yapılması gerekmez mi? Liderlik tüm kararları sizin vermeniz anlamı taşımaz. Konuya hakim olan kişilerin biraraya gelmesini; bir fikir birliği ile alınabilecek olan önlemlerin tespit edilmesini ve ortak bir paydada birleşilmesini sağlamaktan geçer. Sektörlere ilişkin değişiklikler yapılıyor fakat sektör içerisindeki insanlar karar çıktıktan sonra daha doğrusu iş işten geçtikten sonra bilgilendiriliyor. Karara ilişkin yaptıkları itirazlar dikkate alınırsa yapılan değişiklik geri çekiliyor. Böyle bir ortamda güven tesis etmek pek mümkün görünmüyor.

 

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar