7.02.2022

Gidiş Yolumuza Puan Verirler mi?

Ocak Ayı içerisinde dış ticaret açığımız 10.4 milyar dolara ulaştı. Rekabetçi kurumuz da olmadığına göre, değerli TL’miz ile yolumuza devam edeceğiz.

 

Açıklamalar yapılırken sadece ihracat rakamlarının artış gösterdiğinin belirtilmesi hem manidar hem de yanlış algılamalara yol açabiliyor. Geçtiğimiz hafta açıklanan bir diğer veri ise enflasyondu. TÜİK ÜFE’yi %93,53 olarak açıklarken ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) TÜFE’yi % 114,87 olarak açıkladı. Hissettiğimiz fiyat artışları ile orantılı bir düzey olduğunu söyleyebiliriz.

Artık elektrik kullanımına ilişkin bir faturanın dahi uzmanlarca incelenip, detaylı çalışmalar yapıldıktan sonra bizlere anlatıldığı bir dönemde, dış ticaret açığımız ve enflasyon verileri bizi nasıl yönlendirecek? Genel kabul görmüş yöntemlerden vazgeçtiğimizi ve heterodoks yöntemler uyguladığımızı belirttik ve yüksek kur düşük faiz ile ekonomimizi şekillendirmek istedik. Fakat bu yöntem bize maliyetli oldu ve şuan kuru dengede tutmaya çalışıyoruz. TL’nin değerlenmesi için yöntemler geliştiriyoruz. Bu yöntemlerimizin başarıya ulaştığını henüz onaylayamıyoruz, acaba gidiş yolumuza puan verirler mi diye başlıkta sormak istedim.

Geçen hafta imzaladığım bir sözleşmede belirlenen fiyatın kurun % 30’luk dalgalanması durumunda yeniden gözden geçirileceğine dair bir madde mevcuttu. Bu durumda sözleşmenin TL olması ne ifade ediyor? Paramızın değerli olmasını ve ekonomimizin yolunda gitmesini bu ülkeye gönül vermiş olan herkes gibi ben de arzuluyorum. Mücadele alanlarımız çok geniş. Hepsi ile aynı anda başa çıkmak zor. İşi bilen insanlara güvenmek kendimizi onlara teslim etmek zorundayız. Sorunu olan kesimlere kulaklarımızı kapatarak, kendi doğrularımız dışında doğru olmadığını varsayarak ilerleyemeyiz.

Dövizin 13,50 seviyelerinde olması bile girdi maliyetlerinde herhangi bir düşüşe sebep olmayacak ve olması da mümkün değil. Elektrik ve doğalgaza gelen zamların önü bir türlü kesilmiyor. Maliyetler bu kadar yüksekken üretim yapan kesimin ileriye dönük plan yapması çok zor. Bu durumda yeşil enerji, iklim değişikliği ve dijital gelişmelere nasıl yoğunlaşabiliriz? Elimizde olmayan mücbir sebeplerle başa çıkabilmek için hazırlıklı olmalıyız. Ocak ayı içerisinde İklim değişikliği ve Tarım Çalıştayı sonuç bildirgesi yayınlandı. Yapılması gerekenler sıralandı. Konuyu anlatmak için birçok yetkili açıklamalarda bulundu. Peki ne zaman uygulamaya geçebileceğiz. Çiftçinin gübre kullanamadığı, daha fazla desteğe ihtiyacı olduğunu bildirdiği bir ortamda, yeni yatırımların gerekli olduğunu belirten bir sonuç bildirgesi nasıl uygulanabilecek? Sonuç bildirgesinin açıklamış olduğu 27 maddenin her biri birbirinden değerli fakat uygulanabilmesi için tarım ile uğraşan kesimin, tarımdan vazgeçmiyor olması gerekiyor.

Sadece tarım değil, diğer sektörlerde de sorunlar devam ediyor. Esnaf olanlar elektrik faturalarını ödeyemeyecek durumda olduklarını belirtirken, kiradan fazla elektrik ödemek zorunda olduklarını belirtenler de var. Hal böyle iken elektriğin TÜFE’deki ağırlığının azalmasını nasıl açıklamalıyız? Hesaplamalar nasıl yapılırsa yapılsın, evine alışveriş yapan herkes torbasındaki azalmanın veya varsa artışın farkında. Ocak ayında uygulanacağı belirtilen asgari ücret artışı, çalışanların eline geçmeden eridi. Bu durumda uygulanan politikaların gözden geçirilmesi gerektiği aşikâr.

Üretimde mevcut sorunlar sadece ülkemizden kaynaklanmadığı için daha fazla desteğe ihtiyaçları olacaktır. Tedarik zincirindeki sorunların bu sene içerisinde de devam edeceğini daha önceki yazılarımda da paylaşmıştım. Tedarik zincirindeki aksamalara önlem olarak ithalat edilecek ürünlerin miktarlarında artış olduğunu öngörebiliriz. Bunun üzerine fiyat istikrarsızlığını da eklediğimizde dış ticaret açığımızın artış göstermiş olması çok şaşırtıcı olmayacaktır. Burada asıl cevaplamamız gereken soru, fazladan yapılan ithalat önümüzdeki dönemlerde ihracat fazlası olarak görülebilecek mi? Turizm sezonunun açılması için daha zamana ihtiyacımız olduğu düşünülürse, ihracatı arttırmamız gereken bir dönemde enerji maliyetlerinin öngörülebilir ve enerjiye ulaşımın mümkün olması gerekmektedir.

Samsun ilimizde Mustafa Kemal Atatürk anıtına yapılan saldırının amacı ne idi bilemiyorum, çoğumuzun da anlayabileceğini sanmıyorum. Sadece bilinmesi gereken bize bırakılan emanete sahip çıkacağımızdır. Bu tür davranışlar, inançlarımızdan ve sevgimizden vazgeçmemizi sağlayamaz. İyi haftalar dilerim.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar