18.06.2022

 Anlamaya Çalışıyorum 

Thomas Edison’a 999 denemeden sonra yaptığı bininci deneyde ampulü bulması ile ilgili şöyle bir soru yöneltilmiş: 999 kez hata yapmanıza rağmen, bininci deneyi yapacak gücü nereden buldunuz?

Edison’un verdiği yanıt ise şu şekilde olmuş: Ampulün icadı bin aşamalı bir süreçti. Hata gibi görünen ilk 999 aşama, bininci ve son aşamaya götüren öğrenmelerle doluydu. İçinde bulunduğumuz süreci de öğrenme dönemi olarak mı değerlendirmeliyim, işte ben bunu anlamaya çalışıyorum.

FED faiz kararını açıkladı. Her zamanki gibi piyasayı hazırlayarak yapmış olduğu 75 baz puanlık artış 1994’ten bu yana yapılan en sert faiz artışı olmasına rağmen; piyasalardan karışık sinyaller gelmesine neden olmadı. Enflasyonun yüksek olduğu ve yüksek kaldığı sürece de mücadeleye devam edileceği vurgusu yapıldı. Bu mücadelenin de resesyona girilmeden başarıya ulaşması hedefleniyor. Sene içerisinde 175 baz puanlık artış daha öngörülüyor. İç piyasa koşullarını oluşan şartlar ışığında değerlendirmek gerçekten zor. Diğer ülkelerin yıllık bazda yaşadığı enflasyonu aylık bazda yaşadığımız düşünüldüğünde güven ortamının oluşturulması ve kuvvetli para politikası kararlarının alınması gerekmektedir.

Daha bu sene içerisinde CDS (ülke risk primi) 700 seviyesini geçtiğinde; ülkemizin yabancı piyasalarda kredibilitesinin kalmadığını ve biran önce gerekli önlemlerin alınması gerektiğini bildirmişti uzmanlar. Şuan risk primimiz 842 seviyesinde ve bilindiği üzere yurtdışında borçlanma maliyetimiz bu prim üzerinden belirleniyor. Bu durumda Türkiye’de ihracat yapan bir firma yurtdışında kendisi ile aynı kalitede ürün satışı yapan farklı bir ülke ihracatçısı ile nasıl rekabet edebilir? Bu maliyetlerle yeni yatırım düşünülebilir mi? Uzun yıllar yabancı ortaklı firmalarda finans birimini yöneten bir kişi olarak, en fazla zorlandığımız alanın kaynak yaratmak olduğunu söyleyebilirim. Çünkü ne yaparsak yapalım, yurtdışında mevcut birimlerimizin ulaştığı ucuz kaynaklara biz ulaşamadık. Kaldı ki o dönemlerde risk primlerimiz daha aşağıdaki seviyelerde idi. Bu sürdürülebilir bir yapı olmaktan maalesef çok uzak.

Bu aralar birçok hazine ve maliye bakanının dilinden düşürmediği bir kaçış cümlesi var. Enflasyon sadece bizim sorunumuz değil, tüm dünya enflasyon ile mücadele ediyor. Doğru; bütün dünya enflasyon ile mücadele ediyor fakat bizim mücadelemiz biraz daha zor. G20’de ilk 3 ayda gıda enflasyonunu en çok hisseden iki ülkeden biri bizdik. TÜİK Mayıs’22 Tarım – ÜFE aylık %16,18 ve yıllık % 154,97 olarak açıkladı. Yazın ucuzlayacağı düşünülen gıda ürünlerinin fiyatlarındaki düşüş ise başka bahara ertelendi. Enflasyon ile mücadelede sonucun ise 2023 Şubat – Mart döneminde beklenilmesi açıklandı. Tüm bunlara ek olarak belirtilen bir husus ise tarlada ürünü sıfır maliyet ile alsak bile tezgaha geldiğinde yine de ucuz olmayacak. Bu durumda enflasyon ile mücadelede! bir yerlerde aksaklık yok mu? İşte anlamaya çalıştığım bir husus daha.

Değinmek istediğim diğer bir konu ise farklı ülkelerde tarımsal alanlarda yapılması planlanan yatırımlar. Bakanlığın açıklamasına göre “Sn. Tarım ve Orman Bakanımız Prof. Dr. Vahit Kirişci'ye Türk yatırımcıların Venezuela'da 400 bin hektar tarımsal alanda yatırım yapabileceklerini belirtmiştir. Yapılan teklife göre, Venezuela'da Türkiye için ayrılan ve "Turkish land" olarak adlandırılan bölgede tarımsal yatırım yapılması ve elde edilecek hasılatın yüzde 70'inin yatırımcıya, geri kalan yüzde 30'luk kısmının da Venezuela'ya bırakılması ifade edilmiştir. Yatırımcının elde edeceği hasılatın Türkiye'nin ihracatı için de kullanılabileceği kaydedilmiştir.” Ayrıca metinde belirtilen bir diğer açıklama ise “ Günümüzde birçok ülke gelecekteki tarım ve gıda ürünü ihtiyaçlarını temin etmek için farklı ülkelerde tarımsal faaliyetlerde bulunmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü'nün raporlarına göre yaklaşık 41 ülke başka ülkelerde arazi kiralarken, 62 ülke de arazilerini başka ülkelere kiralamıştır veya satmıştır.”

Nijer ve Sudan ile de benzer anlaşmalar yapılmaya çalışılmıştı. Burada sorulması gereken sorular: Farklı ülkelerde bu yatırımları yapan ülkeler hangileri; toprakları verimsiz ve yetersiz olduğu için bu uygulamayı tercih ediyor olabilirler mi? Bu durumda ülkemizde ekilebilecek her toprağın kullanılmadığı düşünülürse, yurtdışında planlanan yatırım ülkemize uygun mu? Yurtdışındaki çiftçiler için istihdam yaratmaktansa kendi çiftçimizi desteklesek daha doğru olmaz mı? Yatırım yapabilecek kapasitemiz mevcut ise bunu var olan üretimlerini devam ettiremeyecek tarım sektörü çalışanları için kullansak yanlış mı yapmış oluruz? Ben hala anlamaya çalışıyorum.

ETİKETLER; Karadeniz Ekonomi

Karadeniz'in İlk ve Tek Ekonomi Portalı

Okumak İçin Resimlere Tıklayınız.
Kapat
× Anasayfa Abone ol Tüm haberler Ekonomi Bölgesel Şirketler Gündem Belediye Sektörler Politika e-Dergi e-Gazete Web TV Künye Karadeniz sohbetleri Yazarlar